MEKİN ŞAHİN
Kürtler ve Öcalan’ın Açıklamaları (1)
Bir ülkenin asli unsuru olmak için o ülkenin vatandaşı olmak ve o ülkenin siyasi, hukuki, sosyal yapısına dahil olmaktır. Kategorik ifade edilirse: 1. Vatandaşlık 2. Toplumsal aidiyet 3. Hukuki bağlılık 4. Siyasal bağlılık 5. İkamet ve yaşam bütünlüğü olan kültürler o ülkenin asli unsurudur. Bu şartlar ülkelerin tarihi sürecine, birlikte yaşama koşullarına göre farklılık gösterebilir.
Türkiye, tarihi boyunca birçok etnik ve kültürel grubun bir arada yasadığı çok kültürlü̈ bir ülke. Anayasa’ya göre Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsuru Türk milletidir. Ancak bu, etnik bir tanımdan çok, hukuki ve siyasi bir kimliği ifade eder. Türkiye’de yasayan Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Araplar, Rumlar, Ermeniler ve diğer halklar da tarih boyunca bu coğrafyanın şekillenmesine katkı sağlamıştır. Ancak “asli unsur” kavramı, genellikle devletin kuruluş̧ surecinde ve sonrasında onu şekillendiren ana yapı olarak görülür. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın çok etnikli yapısından ulus-devlet modeline geçerken, kendini “Türk milleti” kavramı üzerinden tanımlamıştır. Bu bağlımda, tüm vatandaşlar hukuken eşit haklara sahiptir ve Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan topluluklar arasında ayrım yapılmaz. Ancak siyasi ve hukuki anlamda “kurucu unsur” olarak Türk milleti esas alınmıştır. Bu, diğer toplulukların tarihsel ve kültürel önemlini göz ardı etmek anlamına gelmez; aksine, Türkiye’nin çok kültürlü̈ yapısı bu unsurların katkısıyla şekillenmiştir.
Bir ülkede asli unsur (kurucu unsur) olabilmek için genellikle şu şartlar aranır:
1.Tarihsel ve Kültürel Bağ̆: O toplumun veya milletin, o topraklarda uzun bir geçmişi olmalı ve ülkenin kültürel, tarihsel, sosyal yapısına derinlemesine katkıda bulunmuş̧ olmalıdır.
2.Devletin Kuruluşunda Rol Oynamak: Ülkenin kuruluş̧ surecinde etkin bir şekilde yer almış̧ ve devletin temel kimliğini oluşturmuş̧ olmalıdır. 3.Nüfusun Önemli Bir Kısmını Oluşturmak: Asli unsur olarak kabul edilen grup, ülke nüfusunun kayda değer bir bölümünü oluşturmalı veya tarih boyunca bu nüfusun merkezinde bulunmalıdır. 4.Anayasal ve Hukuki Tanınma: Ülkenin anayasasında veya hukuki metinlerinde, asli unsur olarak tanımlanmalı veya fiili olarak devletin temelini oluşturduğu kabul edilmelidir. 5.Dil ve Kültürel Hâkimiyet: Ülkenin resmî dili, kültürel yapısı ve sosyal hayatı üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olmalıdır. 6.Devletin Temel Simgeleriyle Bağdaşmak: Bayrak, millî marş, devletin resmî ideolojisi gibi unsurlar, asli unsurun kimliği ile örtüşmelidir. 7.Siyasal ve Toplumsal Egemenlik: Yönetim mekanizmalarında ve ülkenin geleceğini belirleme surecinde söz sahibi olmalıdır.
Kürtler Türkiye’nin asli unsurlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti, farklı etnik grupların ve kültürlerin bir arada yaşadığı çok kimlikli bir ülkedir. Kürtler, yüzyıllardır bu coğrafyada yaşayan, Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde de varlıklarını sürdüren köklü̈ bir halktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş̧ sürecinde de Kürtler, diğer halklarla birlikte yer almış̧ ve ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına katkıda bulunmuşlardır.
Anayasa açısından bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hukuken eşit kabul edilir ve “Türk milleti” ifadesi etnik bir kimliği değil, vatandaşlık temelinde bir üst kimliği ifade eder. Bu nedenle, Türkiye’de yasayan herkes, etnik kökenine bakılmaksızın ülkenin asli unsuru olarak kabul edilir.
Kürtlerin devlet olma tarihini incelediğimizde Medler, Selahattin Eyyübü hanedan devleti ve İran’da kurulan Mahabat Kürt cumhuriyeti devletlerini kurmuşlar. Daha çok yaşadıkları coğrafyada kurulan devletler içinde kültürlerini yaşamışlar. Birinci dünya savaşı sonrası yeniden kurulan devletlerle yaşamaktalar. Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Ermenistan devletlerinde kültürlerini sürdürmekteler. Kürtlerin bu coğrafyada en fazla iç içe birlikte yaşadığı millet Türkler oldu. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’nde birbirleriyle ciddi savaşmadan yaşamışlar. Şu anda Türkiye’nin her yerinde Türkler ve Kürtler bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamaktadır.
Kürtler bugün yaşadıkları coğrafyada Selçuklu ve Osmanlı döneminden beri yaşamakta. Anadolu coğrafyasının sosyal yapısına ve yaşamına daima katkıda bulunmuşlar. Ulusal kurtuluş savaşında Vilâyât-ı Şarkiye Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, 2 Aralık 1918’de Erzurumlu Raif Hoca ve Süleyman Nazif tarafından İstanbul’da kurulan dernek; Sivas Kongresi’nde tüm Müdâfâ’a-i Hukûk Cemiyeti’nin birleştirilmesi ile “Anadolu ve Rumeli Müdâfâ’a-i Hukûk Cemiyeti” ismi altındaki birleşmeye katılarak mücadelede yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin misakı milli sınırlarında kurulmasına katkıda bulunmuşlar. Türkiye sınırları içinde Türklerden sonra en fazla nüfusa sahipler.
Türkiye, binlerce yıldır farklı kültürlerin, dinlerin ve etnik grupların bir arada yaşadığı zengin bir coğrafyaya sahiptir. Bu çeşitlilik, Anadolu’nun kültürel ve tarihi dokusunu derinleştirir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve Anayasası’na göre, devletin asli unsuru, “Türk Milleti” olarak tanımlanır. (Üst ortak Anadolu kültürü) Bu millet kavramının, Türklerin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları olarak geniş bir kapsama sahip olduğu ve etnik köken, dil, din gibi farklılıkları barındırır; denilmektedir. Anayasa’nın 66. maddesi, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesiyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamını “Türk Milleti” çatısı altında toplanmak istenmiştir. Bu bağlamda, Türklerin dışındaki etnik gruplar, örneğin Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Ermeniler gibi farklı halklar da Türk vatandaşı olarak devletin asli unsurunun bir parçası olarak kabul edilir. Bu durum, Türkiye’nin çok kültürlü yapısını ve vatandaşlarının çeşitliliğini kucaklar. Ancak, hukuki ve anayasal çerçevede, “asli unsur” ifadesi, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsayan bir kavramdır. Sonuç itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde yaşayan kültürler Anayasal eşitliğe sahip olmak zorundadır!
1980 yılı sonrası özellikle ANAP hükümetleri döneminde PKK silahlı saldırı başlattı. Çatışma dönemsel yükseldi ya da düştü. Aradan 44 yıl geçti. Öcalan çağrı yaparak; PKK’nın amacına ulaştığını, yeni bir sürecin başlaması için kendini fesih etmesini istedi. Türkiye ve dünya merakla bu çağrının karşılığını bekliyor. Çünkü yapılan açıklamada Öcalan çözümü demokratik yönetimle olacağın ifade ederken, federasyon başta olmak üzere insanlık tarihinde bulunan her çözümün geçersiz olduğunu söylüyor. Türkiye’de siyaseti dizayn etme görevini üstlenmiş sağlı sollu basma kalıp kişiler, her zaman olduğu gibi ayakları yere basmayan analizler yapıyor. Bu süreci sağlıklı değerlendirmek ve halka doğru biçimde aktarmak zorunlu olduğunu düşünüyorum. (Devam edeceğim