İBRAHİM FAİK BAYAV
Araf Sursi’nin 157’nci ayetinde, ilk cümlesinde, Tevrat ve İncil mehaz gösterilmiş, Hz. Muhammed’in ‘ÜMMİ NEBİ’ olduğu dikkate verilmişti. Ümmi konusunu birinci bölümde birinci cümle olarak İşledik.
İkinci cümle Hz. Muhammed’in kendisine inananlar ve tabi olanlar üzerinde icra şeklini belirtiyor.
İkinci cümle ifadesi şu: ”yamüruhüm bi’l-marufi ve yenhahüm ani’l-münker”. Yani, o Ümmi Resul Nebi, onlara marufu emreder, münkerden nehyeder. Mealciler, bu ifadeyi ”iyiliği emreder, kötülükten sakındırır” şeklinde Türkçeye çevirmişler.
Haz. Muhammed kimlere bilinenleri emrediyor, münkerden nehyediyordu?
Tevrat ve İncil kitapları yanlarında ve ellerinde olanlar seçkin kimselerdir. Onlar, kitap hükümlerini uygulamada lakayt kalmış olabilirler. Hz. Muhammed onlara emir vermemiş, hatırlatma yapmıştır.
Ayet ifadesindeki ”emrediyor” ve ”nehyediyor” bilgisi, toplumun avam kesimi içindir. Bu kimseler, çevredeki ‘kölecilik’ sektörü sebebiyle bilgiden, ilimden, öğretiden mahrum bırakılmış insanlardır. Kurtulmaları, kendilerine verilen emre uymalarıyla mümkün olacaktır.
İfadede anlaşılması gereken iki terim var: Maruf ve münker. Bu iki terimi irdeleyelim; ayette verilmek istenen mesajı algılayalım:
Maruf: اَلْمَعْروفِ Bu kelime, a-ri-fe fiilinden türemiş, bilinen konulara isim olmuştur. Bilinenler, yapılması ve yapılmaması gereken davranışlardır. ‘Maruf’ terimi, doğru ve yanlış davranışların belirtilmişliğini ve kayda geçmişliğini gösterir.
Bazı mealciler ve tefsirciler ‘bil-maruf’ sözcüğünü ‘iyilik’ şeklinde Türkçeye çevirdikleri için, ne demek olduğunu da açıklamak zorunda kalmışlar. Açıklamalarından anlaşılıyor ki, ‘bi’l-maruf’, hak, adalet, gibi şeyler imiş. O zaman tefsircilerin bu açıklamasından, ‘yamüruhüm bi’l-marufi’ ifadesini, Hz. Muhammed, reisi bulunduğu toplumun ileri gelenlerine hakkı ve adaleti hatırlatmış şeklinde anlayabiliriz.
Münker: اَلْمُنْكَرِ Bu terim ‘maruf’ olanın zıddı olarak algılanır. Mealciler bu sözcüğü Türkçeye ‘kötülük’ şeklinde çevirmişler. Münker, haksızlık, adaletsizlik kötülüktür elbette. Lakin, zikredilen kötülük bela ve yıkım derecesinde kötülüktür. Toplumun ileri gelenlerince avam tabakası üzerinde işletilir. Mealcilerin ve tefsircilerin kitaplarında bu bilgiyi göremiyoruz.
Münker, fertlerde bilmeme ve tanımama durumuna verilen isimdir. Hz. Muhammed, ”yenhahüm ani’l-münker” kelimesi çerçevesinde hareket ediyorsa, toplum, yanlışın yanlış olduğunu bilemiyordur. Ellerinde ve yanlarında ‘kitap’ olanlar hariç. Onlar, nelerin yanlış olduğunu okudukları kitap sebebiyle biliyorlardı. Fertler, öğrenme ve bilme imkanından mahrum kalmıştırdır; yanlış davranışı doğru sanarak yaşamlarında devam ettiriyordurlar. İlmin kapısı açıldığında… öğrenme ve öğretme başlatıldığında… birilerinin uhdesinde tutulan kitaplar mehaz olarak ileri sürüldüğünde… doğru sanılan tüm yanlışlar toplum fertlerinin önüne -nehyedilmesi için- çıkarılmış olacaktır.
Hz. Muhammed’in münkerden nehy etmesi, kitap bilgilerini toplumdan saklayanları rahatsız etmiştir. Çünkü, toplumu batıl inançla istismar etme ve gütme son bulacaktır.
Mealcilerin sadece ‘kötülük’ olarak Türkçeye çevirdikleri MÜNKER terimini irdeleyelim:
Münker; ‘inkaren’ fiil masdarından türermiştir ism-i mef’ul olmuştur.
Mana ismi olarak bilinen ‘inkar’, Müslümanlar arasında, Allah’ı, Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’i ret etme olayı için kullanılıyor. O zaman ‘münker’ terimini sadece ‘kötülük’ olarak açıklamak yetersiz kalır.
Hz. Muhammed, reisi bulunduğu toplumda ‘münkerden nehyetme’ davranışında bulunuyorsa, fertleri, doğru sandıkları yanlıştadan uzaklaştıryordu; ya da uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Yanlışa örnek: Çeşitli nesnelerden ‘ilah’ anlayışıyla yapılan oluşumlar…
Hz. Muhammed ‘ilah’ edinilen o şekileri ‘münker’ vasıflı bilip ret eden ilk kişidir. Onların ret edilmesiyle, onları topluma empoze eden zihniyet de ret edilmiş olacaktır.
Hz. Muhammed’in ‘ilah’ algısıyla yapılmış o şekilleri ‘münker’ görüp ret etmesinin sebebi, aslında, o şekillerin, gücü elinde tutan bir kaç ağayı temsil etmesidir. Bu ağalar, zayıf fertleri köle ederler; onları rahat güderler ve sömürürler; sahipsiz kadınları geneleve sokarlar ve işleri bittiğinde satarlar veya ortadan kaldıırlar.
Anlaşılıyor mu, mealcilerin ‘kötülük” dedikleri münkerin nasıl bir kötülük olduğu?
Hz. Muhammed, ayette belirtilen icrası ile önce Medine’yi, sonra Mekke’yi, İslam ülkesi yapmıştır.
Günümüzde, ”İslam ülkesi” lafını ağızlarından düşürmeyen yazarlar ve alimler, İslam ülkesinin nasıl bir ülke olduğunu, Hz. Muhammed’in dönüştürdüğü Medine ve Mekke’ye bakıp fikir edinmeliler. Hele ki, iktidara gelmiş ve gelecek olan ‘müslüman’ siyasi parti mensupları…
İbrahim Faik Bayav
(31.08.2024 08.53)