OKTAY EROL
Çevremizdeki “ateş” hiç eksilmiyor ki; başta Irak’ta yaşanan, yaşanmakla kalmayıp “parçalara” ayrılmasına neden olan savaş ne bir ilk/ ne de bir sondu! Ardından ülkemizde de sıkça sözü edilen BOB olayı… İçinde olmasak olmaz mıydı ki? “Eş Başkan” olma hevesinin etkileri Irak’tan sonra Suriye’ye de sıçradı! Sanıyorum bu gelişmelere herkesten daha çok sevinen “silah tüccarları” olmuştur! Ürettikleri silahları/ kurşunları Ortadoğu gibi bir sarmal dışında “nerede” eritebilirlerdi ki?
Suriye’de “neler” olmuştu da, “güzel” giden her şey birden bire bozulmuştu; “akıllıca” gerekçeleri anlatan ne oldu, ne de bir çokları “anlatılmasını” istedi! Suriye’de yaşananlar milyonlarca yurttaşın yerini/ yurdunu terk etmesine neden olmuştu, “o” milyonlar gelişmiş Avrupa ülkelerinin toplumsal yapısını bozmasın diye Türkiye’nin “sığınmacısı” olmuştu? Sanki ülkemizde yaşamını sürdüren yurttaşların “artan ekmeği” varmış, sanki üretim araçları boşta çalıştıracak bekliyormuş, sanki üç/beşyüz konuğu üç/beş aydan çok ağırlama gücümüz varmış gibi…
***
Kendi kendine “yeten” ülke olmak için çaba harcıyorduk! Kimseye “el açan” olmayı istemiyorduk! Siyasetçilerin “kapı kapı” dolaşarak ülkenin varsıllarına “yok bedele” satmasını istemiyorduk! İstenmeyen ne varsa yapılmıştı işte!
Bu yurdun emekçilerinin, emeklilerinin, geçinmekte zorlananların, gençlerinin “olması gereken” haklarını, taşı sıksa suyunu çıkaracak “sığınmacı” gençleriyle üleştirmeye çalıştılar, birçok yerde “sığınmacı” gençlerini daha da ayrıcalıklı konumlandırdılar! Sağlık, eğitim kapılarını açtılar! Yetti mi?
***
Birbuçuk yıl önceydi! Şubat ayının ortaları geçilmişti! Nato’nun yayılmacı tutumunun bir yenisi Ukrayna’da deneniyordu! Rusya, böyle bir olgunun “savaş nedeni” olacağını belirtiyordu! Gelişmeler “uzlaşı” ortamından uzaklaşınca, Rusya “özel bir askeri operasyon” duyurusuyla savaşı başlattı! Türkiye ile arasında bir Karadeniz vardı! Ukrayna’nın üzerinden mermiler geçmesine, birçok kenti “abluka” altın kalmasına, birçok can kaybı olmasına karşın; kışı daha ağır koşullarda geçirdik!
Ukrayna’da “kriz” sürerken, şimdi de Filistin kaynıyor! Sınırında “hamamböceği” hareket etse “saptayacak” denli teknolojik donanımı olan İsrail’in, ikibin kişilik silahlı Hamas teröristlerinin “planını” önceden belirleyememesi ilginç değil mi? Bırakın bunu, Mısır’ın “İsrail’i uyardık, ancak uymadılar” biçiminde yaptığı açıklamanın içi şu ana dek doldurulmadı! Buna bir de Hamas’ın, aslında bir Mossad çalışması olduğu “iddiasını” da eklersek…
***
Irak’tan, Suriye’den, Ukrayna’dan ülkemize yayılan “ateş” sorgulanmayacak biçimde değil! Dün akşam saatlerinde Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi’ne yapılan saldırıda yüzlerce insanın katledildiği öğrenildi! Hastane, okul gibi yerlere saldırmak “savaşta bile” olsa suçtur! Çocuğa, kadına, silahsıza mermi atmak suçtur! Hastaneler, birkaç gün önce İsrail tarafından yapılan “Gazze’yi boşaltın, süreniz dolmak üzere” uyarılarını duymuş, ancak konumları gereği “boşaltmamız olanaksız” demişlerdi! Hastanede hastalar vardı, çatışmada yaralanan çoğunluğu çocuklardan/ kadınlardan oluşan hastalar…
“Ateş” düştüğü yere yakmadığı gibi, “her koyun da” kendi bacağından asılmıyordu! Dini, inancı, ırkı, ülkesi ne olursa/ olsun, insana kıyan herkes katildir! Savunmasız insanlara saldırılanlar birer canidir! Bölgemizde “soluksuz” süren, sönmesine “izin” verilmeyen “ateşin” kurgulayıcılarının, “bundan sonra neresi” sorusuna veremeyecekleri yanıtı sorgulamamız gerekiyor kanımca!