OKTAY EROL
Atatürk’ün 1925 Kastamonu konuşmasında yer alan “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur” sözünü başa alıyorum! Eğer şeyhlerle, dervişlerle, müritlerle kol kola olmayı/ ödün vermeyi/ battı-batıyor korkusunu işlemeyi düşünüyorsanız da, yolun başında tutumunuzu ortaya koymalısınız! Çünkü ilerleyen süreçte, ya da son kavşağa gelindiğinde her şey birer birer açığa çıkmaktan kurtulamıyor, güneş balçıklı durmuyor!
Bu konu CHP içinde, enine/ boyuna konuşularak, tartışılarak, yer yer küskünlükler yaşanarak çözülecek; başka da yolu yok! Parti içinde her tür söylemle karşılaşmayı doğalsamak kadar, parti dışından gelen gevrek/ kendini bilmez/ ukala/ anlamsız açıklamaları da hoş bulmayanlardanım!
Nerede, nasıl, hangi haklara sahip olduklarını unutarak yaptıkları açıklamalar olmamalı!
***
Kılıçdaroğlu seçimde alınan sonuçtan “hoşnutluğunu”, İmamoğlu değişimin artık zamanı olduğunu, Gürsel Tekin partide “mülteci” konumunda bulunduğunu söyler/ söyleyebilmelidir de; söz söylemek bir başka parti sözcüsünün “haddi” olmamalı! Ne olmalıysa, nasıl bir sonuçla alınması gerekiyorsa, daha önceden birçok kez ortaya konulduğu gibi yine CHP seçmeni gösterecektir!
Seçim sürecinde “tek ağızdan” çıkardıkları sesin benzerini sürdürenler var! Kılıçdaoğlu ne yapmış, İmamoğlu ne demiş, Yavaş nerelerde konuşmuş, Akşener’in gidiş/ dönüşü halkı uzaklaştırmış! Bırakmıyorlar ki/ bir an insanlar kendi yitikleriyle uğraşsalar, kendilerini sorgulasalar, özeleştirilerini yapsalar, bundan sonraki süreçte neler yapılacağını kararlaştırsalar; izin vermiyorlar, CHP daha da kör yumağa dönüşsün istiyorlar, birbirlerini yesinler/ bitirsinler istiyorlar! Demokrasiyi anlayın artık!
***
CHP’deki başarısızlığı/ dolaşıklığı/ utangaçlığı konuşmak, eleştirmek, sorgulamak her şeyden önce “kendi seçmeninin” ödevidir/ görevidir! Bir yıl öncesinden günümüze değin geçen süreçte yaşananları elbette soracak/ yanıtını isteyecek olan “kendi seçmeni”! Örneğin bu parti laiklik, devrimcilik, hukuk devletinden yanalık, demokrasi savunuculuğu konularını rafa kaldıracak bir yapıya bürünmemeli; değil mi? Yanlışlar konuşulmak yerine halının altına sürülmemeli; değil mi? Adayını kendi belirlemeli, örgüt işlevini yerine getirmeli, “lider” kendinden sonra gelecek “lideri” yetiştirmeli; değil mi?
Bugünkü ne CHP’de, ne yönetenlerinde, ne seçilmişlerinde bunları görmüyoruz! Üstelik “görmekten” de öte, ses çıkaranların seslerinin kısıldığına/ baskı altında tutulduğuna tanık oluyoruz! Gençlik yıllarından günümüze dek CHP’nin içinde bulunan Gürsel Tekin’in “genel merkezde mülteciyim” sözü yabana atılacak bir söz değil!
***
Atatürk’ün 1925 Kastamonu konuşmasına geleyim… Ne ülke, ne de CHP “şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin, meczupların” yaşam alanı olmalı! Bu konuda verilen ödünler, gerçekleşen kucaklaşmalar unutulmadı! Bunun içinden çıkacak olan da, bu sorunu aşacak olan da CHP seçmeni…
Yitirmeyi Kılıçdaroğlu’na indirgeyip, ardından da İmamoğlu ile aşılacağını ileri sürerek yolların daha da tıkanacağını görmelisiniz artık! Nerede duracağınızı, nerede olacağınızı anlayın artık! Günümüzün adaletini, hukukunu, demokrasisini kanıksayın…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.