MEKİN ŞAHİN
İlk insan kabile olarak yaşarken, ihtiyacını birlikte temin eder, dayanışma içinde yaşardı. Zamanla nüfus arttı. Benzeri komşu kabilelerde oldu.
İhtiyaçları mal takasıyla, temin edilmeye başladılar. İhtiyaç çeşitlendikçe takasla temin zorlaştı. Yerini değerli madenler aldı. Altın, gümüş sikkelerle.
Mal değişimi, değerli madenle başladı, kâğıt ve alaşımlı maden parayla bugüne geldi. Demek ki para mal ve değişim aracı olarak kullanılıyor. Paranın arz ve talebine göre değeri artar ve azalır.
Para alınan, satılan maldır, metadır. Markette ürünlerden hiçbir farkı yoktur.
Tarlada yetişen üründen, fabrikada üretilen mamulden hiç farkı yok İhtiyaç duyulan ürünün ve mamulün değerini arz ve talep yasaları belirliyorsa, baranında değerini arz-talep yasaları belirler.
Örneğin ete, süte, peynire, zeytine talep artarsa, tümünün değeri artar. Piyasada ihtiyaçtan çok fazla et, süt, peynir, zeytin olursa (yani arz artarsa) değerleri düşer.
Değerinin artması demek benim bu ürünlere sahip olmak için daha fazla şey vermek demek. Değişim için vereceğim ürünün(para) değeri ne kadar fazla ise, onun karşılığında, fazla ürün alınır. Paralar için de aynısı geçerlidir.
100 TL’nin değeri piyasada 100 TL’ye olan talebe bağlıdır. Eğer insanlar Türk Lirası talep ederse Türk Lirası’nın değeri artar. Eğer Merkez Bankası para basarsa, paranın miktarı artar, talep azalır; dolayısıyla paranın değeri düşer.
Para değerini her şey etkileyebilir.
Başka ülkeler genel olarak Türk devletiyle ve diğer kurumlarıyla ticaret yaparsa, Türk parasına olan talep artar ve değeri artar.
Eğer Türkiye’nin üretimi yeterli olmaz ve başka ülkelerin ihtiyacını karşılayamaz duruma gelirse; Türkiye’ye olan güven zayıflayacağından, TL’nin değeri düşer.
Kısaca bir paranın değeri, o ülkenin üretim kapasitesine, ülke içinde ihtiyaçların karşılanmasına ve dünya pazarındaki eriştiği güce bağlıdır. Ülkesindeki kaynaklarının verimli kullanılmasına, sosyal yaşamdaki huzura, siyasi politik kararların tutarlı ve gerçekçi olmasına bağlıdır.
Türkiye halkını yönetenler bu değerlerin tümünü kaybettiği için Türk halkı ve dünya ülkeleri; ülkeyi yönetenlere güvenmiyor. Paranın değeri, üretimle doğru orantılıdır. Ülkede üretim her alanda arttığında, ürün ve mamullere olan ilgi, para arz-talep dengesini artıracak. Sonuçta aranan paranın değeri artacaktır.
Türkiye, AKP hükümetleri döneminde üretim ekseni kaybolduğundan para arz-talep dengesi yok oldu. Tl. Aranan para olmaktan çıktı. Öyle ki Türkiye Cumhuriyeti bakanı emekli maaş artışıyla ilgili yaptığı açıklamada; en düşük emekli maaşının x dolar olacağını açıkladı. Bu açıklama gösterdi ki Türk parası TL. erimiş ve güven kaybetmiş, aranan para olmaktan çıkmış.
Hükümet emekli ücretlerine denge getirmek adına dolar üzerinden açıklama yapıyor.
12 Eylül askeri darbesiyle çıkarılan yasalar; çalışan emek dünyasını örgütlü hak arama mücadelesinden uzaklaştırdı. Örgütsüz ve sermaye sahibinin inisiyatifine terk etti. Baskı ve zulüm o kadar şiddetli ki emek dünyası daha önce sahip olduğu hakların elinden alınmasına tepki veremedi.
Aksine elinden haklarını alanlara destek verdi. Ucuz iş gücünü art-değerin merkezine koyan iş dünyası ve uluslararası güçler alım gücünü çok zayıflattı.
Asgari ücret çalışanın temel ücretine dönüştürüldü. Sendika var. Sendikacılık yok. Sendika çalışan işçinin hakkını savunmakta basiretini kaybetmiş. Her şey Allaha bırakılmış.
Toplu sözleşme sonuçları patron ve devlet ne derse o şekilde sonuçlanıyor. Devleti yönetenler, iş dünyası ve sarı sendikaların temsilcileri bir araya gelerek, asgari ücret adı altında emeğin mücadele yetisini kontrol altına aldı.
Ve yıllardır asgari ücretle ve enflasyon (verilerle oynayarak) artışı kadar zamlarla kurduğu sistemi devam ettirdiler. Devamda ettiriyorlar. Kapitalizm bunalımları bitmeyen bir üretim sistemidir. (daha önce anlattım. Yakın zamanda tekrar yazacağım) Sistemin efendileri kârını (sömürü) art-değer üzerinden elde eder. Emekçiye ne kadar az ücret verirse, kârı o kadar artar.
Bu defada üretilen ve pazarlanan mamulleri satmakta zorlanır. Rekabet koşulları altına kriz derinleşir. Çünkü üretilen mamulü tüketecek emekçilerin alım gücü çok düşük. Üretimde arz-talep dengesi kayboldu. Sonuç: Krizin tüm yükü sürekli halka yükleniyor.
Paranın değer kaybetmesine son verecek ilk adım üretiminin güçlenmesidir. İç ve dış pazarın arz-talep dengesini muhafaza edecek üretim sisteminin koordinasyonunu sağlamaktır.
Üretim sonrası kriz çıkmasını engelleyecek sendikal örgütlenmenin önündeki engel kaldırılmasıdır. Alım gücünü artıracak mücadelenin önü açılmalı. Ve TL. aranan para konumuna getirilmeli.
Üretim potansiyeli ve alım gücü artırılmalı; korunmalı. Bunu yapacak Türkiye’nin yeterli kaynağı ve iş gücü var. Yeter ki kaynakları ve iş gücü verimli kullanan plan ve koordine olsun.
Halk üretim alanlarında örgütlü güç olsun. Ülke üretimine sömürgeci odakların yön vermesine son verilsin.
Hedef tarım ve sanayide üretimin yeniden koordine etmek ve halkın tüm ihtiyaçlarını karşılayarak halkın güvenini kazanarak, başka ülkelerin Türkiye’de talep ettikleri ürünleri çeşitleyerek o ülkeler için vaz geçilmez ülke haline gelinmelidir.
Paranın değeri artar, alım gücü yükselir, halk gönül rahatlığıyla sokaklara ve pazarlara iner. Ama yapmıyorlar. Türk parasının değer kaybından faydalanarak spekülatif kazanç elde etmek için TL değeri düşük tutuluyor.