İBRAHİM FAİK BAYAV
Maide Suresi’in 111’nci ayeti, Hazreti İsa’nın hizmetinde bulunan havarileri konu ediyor. Ayet kelimelerini irdelediğimizde bir hakikati daha öğreneceğiz.
”Ve iz evhaytü ila el-havariyyine en aminübi ve bi resuli”.
Bu ifade, geçmiş bir zamanda, Allah’ın, Hazreti İsa’nın hizmetinde bulunan havarilere vahyettiğini bildiriyor. ”Havarilere vahyettim” diyor”
Şoru şu: Vahiy nedir?.. kimlere vahiy gelir?..
Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nde VAHYETME hakkında şu bilgi var: ”Allah’ın dilediği emir, hüküm ve bilgileri peygamberine bildirmesi anlamında terim”. Yani, ‘vahiy’ konu edildiğinde Müslümanların bilmesi gereken mana bu imiş.
Diyanet Vakfı, ‘vahiy’ teriminin sözlük bilgisini de veriyor: “hızlı bir şekilde ve gizlice söylemek, işaret etmek, ilham etmek” (Lisânü’l-ʿArab, “vḥy” md.).
Demek ki, Allah, emrini ya da tavsiyesini peygamberine ya da peygamberlerine hızlı bir şekilde ve gizlice iletiyormuş.
Maide Suresi’nin 109’ncu ayetinde, Allah’ın, belli bir günde resulleri toplayacağı, bir araya getireceğ bildirilmişti. Konu o ayetin birinci bölümünde yorumlandı.
Şu sorulur: Diyanet kurumu ve onun İslam Ansiklopedisi Allah’ın vahyettiği kişileri, neden ayetteki gibi ‘resul’ olarak belirtmiyor da ‘peygamber’ kelimesiyle tanımlıyor?
Bazı mealciler de ‘resul’ رَسولٌ terimini ‘elçi’ şeklinde Türkçeye çeviriyorlar.
‘Vahiy’, وَحْيٌ hızlı bir şekilde ve gizlice söylemek ise, ayet ifadesinden, Allah, İsa’nın havarilerine hızlı bir şekilde ve gizlice bir şeyler söylemiş anlamı çıkar. Soru şu: Havariler peygamber mi, resul mü?
Şimdi bakalım… Allah havarilere ne vahyetmiş?..
Allah, ”Aminü–bi ve bi resuli” آمِنوابى وَ رَسولى demiş. Yani, Bana ve resulüme iman edin, demiş.
Havariler, Allah’ın uyarı içeren vahyetmesine cevap vermişler:
”Amenna ve eşhed bi ennena müslimun”. Yani, İman ettik; bizim Müslümanlar olduğumuza şahit ol” demişler. Bu ifadeden anlaşılıyor ki Hz. İsa’ya ve başka her resule inanmış kişi, ‘Müslim’ sıfatını alıyor.
‘Amenna’ آمَنّا ifadesi, havarilerin, İsa’nın sözünün hakikat olduğunu, yaptığını onayladıklarını belirtir. Buna rağmen havarilerin içlerinde şüphe oluşmuş mudur? Bakalım:
Maide Suresi 112: ”İz kale havariyyun: ya isa ibni meryem!.. Hel yestetıu rabbüke en yünezzile aleyna maideten min es-semai?”.
Bu ifade, havarilerin, Hazreti İsa’ya, İsa’nın rabbinin semadan bir sofra indirmeye gücü yetip yetmeyeceğini sorduklarını, bildiriyor. Masum bir soru gibi görünüyor, değil mi?.. İsa havarilere cevap vermiş:
”İtteku allahe!.. in küntüm müminun”. Bu ifadeden anlaşılan şu: Hz. İsa havarileri ‘mümin’ olmaya çağırıyor.
Hazreti İsa, havarilerin sorusuna ‘indirebilir’ ya da ‘indiremez’ anlamınde bir cevap vermemiş. İma bile etmemiş. ”Müminler iseniz Allah’a ittika edin” demiş.
Neden?..
‘İttikae’ اتَّقاء fiil masdarı, bir şeyden sakınma hareketini yaptırıyor. Müslümanlar ‘ittika’ terimini Allah’tan korkma şeklinde anlamışlar. Nasıl korkulacağı belirsiz kalmış.
İttika sözcüğünün türediği ‘veka’ وَقى fiili, bir şeyi ıslah etme, düzene koyma anlamında kullanılıyor. İttika etmek gerekiyorsa, var olan uygulama ya bozulmasın diye korunacaktır… ya da var olan şey ıslah edilecek, düzenlenecektir. Semadan sofra indirilecekse, indirme yolunun oluşması gerekir. Belki de o yol var idi… Belki de rızık geliyor ve sofra oluşturuluyordu. Eğer böyle idiyse… O zaman, ‘sema’ teriminin ne anlamda olduğu merak edilir.
Mealcilerimiz ve tefsircilerimiz ‘sema’ sözcüğünün Türkçe karşılığının ‘gök’ olduğunu belirttiklerinde, ayet ifadesi anlaşılmaz olmuş. Müslümanlar, gökten sofra inmesi meselesini, bulutların oluştuğu semadan sofra inebilir, sanıyorlar.
Havariler ‘Hel yestetıu rabbüke’ هَلْ يَسْتَطيعُ رَبِّكَ dediğinde, ‘rabbüke’ senin rabbin, demek oluyor.
Havariler, demek ki, İsa’nın Rabbi’ni henüz kendi rabbleri olduğunu bilememişler. Kendilerinin de Rabbi olmasını bekliyorlar. ‘Hel yestetıu rabbüke’ şeklinde sormalarının sebebi o. Ya da içlerinden sadece biri diğer havariler adına sormuştur.
İbrahim Faik Bayav
(01.05.2025 09:42)