Din görevlileri, görev yaptıkları alan içinde gençleri çok fazla göremezler. Halbuki toplumsal yapı içinde en fazla ilgiyi hak eden kesim de gençlerdir. Otoriteyi temsil eden tüm yapılara karşı başkaldırı geliştiren gençler, bu dönemlerinde aileleri, okulları ve okul yönetimleri ile sürekli çatışma içindedir. Otoriteye isyan ile birlikte güven arayışı içinde de olan gençler, çatışmalar içinde sığınabilecekleri bir liman arayışını da sürdürürler. Bu arayış içinde cami, onlar için sağlıklı bir güven ortamı alternatiflerinden birisidir. Caminin geleneksel görevleri arasına katılacak olan yeni bir görev, gençlere bu güven ortamını hazırlamak olmalıdır. Ancak bu güven ortamının hazırlanabilmesi, gençlerin bazı kritik özelliklerinin tanınmasına bağlıdır.
Sosyal gelişim özellikleri ile ilgili olarak ortaya konan kuramlar birlikte değerlendirildiğinde dört temel sorunun gençlik döneminde öne çıktığını görebiliriz:
1. Bağımlılıktan kurtulma ve hür olma ihtiyacı,
2. Karşı cinsle arkadaşlık ihtiyacı,
3. Kendi geçimini kazanma ihtiyacı,
4. Bir hayat felsefesi ihtiyacı.
Gençlerin dinî gelişim özellikleri, din psikolojisi alanında yapılan çalışmalar sonucu oluşturulan tasniflerde genellikle iki ayrı dönemde karşımıza çıkar. Bunlardan birincisi 12-14 yaşlar arasında olduğu kabul edilen “dinî şuurun uyanması” dönemidir. İlköğretimi tamamlayıp ortaöğretime yeni başlayan öğrenciler bu dönemin sonlarındadır. İkinci dönem ise, 14-18 yaşlar arasında olduğu kabul edilen “dinî bunalım ve şüpheler” dönemidir. Ortaöğretimin sonuna kadar bu dönemin yaşandığı kabul edilir. Dinî gelişim açısından gençlerin karşılaştığı bir diğer karakteristik özellik ise şüphenin davranışa dönüşümü olarak ifade edebileceğimiz ikili düşünme ve davranış biçimidir. Bu durumda genç, bilgisine sahip olduğu ama uygulamaya geçiremediği pratiksiz teori, ötekinde ise uyguladığı ama bilgisine sahip olmadığı teorisiz pratiğe sahiptir.
a. Gençlerde dinî şuurun uyanması (12-14 Yaş): Ergenlik döneminin başlangıcında bireyde gözlemlenen en önemli değişimlerden birisi soyut düşünme yeteneğinin, kendisine yapılan besleme çerçevesinde gelişim göstermesidir. Daha önce Allah’ı insana ait modeller içinde düşünen çocuk, ergenlik dönemi ile tek, benzeri olmayan, bütün evrenin yaratıcısı, her yerde hazır ve nazır, canlı ve ölümsüz bir Allah düşüncesine ulaşmaya başlar. Ancak bu düşünceye ulaşmasında gencin içinde bulunduğu çevre, anne, baba, arkadaşlar ve aldığı eğitim önemli oranda etkili olmaktadır. Diğer taraftan bazı felaketler ve tabiat olayları da dinî düşüncenin uyanışına yardım eden sebepler arasında kabul edilir. Yakınlardan birinin çaresiz bir hastalığa tutulması, ölümü, şiddetli bir gökgürültüsü, kırda günün doğuşunu izleme, ormanın sessizliğini dinleme gencin dinî uyanışında birer etken olabilmektedir. Ayrıca okunan kitapların, öğretmenlerin, dua ve müzik parçalarının, içinde ibadet edilen mekânın, topluca yapılan ibadetlerin de dinî uyanışta etikili olduğu kabul edilmektedir. (Peker, 1993; 106.)
Okulun, çevrenin ve tecrübelerinin yardımıyla çevresindeki olayları, her şeyin gerçeğini araştırma duygusunun gelişimi, problem çözme ve üst seviyedeki genellemeler yapma becerilerinin gelişmesi de dinî düşüncenin uyanışında önemli katkılar sağlamaktadır. (Kula, 2002; 37.) Bu dönemdeki zihinsel gelişim, onun aynı zamanda doğaüstü nitelikteki dinî ve metafizik konuların üzerinde düşünmesini sağlar. Böylece çocukluk döneminde, derinliğine inilmeyen, tam anlamıyla kavranılmadan oluşmuş olan dinî inancın yerini ergenlikte, şuurlu bir dinî inancın gelişimi almaya başlar.
Bireyin ergenlik öncesi dönemde duygusal yönde yaşadığı iniş ve çıkışlar, çocukluk döneminde yaşanan fakat dışa vurulmayan dinî duygular bu dönemde açık şuur seviyesine çıkmaya başlar. Ergen birey, dinin yansımalarının anlam taşıyan bir bütünlük içinde her boyutta yayıldığı şuuruna varır varmaz, dinî bir arayış ve özlemle dünyaya yönelir. Ruhun duygusal derinliğinden hız alan bu dinî arzu ve arayış, zihin gelişiminin yardımıyla şuurlu bir dinî uyanışı hazırlar. (Vergote, 1981; 585.)
Gençlerin bu dönemdeki sorma ve sorgulamaya olan yönelimleri, gerek okullarda ve gerekse camilerde gerçekleştirilen faaliyetlerle sağlıklı bir yol üzerinde ilerletilmelidir. Sözkonusu faaliyetler, gençlerin bu dönemdeki önemli gelişim aşaması olan soyut düşünce yeteneğine katkı sağlayacaktır. Din öğretimi, gençlik döneminde öğrenciyi problemlerle karşı karşıya bırakmadıkça, yani sorma ve sorgulamayı kullanmadığı sürece öğrencide soyut kavramların gelişmesine yardım edemeyecektir. Soru sormayı ve sorgulamayı teşvik etmediğiniz sürece dinin anlaşılması ve algılanması açısından bireyler çocukluk dönemini aşamayacaktır. Bu durumda da genç, ya dini işlevsiz ve yetersiz diyerek bir kenara atacak, ya da kabul etse bile hayatına yansıtamayacak, şekilci ve kalıpçı bir anlayışla zihninin bir tarafına itiverecektir.
b. Dinî bunalım ve şüphelerin ortaya çıkması (14-18 Yaş): Ortaöğrenim öğrencileri bu dönemde çocukluk ve ilk ergenlik dönemindeki pasif halden sıyrılıp kendini ilgilendiren konularda belli oranlarda bağımsız düşünmeye başlarlar. Önceden öğrendikleri dinî bilgileri, inançları yeniden gözden geçirmeye, eleştiriye tabi tutmaya başlarlar. Dinî emirler ve yol göstermeler karşısında kendi durumunu tayin eder, vaziyet alırlar. Dinin bazı boyutlarına daha çok sarılırken bazı noktalarda şüpheler öne çıkmaya başlar. Şüphe, bu dönemin ana problemlerinden birisi olarak kabul edilir. (Peker, 1993;107.)
c. Dinle ilgili ikili bir tutumun gelişmesi: Gençlerde bir yanda dinî öğrenmeler, öte yanda dünyayı dinî olmayan kaynaklardan yorumlamalar düalist bir tutumun gelişimine sebep olabilir. Bu tutumların birincisi bilişsel boyuttadır ve uygulamaya geçirilemeyen pratiksiz teoridir. İkincisi, uygulması olan ama bilişsel temellendirilmesi yapılamayan teorisiz pratiktir. (Selçuk, 2000; 338.) İkili davranış biçimi, öğrencilerin şüphe aşamasından sonra ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar bu konuya ilişkin alan araştırmaları, bulguları elimizde yoksa da gözlemlerimiz ve bu davranış biçimlerinin sahip oldukları özellikler, dinî uyanış ve şüphe dönemlerinin ardından gelebileceğini göstermektedir. Her iki dönemde de gözlemlemek mümkün olsa da bu davranış biçimi, öğrencilerin kendi hayat tasarım biçimlerini oluşturmaya başladıkları dinî gelişim açısından üçüncü dönemde yoğun bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Zira artık çevre ve diğer derslerden aldıkları beslenmenin etkisi ve öte yandan edindikleri dinsel bilgi, ikili bir tutum ortaya çıkarmakta ve her ikisi de bireyde güçlendiği sürece ikili tutumları da güçlendirmektedir.
Selçuk, gençlerin inançlarının güçlü dayanakları olmadığını, dolayısıyla taklitle veya çocuk yaştan itibaren telkinlerle oluşturulan inançlarda bilginin varlığından ve inanç eylem uygunluğundan sözetmenin imkânı bulunmadığını söylemektedir. Din öğretimi adına tüm etkinliklerden örnekler veren Selçuk, bu çabaların her birinin bir ihtiyacı karşıladığını ama hayatı anlatan, hayatı yorumlayan, bizi geçmişe bağlayan ve geleceğe uzanabilmemizi sağlayacak boyutun eksik olduğunu belirlemektedir. (Selçuk, 2000; 339.) Selçuk’un belirttiği bu boyut, sadece Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri veya sadece cami merkezli etkinliklerle değil, önerdiğim disiplinlerarası modelde okulun ve çevresindeki din eğitimi etkinliklerinin sorumluluğu altında geliştirilmek durumundadır.
d. Cami ne yapmalı?: Tüm bu bulgu ve açıklamalar ışığında cami ve din görevlisi aşağıdaki sorumlulukları üzerinde ciddi biçimde düşünmek ve özgün uygulamalar geliştirmek durumundadır:
1. Gençlik, duygusallığın ve heyecanın yüksek olduğu bir dönemdir. Kendisiyle barışık hale gelinceye kadar bu dönemde özel desteğe ihtiyacı vardır. Camilerdeki yaygın ve örgün din eğitimi etkinliklerinde din eğitimcileri gençlerle iletişimde bu özelliklerini gözetmek durumundadır. Özellikle vaaz ve hutbelerde, gençlerle daha da yakın olmayı teşvik eden motifler kullanılmalıdır.
2. Gençlerin yaşadıkları değişim, sosyal açıdan yetişkin gibi algılanmaları ihtiyacını ortaya çıkarır. Ailede, camide, okulda alınan kararlara katılımlarını sağlamak, görüşlerini almak ve uygulamak, kendilerinin de toplum içinde var olduklarını kabule götürür. Cami hizmetlerini destekleyen dernek, vakıf vb. yapılanmaların içinde gençlerin daha fazla ve daha etkili görev almaları teşvik edilmelidir. Cami hizmetlerinin desteklenmesi organizasyonlarında gençler öne çıkarılmalıdır.
3. Genç insanın fiziksel boyutta yaşadığı gelişmeler, aynı zamanda daha geniş zihni ve sosyal ufukların oluşmasını sağlar. Bunun sonucunda da ergenlerin ilgi duydukları alanların tümünü kapsayan yeni bir sorgulayıcı ruh ortaya çıkar. Geçmişteki alışkanlıklarına karşı “Neden yapmalıyım?, Nereden biliyorsunuz?” vb. eleştirel yaklaşım geliştirirler. Camilerdeki yaygın ve örgün din eğitimi etkinliklerinde genç hedef kitleye özgü içerik/materyal muhakkak bulunmalıdır. Gençlerle iletişimde dinî konulardaki eleştirel bakışları hoş görülmeli; dışlayıcı bir tutuma kesinlikle girilmemelidir. Tartışmalara bilinçli bir şekilde çekilerek endişeleri/şüpheleri ve aykırı düşüncelerini açığa çıkarmaya çalışılmalıdır.
4. Genç, yetişkin dünyası ile tam bir iletişime hazırdır. Tümdengelim, tümevarım, akıl yürütme yollarının her ikisini birlikte kullanabilir. Bilimsel yöntemle hipotezler üretip her birini test edebilir. Bu yeteneğin oluşumu çevresinin desteği ile mümkündür. Camilerdeki yaygın ve örgün din eğitimi etkinliklerinde gençlerin problem çözme becerisini teşvik edici etkinliklere yer verilmelidir. Hutbe ve vaazlarda tümevarım ve tümdengelim yöntemi ile bilgi oluşturma örneklenmelidir. Dinî bilgileri kullanarak günümüz bireysel ve toplumsal problemlerine çözümler üretebilmelerini teşvik edici nitelikte onlara özgü toplantı ve tartışma ortamları oluşturulmalıdır. Cami çevresinde, panel, münazara ve tartışmalar düzenlenmeli, gençlerin bu becerilerini geliştirici problemler oluşturulmalıdır.
5. Ergen benmerkezciliği adı verilen, gencin herkesin kendisini kontrol ettiği, dikkat ettiği veya izlediği düşüncesi gelişir. Birey, “Ya onlar ne der?” diye düşünmeye başlar. Bireydeki davranış değişikliği etkisine odaklanmadan olumlu davranış örneklerini gözlemlemesi, fark etmesi sağlanmalı ve gözlemlerini değerlendirmesi için ortam veya ortamlar hazırlanmalıdır. Hutbe ve vaaz örnekleri, toplumsal yapı içinde örnek ve model olmuş şahsiyetlerin hayatlarından olumlu örnekler sunan kesitlerle zenginleştirilmelidir. DİB ve TDV, bu önderleri konu alan roman ve biyografiler yayınlamalıdır.
6. Vygotsky, gençlerin bilişsel gelişiminde yetişkinlerin önemli rolü olduğunu savunur. Bu gelişim, başkaları tarafından düzenlenen davranışlardan bireyin kendi kendine düzenlediği davranışlara doğru gelişim gösterir. Burada öğretimin görevi dışsal denetimleri azaltarak gençlerin iç denetimini beslemek ve kendi kendini düzenlemesini desteklemektir. Cami, gençlerin yetişkinlerle birlikte çalışabileceği organizasyonların merkezi haline getirilmelidir. Belli günlerde düzenlenen periyodik hastane, hapishane ve huzurevi ziyaretleri ve yardım organizasyonları bu işlevi görebilecek birer araç olabilir. Hutbe ve vaazların içerikleri, bireylerin kendi iç sorgulamalarını yapmaya yönlendiren üslup da içermelidir. Diyanet Vakfı cami ile işbirliği halinde yapılması kaydıyla, lise öğrencileri tarafından projelendirilmiş etkinliklere maddi destek sağlamalıdır. Bu tür destekler, gençleri cami merkezli çalışmalara teşvik edecektir.
7. Gençler, kendilerine özgü bir “delikanlı” kültürü geliştirir. Bu kültürün kendine özgü değerleri ve inançları vardır ve gencin davranışları üzerinde etkilidir. Bu durum, ergenin ahlaki otorite arayışında toplumsal olana tabiiyet ile özgürlük arasında gerilim oluşturur. Gençlerin kendi değerlerini üretebilmesi için destek sağlanmalı, bu arayışlarında yetişkin otoritesi dışındaki kaynakların önemli olduğu unutulmamalıdır. Anne-baba veya diğer yetişkinler yerine kendi akranları içindeki lider gençler bu süreç içinde daha etkili olacaktır. Hutbe ve vaazlar, ahlaki konuları doğrudan merkeze almamalı, bu konular farklı konular içinde örnekler, olaylar içinde gençlerin değer üretebilmelerine fırsat verecek şekilde işlenmelidir. Gençler ahlaki konuları sevmiyor, emir almaktan hoşlanmıyorlar.
9. Gençlerin dini öğrenme kaynaklarında caminin belirleyiciliğini artırmak için Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde, ilk ve ortaöğretim DKAB dersleri ile işbirliğini geliştirici nitelikte düzenlemeler yapılması için girişimlere ihtiyaç vardır: İmamların okula-öğretmenlerin camiye gitmesi sağlanmalıdır.
10. Öğrencinin yaz dönemi, cami ile bağlantılarını güçlendirici bir unsur olarak kullanılmalıdır. Gençlerin cami ile bağlantı kurmalarını sağlayıcı nitelikte etkinlikler, yaz dönemine özgü olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. (Geziler, piknikler, spor turnuvaları, cami fiziksel olarak uygunsa internet salonları gibi.)
11. Gençlerin soru ve sorunlarını tartışmayı amaçlayan kız-erkek birlikte ve ayrı ayrı gruplara yönelik seminerler düzenlenmelidir. Bu seminerlerin okullarda ilanı, DKAB öğretmenleri, akademisyenler, vaiz ve vaizelerin katılımı sağlanmalıdır. Seminerler, resmi görüşlerin açıklanması şeklinde değil, alternatif görüşleri birlikte tartışmaya açarak öğrencilerin kendi görüşlerini oluşturmasını teşvik edici nitelikte olmalıdır. Seminer konularının belirlenmesinde DİB’in ilgili kurumlarının yapacağı periyodik izleyici nitelikteki araştırmaların bulgularından yararlanılması yararlı olacaktır.
Toplumumuzun dinî desteğe en fazla ihtiyaç duyan kesimi olan gençlerin daha iyi tanınması konusunda daha fazla araştırma bulgusuna ihtiyaç vardır. Diyanet İşleri Başkanlığımız yürütmüş olduğu hizmetlerle ilgili yapılan araştırma bulgularını değerlendirmek ve hizmetlerine yansıtmakla sorumludur. Bu sorumluluk, araştırma yapılmayan konularda araştırma yapılabilmesi için bilimsel desteği de gerekli kılar. DİB kendi içinde AR-GE birimleri kurarak bu araştırma alanlarının planlanması ve desteklerin nasıl sağlanacağı ile ilgili düzenlemeler yapmak durumundadır.
Kaynaklar:
• Altaş, Nurullah; Gençlik Döneminde Din Olgusu ve Liselerde Din Öğretimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2004.
• Armaner, Neda; Din Psikolojisne Giriş, Ankara 1980.
• Bühler-Spiegel -Thomas, Ergenlik Dönemine Toplu Bir Bakış, Çev. B. H. Vassaf, Ergenlik Psikolojisi, 2. Baskı, Hacettepe –Taş Yayıncılık, Ankara 1987.
• Clark, W. H.; Ergenlik ve Gençlik Çağında Din, Çev. Mehmet Dağ, Eğitim Hareketleri Dergisi, Sayı:256-257 1976 ss.
• Cüceloğlu,Doğan; İnsan ve Davranışı-Psikolojinin Temel Kavramları, Remzi Kitabevi, İstanbul 1994.
• Dalat, Ziya; Çocuk ve Genç Ruhu, Yeni Matbaa, Ankara 1956.
• Goldman, Ronald, Readiness for Religion- A Basis for Developmental Religious Education-, The Seabury Press, New York 1970.
• Hökelekli ,Hayati; Ergenlik Döneminde Dini Şüpheler, Din Öğretimi Dergisi, sayı 14(1988=, ss.
• Kılavuz, M. Akif; Ergenlerde Özdeşleşme ve Din Eğitimi, Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2002. Ss.209-254.
• Kula, Naci; Genlik Döneminde Kimlik ve Din, Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2002.ss.31-70.
• Özbaydar, Belma; Din ve Tanrı İnancının Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul 1970.
• Selçuk, Mualla; Gençlik Çağı ve İnanç Olgusu, Gençlik Dönemi ve Eğitimi, Ensar Neşriyat, İstanbul 2000, ss.333-358.
• Senemoğlu,Nuray; Gelişim, Öğrenme ve Öğretim, Ertem Matbaacılık, Ankara 1997.
• Taplamacıoğlu, Mehmet, Yaşlara Göre Dini Yaşayışın Şiddet ve Kesafeti, AÜİFD, Sayı:10, Yıl:1962, ss.140-151.
• Vergote, Antoine; Ergenlikte Din; Çev. E. Fırat, AÜİFD, C. XXIV (1981), ss.
Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi Mayıs 2010 sayısında yayınlanmıştır
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.