Düşünecek yerlerinizde anjiyo gerekmiyorsa…

Düşünecek yerlerinizde anjiyo gerekmiyorsa…

ABONE OL
Aralık 8, 2023 19:22
Düşünecek yerlerinizde anjiyo gerekmiyorsa…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

OKTAY EROL

Mevsimler, her geçen yıl daha zorlu geçiyor! Kış yaklaşırken “zor kış” adı veriliyor, yaz ayları için “kavurucu sıcaklardan” söz ediliyor! Kışın zemheri soğuğuna da, yazın sarı sıcağına da tamam! Biraz çevre, biraz doğa, biraz canlı sevgisi olsa bunların üzerinden gelinebileceğini düşünüyorum! Temizliğe önem verirsin, sanayi için vahşice bozulan doğayı korursun, insanların gelecek kaygılarını/ hayvanların barınakları olan ormanlardan kovarcasına talan etmenin yanlışlığını özümsersin… Mevsimler de düzenli olmaya başlar, kışı kış/ yazı yaz gibi yaşarsın!

Ne çevrenin, ne doğanın, ne canlının vahşi kapitalizmin yanında hiç yeri yok! Çevre kir/ pas içinde kalmış, doğa dümdüz bir ovaya dönmüş, canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için bulundukları “yurtlarından” kovulmuş; bunlar ilgi alanları değil, varsa/ yoksa kendi doyumsuzluklarını doyurmak, evrenin yok olması pahasına…

***

Hani ses çıkaran var mı, ya da karşı koymak isteyen Akbelen direnişçilerini dinleyen var mı? Çevreyi kirletenden, doğayı katledenden canlı sevgisi beklenir mi bilmiyorum! Bir zeytin ya da çam ağacının hangi zor koşullara direnerek canlı kaldığını/ yaşama bağladığını bilmeden, orada yaşayan canlıların “barınaklarının” bozulacağını algılamadan “insanı” düşünebilmek ne olası ki?

Göz göre göre “eğer bu işin yapılmasında üstün kamu yararı varsa bu gerçekleşecek, Türkiye’nin geleceği açısından zeytin mi daha önemli yoksa yapılacak tesis mi daha önemli” anlayışının egemen olduğu bir yerde çevrenin, doğanın, canlının hak ettiği yerde olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

***

Köklerinde tarihsel geçmişler olan zeytin ağaçlarını, koca gövdeli çam ağaçlarını katlederek “kamu yararının” olabileceğinden söz etmek… Maden kuyuları, kum ocakları, altın ayıklama çalışmaları, santraller, imar düzenlemeleri yaparak “insanlığa” yararlı işler yapıldığını anlatmak…

Doyumsuz kapitalizmin izdüşümleridir! Kentlerin oksijen depoları olan ormanları yok ederler, tarıma elverişli ekim alanlarını kente katarak yapılaşmaya açarlar, kent içlerinde tutmak/ koklamak için bile “toprak” alan bırakmazlar, adına da “kamu yararı” adını verirler!

***

Sistem, böyle sorumsuz, böyle “doyumsuz” oldukça doğa herkese küsecek! Yalnız dar gelirlilere, yalnız asgari ücretlilere, emeklilere, direnenlere değil; bu işi “evrenin” başına çullayan vahşi kapitalizm de zarar görecek! Yiyemeyip topladıklarını, toplamak için yok ettikleri bitirecek!

Yaşanan doğal yıkımlar aslında “en küçük” örnek bunlara! Yüzyılın yıkımında “ne” yapılabildi? O yemeyip biriktirenler, yapılarında yaşayanlar, yakınlar/ tanıdıklar/ bildikler dakikalar içinde ne oldu; anımsayın eğer düşünecek yerlerinizde anjiyo gerekmiyorsa… Sonra da nasıl çevreyi kirletebildiğinizi, Akbeni’i, Kaz Dağlarını nasıl katlettiğinizi, oradaki yaşamları nasıl bitirdiğinizi biraz insan yanınız varsa düşünün!

Günlerdir asgari ücretlilerin, emeklilerin zor yaşam koşullarını anlatırken, biz “iktidarın” asıl çizdiği çerçeveyi/ varlık nedenini/ korumak istediklerini/ gelecek için yaptıklarını kaçırıyoruz kanımca! Tüm bunları yaparken dar gelirli yurttaşı düşünemeyeceğini yeni anlayabiliyoruz!

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP