OKTAY EROL
Bir arkadaşım, “dinlence dönüşü ne yazacaksın” diye sorduğunda, “uyumak/ yan gelip yatmak” için yola çıktığımı düşündüm! Öyle bir Türkiye var mı ki?
Yıllardır yaşadığım kentimden birkaç gün için ayrılacağım, “ayrı kaldığım” günler ne kaygı yaşayacağım, ne geçmişi anımsayacağım, ne birçok konuda “paylaşım ortaklarımın” yaşadıklarını unutacağım; var mı öyle bir Türkiye gerçekten?
***
Üç yıldır Side’ye geliyoruz! Side, “Antalya ilinin Manavgat ilçesine bağlı mahalle” diye tanımlanır! Biz Manavgat denilince orman yangınlarını, denizi/ turizm/ antik kenti görünce de Side’yi anacağız!
Şöyle dışarıdan baktığınızda her yer cıvıl cıvıl, herkes koşturuyor, caddeler “en azından” kentim Adana’ya” benzemiyor! Her an bir temizlik aracının geçtiğini görüyorsunuz, her gördüğünüzün bir başka havası var! Sanki iki gün önce akaryakıta zam gelmemiş, sanki bir lokantada bira yüzelli lira değilmiş, beş litrelik suyun yirmi lira olması umurunda bile değil; korkunç değil mi?
***
Side’den söz ediyorum! Akdenizin kıyısına uzanan, “bizim” dediğimiz topraklarda bulunan, yaz aylarında mahallelikten çıkıp kent yoğunluğuna ulaşan Side’den… bazı kentlerde sığınmacıların arasında nasıl yitip gidiyorsan, kendini anlatacak birini bulmakta nasıl zorlanıyorsan, aynısını yaşıyorsun!
Side’de de yaşananları sığınmacılarla karşılaştırmam “temelde” aynı değil elbette! Daha düşündürücü yanı var! Hep siyasiler konuşuyordu ya, bu yurdun insanı neden dinlenceye çıkamıyor deniliyordu ya, yurdun güzelliklerini neden göremedikleri soruluyordu ya; onu yineliyorum! Bu yurt için çalışanların, Side ya da benzeri bir başka yere gitmeleri, gitseler bile üç günden çok kalmaları, kalsalar bile aylarca ekonomilerinin sarsılacağını unutmayalım!
***
Peki, Side’de kimler mi var? Bir yanınız Rus, bir yanınız Alman turistlerden geçilmiyor! Kaldığımız otelin resepsiyon görevlisi de doğruladı, “konuklarımızın yüzde doksanı yabancı dersem azdır” dedi! Otelde, otel havuzunda, deniz kıyısında sarışın çocuklarıyla yanınızdan geçerken görüyorsunuz! Almancayı da, Rusçayı da hep kaba bulurum! “Kakoye krasivoye more segodnya, Wie schön ist das Meer heute/ bugün deniz ne güzel“…
Evet, hava/ deniz/ güneş yabancıya güzel! Yabancı turisti geçtim; dışarıda çalışıp „Türkiye’de herşey çok ucuz, yatın/ kalkın böyle bir iktidar olduğu için sevinin“ diyen gurbetçi diye adlandırılanlara da güzel! Ne bu ülkede yaşayanların sorunları, ne temel gereksinmelere ulaşamamaları, ne de bu nedenle bozulan aile yapıları değil düşündükleri! Köşelerinde konuşurken Türkçe’yi yeğlemelerine karşın, birini gördüklerinde „Wie schön ist das Meer“ diye uzatmaları gözden kaçmıyor!
***
Şimdilik “dinlence dönüşü” yazım bu olsun! İlerleyen süreçte “daha çok” düşeceğim “ara notlarım” olacak! Kim yaşıyor, kim yaşadığından habersiz, kim solumayı yaşam sayıyor, neden bir katmanın kazanması sağlanıyor, emekçinin “dinlence” yapması neden bu denli zorlaştırılıyor, “iktidar” yaşananların neresinde… Tüm bunları aklımızın bir köşesine yazalım!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.