OKTAY EROL
Cumhuriyetin ikinci yüzyılın ilk haftasında Olağan Kurultay yapmaya hazırlanan CHP’nin sosyal medyada da yer alan “cumhuriyet” videosunun üst yazısı şöyle: “29 Ekim 1923, Ankara’da saat 20:00, Meclis; çağdaş ve aydınlık yarınların kapısını aralayan, ‘Türkiye Devletinin şekli hükûmeti Cumhuriyettir’ kararını alıyor. Bu kararın coşkusu, ‘Yaşasın Cumhuriyet!’ nidalarının coşkusuyla memleketin dört bir yanına yayılıyor. Milli egemenliğimizin simgesi, kimsesizlerin kimsesi, tüm ezilen milletlerin ideali Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümü ve Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet!”
Bu sözlerin ardından sanki gerekliymiş gibi, bir de konuşmacının üstüne bastırarak videonun sonuna yaklaşırken “Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacak. Mesut, muvaffak, muzaffer olacak” diyerek bitirilmesi, Atatürk’ün yüzüncü yılını geçen yıl doldurduğumuz Türk Dil Kurumu’nun varlığıyla ne denli örtüştü dersiniz? Sözde “Cumhuriyet” kutlaması yapıyorsunuz, ancak içindeki “cumhuriyet” kazanımlarını görmezden geliyorsunuz! Olacak şey değil!
***
Geride bırakılan yüzyılın “ilk” onbeş yılında yapılanları, “bugün” yalnız yineleyerek “cumhuriyet savunucusu” olunamayacağını kanıksamadıkları belli! Açıp bakma gereği duyarsanız, cumhuriyetin onuncu yıl konuşmasında “Türk diline” ne denli önem verdiğini Ata’nın yaptığı konuşmalardan anlamak istiyorsanız anlayabilirsiniz! Daha o yıllar, bugün kendini “cumhuriyet sevdalısı” sayan hiçbir CHP’li politikacıdan duymadığımız “millet” yerine “ulus” sözcüğünü üst üste duyuyorsunuz! Mesut yerine mutlu, yazımında birçok lise bitirenin bile zorlandığı muvaffak yerine başarı, muzaffer yerine yenmek/ utku kazanmak dendiğini görüyorsunuz!
“Dil” neden önemlidir biliyor musunuz? “Dil” iyi/ yerinde/ doğru kullanılmadığında, “doğru” düşünmekte olanaksızlaşır! Çevrenize bir bakın, “nerede” halkın dilini yadsıyan varsa, “halktan” zorlanacağı şeyleri isteyen varsa, “hepsi” halkı sömürmüş, “hepsi” halk sorunlar içinde yaşarken “şatafat” içinde yaşamlarını sürdürmüştür!
***
İnsan “konuştuğu dilde” düşünebilir, üretebilir! Cumhuriyetle aynı yaşta olan bir partinin bunu kanıksamaması düşünülemez! Örneğin şunu anlayamam: CHP çatısı altında olan/ üstelik yönetim kadrosunda söz yetkisi bulunan birinin, demokrasi anlayışından yoksunluğu beni düşündürür! Cumhuriyet’in tüm zorluklarını yaşamış bir partinin genel başkanı da, merkez kurul üyeleri, de, il/ ilçe örgütlerinde bulunanlar da “demokrasi” konusunda “eksiksiz” olmalıdır!
Daha Cumhuriyet’in yüzüncü yılı dolmamıştı, birkaç gün öncesiydi… Verdiği bir röportajda Kılıçdaroğlu şu sözlere yer veriyordu: Hiçbir zaman adayım demedim, ama örgüt aday gösterirse adayım, gemiyi limana bırakmak için! Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim! CHP’nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım…
CHP genel başkanlığını, “babadan/ oğula” devretmek gibi… Bir de bunu “CHP’nin birikimi” olarak tanımlamak! Gerçekten, CHP’ye oy veren, umudunu CHP’ye bağlayan “cumhuriyet sevdalılarına” yazık! Tabanı “sürü” saymaktır bunun adı!
Kurultay olmasın, genel başkanlar istediklerine koltuğu devretsin, “kurultay delegesi” de sözün gelişi varlığını sürdürsün… Belli ki, cumhuriyetin ikinci yüzyılın ilk haftasında CHP’nin tutumu çok konuşulacak!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.