Zümer Suresi’nde Kanun ve Kural Mecburiyeti

Zümer Suresi’nde Kanun ve Kural Mecburiyeti

ABONE OL
Aralık 16, 2023 09:49
Zümer Suresi’nde Kanun ve Kural Mecburiyeti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Önceki ayetlerde, kıyamet ve kıyamete sebep olacak tağuttan ve tağut uygulamasından uzak durulması gerektiğinden bahsedildi. Çünkü tağut, belirlenen kurallara uymayacak, hatta kendi çıkardığı kanunu, yaptırdığı düzenlemeyi bile çiğneyip topluma veya ülkeye baskı uygulayacaktır.

Tağut uygulamasından uzak duranlar ve uygulamasını onaylamayanlar, mutlaka sahih uygulama beklentisinde olacaklardır.

Zümer Suresi’nin 18’nci ayeti ”Ellezîne yestemiuune el kavle, fe yettebiuune ahsenehü diyor. Anlaşılan şudur: Kuralları bilenlerin ve anlatabilenlerin sözleri en güzel sözlerdir. Tağuttan uzak duranlar ve onun icrasını onaylamayanlar, kural hatırlatan bilginlerin sözlerine ittiba edeceklerdir.

Kural hatırlatanların sözlerine ittiba etmeyenlerin durumu nasıldır?

19’ncu ayette ”men hakka aleyhi kelimetü‘l-azâb” kelimesiyle onlarım vahim durumları dikkate veriliyor. Tağutun icrasını onaylayanlara -zamanı geldiğinde- her tür haktan mahrum kalma hükmü verilmesidir bu. 24’ncü ayette ”men yettakıî bi vechihi” kelimesiyle bu kişiler tarif edilirken, ”el azâbi yevme’l-kıyâmet” kelimesi ile, kıyamet azabının oluştuğu ya da oluşmaya başlayacağı zamanı işaret ediliyor: H.1441 / M.2020.

24’ncü ayette, o kelimenin devamında ”li’z-zâlimîne zûkuu mâ küntüm teksibûn” ifadesi var. Bu ifade ile;

a) Tağut yönüne meyledenlerin ‘zalim’ sıfatı alacakları hatırlatılıyor;

b) Tağut yönünde ve yolunda olanların çok şey elde edecekleri ima ediliyor.

‘Kesb’, müsbet manada çalışılıp elde edilen şey demektir. (Mevlut Sarı: Arapça-Türkçe Lügat)

‘Kesb’ sözcüğü ayette zalimler için kullanıldığında, elde edilenlerin müsbet manada çalışılarak değil, ‘müsbet’ görüntüsü altında yolsuzluk ve usulsüzlük yapılarak olduğunu  belirtmiş oluyor. Bunların tağut taraftarları oldukları hatırdan çıkarılmamalıdır.

Tağut yolunda elde edileceklerin ön önemlisi makamdır. Makam için ehliyet ve liyakat önemsizdir. Salla başı, al maaşı tavrı yeterlidir. Makam elde eden kişi, tağut tarafından gelecek talimat doğru mu yanlış mı diye bakmaz. Denileni aynen yapar, ülkenin dürüst vatandaşlarını sıkıntıya sokar.

İkincisi, paradır. Tağut icrasını onaylayanların banka hesabındaki nakit miktarları artar. Banka hesabı şüphe uyandırırsa, evlerindeki kasalarının hacmi artar. Ya da taşınmazları çoğalır ve değerlenir.

Üstteki ayet ifadelerinden anlaşılan şudur: Kıyamet günü oluştuğunda, elde edilenler, tağut yolundakileri azaba düşmekten kurtaramayacaktır. Azap, ”26’ncı ayetteki ”el hızye fi’l-hayati’d-dünya” kelimesi sırrınca, en azından rezil olmak ve nefret edilmektir. Belki toplum içinde kalamamak, ailesini ve yakınlarını bırakıp ülkeden kaçmaktır. Kaçmaktır ama kurtulmak mümkün değildir. Asıl büyük azabın içine düşecekleri devam eden ”ve le azabü‘l-ahiret” kelimesinde belirtilmektedir. Bunun nasıl bir şey olduğu ayette belirtilmemiş. Şiddeti herhalde, tağut yolunda elde edilenin oranına göre olacaktır.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP