Wordpress Hosting
İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız!

İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız!

ABONE OL
Haziran 27, 2025 06:48
İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MEKİN ŞAHİN

İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız!

Türkiye’nin bir yol ayırımın da olduğunu bu ülkede aklı biraz çalışan her yurttaş söylemektedir. Söylenmeyen çözüm projeleridir. Aymazlık ve aldırmazlık sadece ülkede sadece kaos getirmez, dış odakların yarayı kaşımasina ve kanatmasına fırsat verir.
Türkiye Cumhuriyeti tanımını öne çıkartarak bir çözümü bulmak artık zorlaşmıştır.
İddia edilen çözümün ayakları yere basmalıdır. Dışardan veya onlarla işbirliği içinde ki sözcülerin çözümlerine değil, Türkiye gerçeğiyle örtüşen çözüme yönelmeliyiz. Kendi gerçeğimizin tek bir adı var: Anadolu kültürü! Bu kültür Anadolu coğrafyasında yaşayan; Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Ermeni, Rum ve daha önceleri yaşayan halkların yarattığı kültürdür.
Bu ortak kültür, atomun çekirdeği gibidir. Görünümü tek, iç dünyasında farkı yaratan ve gösteren dizilişi içermektedir.
Kültür sadece folklorik algılanırsa yanılgı kaçınılmaz olur.
Kültür var olan topluluğun yarattığı tüm değerleri içerir. Üretimden Tüketime, bireysel yaşamdan sosyal yaşama, eğitimden sağlığa, sanattan spora, örf anane gelenekten evrensel hukuka; her şeyi kapsamaktadır.
Geldiğimiz sürecin yarattığı ayrışmayı ortadan kaldıracak çözümü Anadolu kültürünün içinde aramalıyız. Anadolu kültürü yoğun emeğin sonucu doğmuştur. Yaşaması emekle olacaktır.
Çünkü emeğin Türkü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı, Rum’u ve Ermeni’si yoktur. Emek; bizleri insanlaştıran ama bizlerin diliyle, rengiyle ve inançlarıyla ilgilenmeyen bir güçtür.
Her toplumun kendine özgü üretim biçimi ve üretim ilişkisi var. Üretim ilişkisi, toplumsal yaşamın tüm işlevlerinin doğmasını sağlar. Doğan her işlev, üst yapıların koruma ve geliştirmesiyle devam ettirilir. Her ilişki düz çizgide ilerlemez. Daima bir çatışma mevcuttur. Çatışmanın; düzeni ve üretim biçimini ortadan kaldırmaması için de devlet; hukukla şekil almış ve kurumsal yapıya kavuşmuştur.
Çünkü çatışmanın bir yanın da üretenler, diğer yanın da ise üretim aracına sahip olanlar vardır.( devletlerin bugün geldiği nokta şu an direk konumuz değil. O nedenle derinlemesine açmak gerekmiyor) Anadolu kültürünün geçmişi tarihin derinliklerine gidebilecek nitelik taşıdığı için topraklarını işgal edenleri daima kendi kültürüyle bütünleştirmiştir.
Devlette bu yeni bütünleşen kültüre göre biçimlenmiş ve uygulamasına, yeni birikim can vermiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul’un fethi ile saf Türkmen devleti olmaktan çıkmıştır.
Devletin dizilişi Türkmen’lerine dışına kaymıştır.
Batıya göç eden Türkmen beylikleri farklı dili ve inancı olan kültürlerle iç içe yaşamış. İstanbullun fethiyle, Osmanlı Padişahlarının anaları hiçbir zaman Türkmen boylarından olamamıştır.
Osmanlı devleti; eyalet sistemi ve tımar ekonomisiyle göçebe Asya üretim tarzının, İslam ve Bizans kültürüyle bütünleştiği bir devlettir.
Zamanla Asya üretim tarzı özelliğini tümüyle kaybedecek ve yerini kurumsal olan Bizans devlet kültürü üzerine oturan İslam Arap kültürüne terk etti.
Osmanlı, gelişen dünya sistemiyle rekabet edecek esnekliğini ve gelişmesini kaybetmesi yüzünden, kendini geliştiren ülkeler tarafından param parça edilerek tarihe mal edildi. Parçalanma ve işgal Anadolu’ya kadar nüksetti. Koskoca Osmanlı devleti, onlarca devlete ayrılan Pazar haline geldi.
Ulusal Kurtuluşa dönüşen, Anadolu halkının yer aldığı savaşla oluşan Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Bu savaşta, lazanla azınlık sayılanların (müstesnası hariç) dışın da ki tüm halklar fiilen yer almıştır.
Cumhuriyet, tüm halkları ve azınlıkları kapsamıştır. Anadolu kültürün önünü de bu bütünlük için de açmıştır.
Kısa zaman da üretim ve sosyal yaşam değişmiş; kulluktan özgür yurttaşlığa adım atılmıştır. Eğitimde Arap ve İslam etkisi sınırlanmış, eğitimde birlik sağlanırken; Türkmen kültürü daha çok öne çıkarak devletin ana kültürü olmuştur.
Temel olan Türkmen kültürü, günlük yaşam için de diğer kültürlere hoşgörüyle bütünleşti. Yeni Yurttaşlık algısında, kanunlar karşısındaki eşitlik Anadolu kültürünü güçlendirdi.
Ancak birliği daha güçlü kılacak çözümler ya esnetildi. Yada geçiştirildi.
Cumhuriyeti yöneten Hükümetler bu konu da öngörülü olamadı. Bilimi ve bilimin yaratacağı evrensel gelişmeleri hissedemedi. Bilim ve teknoloji öylesi bir hızla gelişti ki, dağ başında ki çoban da kendi kimliğini sorgular hale geldi.
Cumhuriyeti yöneten hükümetler, cumhuriyetin temelini oluşturan tam bağımsızlık algısını sağcı hükümetlerle kaybetti. Ülke ekonomisini tam bağımlı olmasını gelişme diyerek alkış tuttular. Entegrasyon hikâyesine kendilerini kaptırarak, sadece üretim alanını değil sosyal yapımızı da ipotek altına soktular. Dinsel ve ırksal kimlikler emperyalistlerce körüklendi.
Kürtleri veya Arap halkını ya da Afgan halkını çok önemsediklerinden; demokrasi veya demokratik yönetimler istemiyorlar.
Çıkarları öyle gerektiği için ‘’demokrasi’’ havarisi kesiliyorlar.
Anadolu halkı kurduğu ilişkilerle ortak kültürü daha da canlı kılmıştır. Biri diğerini kendi yaşamının bir parçası yapmıştır. Biri diğerini rahatça temsil edebilmiştir. Kısaca bir arada yaşama, günümüz Anadolu kültürünün vazgeçilmezi haline gelmiştir.
Dinsel ve ırksal kimlikler emperyalistlerce körüklendi. Kürtleri veya Arap halkını ya da Afgan halkını çok önemsediklerinden; demokrasi veya demokratik yönetimler istemiyorlar.
Çıkarları öyle gerektiği için ‘’demokrasi’’ havarisi kesiliyorlar.
Emperyalizm insancıl ve demokratik taleplere kucak açmaz.
Semer vereceği her şeyde sömürgeci çıkarı vardır.
Ne yaparlarsa yapsınlar, anadolu kültürünü yıkamazlar.
“İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız. Sen benimle, ben seninle bu hayatı yaşamalıyız. Severek birbirimizi hayatta hep gülmeliyiz.”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP