Histeri Bildiğiniz Gibi Değil

Histeri Bildiğiniz Gibi Değil

ABONE OL
Ocak 1, 2024 17:57
Histeri Bildiğiniz Gibi Değil
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sadece kadınlarda olduğu sanılıyor ama erkeklerde de rastlanıyor. Uzmanlar ‘histerik’ terimini aşırı cinsel istek değil baskılanmış cinsellik için kullanıyor. Histerik kendini konuşarak değil beden dili ile anlatıyor.

Hayatları boyunca kendilerini baskı altında hissediyor ama buna tavır alamıyorlar.
Ailede saçını süpürge eden insan rolünü üstleniyorlar
Uzun yıllar çevrelerinde uysal uyum gösteren kişilikler olarak tanınıyorlar.
Kendilerini anlatamayışları onları vücut olarak tepki verme aşamasına getiriyor ve histerik olarak damgalanıyorlar.

Eski Türk filmlerinde esas kız ve oğlan dışında bir de kötü kadın karakteri olurdu. Bu karakter daima ortaya çıkar ve ikilinin ilişkisini bozmaya çalışırdı. Kimi zaman ayılıp bayılarak kimi zaman göğsünü bağrını açarak sinir krizleri geçirir; erkeği intihar etmekle tehdit eder ve istediğini elde ederdi. Aslında bu karakterlerle anlatılan ‘histerik kadın’ modeliydi. Histerik kadınlar cinsel istekleri abartılı olan normal ilişkiler kuramayan ruhsal sorunlar altında ezilen ve çevrelerine de zarar veren kişilikler olarak tanındılar hep. Histerinin bilinen anlamı dışında aslında çok farklı bir rahatsızlığı temsil ettiği ise hâlâ çok kişi tarafından bilinmiyor.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sungur histerinin neden kadınlara mal edildiğiyle ilgili olarak konuşurken aslında bir etiketlemeden söz edilebileceğini ve etiketlemelerin ise genellikle yanlış bilgilere bağlı olarak geliştiğini söylüyor. Sungur “Etiketlemede mitlerden yanlış beklentilerden söz ederiz. Etiketlemenin en bol olduğu alanlardan biriyse cinsellik. Kadın da mitlerle dolu bir alan. Yanlış bilgilerle dolu alanlardan bir diğeri de histeri ve özellikle de histerinin cinsel ağırlıklı boyutu. Çünkü histeri denilince direkt olarak dengesiz cinsel tutumlar cinsel isteği artmış kadın tanımlanıyor. Histerik kadın cinselliği aşırı isteyen kendini sürekli ortaya koyan kadın olarak algılanıyor; oysa biz biliyoruz ki bunlar cinselliği aşırı baskılanmış kadınlar. Yani histeri tam tersine cinselliği aşırı baskılanmış insanlar için yapılması gereken bir tanım” diyor.

Psikiyatri bilimi histerik davranışları tanımlarken genellikle teatral davranışlar içine giren insanları anlatıyor. Ve histeri Avrupa toplumlarında farklı tanımlanırken bizim toplumumuzda çok farklı bir karşılık buluyor. Avrupa’da histerik insanlar teatral davranışları ve rol yapmaları ile öne çıkarken; bizde uzun zaman ağır yaşam koşullarına maruz kalmış uysal uyum göstermiş ailede bütün yükü kaldırmış duygularını düşüncelerini kolay ifade edemeyen yanları ile ortaya çıkıyor. Bu koşullar altında sürülen yaşam bir süre sonra öyle ağırlaşıyor ki bu insanların ağzı konuşmadığı için vücudu konuşmaya başlıyor ve ruhsal rahatsızlık bedensel bir sorunmuş gibi hastalık oluşturuyor. Mesela bu kişilerin kolu uyuşuyor bacakları tutmuyor ellerine aniden felç geliyor. Bu durumda muayene yapıldığında organik bir neden bulunamıyor.

Histerikler kendilerini beden diliyle ifade ediyorlar çünkü konuşarak kendilerini dile getiremiyorlar. Bir anlamda öfkelerine engel olmaya çabalarken vücutları tepki veriyor.

Prof. Dr. Sungur’a göre histeride bu belirtiler kişiye kazanç sağlıyor çünkü bir anlamda iç çatışmanın dışarıya yansıyan bu biçiminde çatışma ortadan kalkıyor; bedensel belirtiler çıkıyor ve o güne kadar ilgi görmeyen kişi birden ilgi görüyor. Bu nedenle bedensel fonksiyon kaybından rahatsız olmuyorlar. Mesela kişi bayıldığında o iş göreviyken birden sorumlulukları üzerinden kalkıyor aile içinde ve dışarıda ilgi görüyor. Bu dramatik durum kadınlar yapınca daha ilgi çekiyor ama erkeklerin sorunu da oluyor. Yani erkeklerin de histerik özellikleri var.

İÜ Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat Şar histeri ve ‘borderline’ kavramlarının ortalama bir psikiyatrda tipik olarak genç bir kadın hasta çağrışımı yaptığını ve bu hastanın ilgi gereksinimi yüksek baştan çıkarıcı itiraf edilmese de tam tedavisi mümkün sayılmayan ama yine de psikanalitik psikoterapiye meraklı genç psikiyatrlarda mesleki heves uyandıran bir karakter olarak kabul edildiğini söylüyor. Böylelikle histeri ve ‘borderline’ın ne kadar inkâr edilse de psikiyatride tipik olarak kadını damgalayan iki kavram olduğunu vurguluyor.

Çözülmemiş ruhsal karmaşalar

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi psikiyatrlarından A. Kadir Tabo ise histeri kavramının psikiyatri tarihinde teorik ve klinik yönden üzerinde en çok durulmuş konulardan biri olduğunu söylüyor. Dr. Tabo Yunanca ‘rahim’ anlamına gelen ‘histeron’ sözcüğünden türetildiğini belirtiyor. Tabo konuya ilişkin olarak şunları anlatıyor: “Hipokrat histerideki belirtileri doyurulmamış rahmin kadın bedeninde dolaşarak bir yerde yerleşmesine bağlamıştır.19. yüzyıl psikiyatrları ise bu kavramı çözülmemiş ruhsal karmaşaların ve çatışmaların varlığına işaret etmek için kullanmışlardır. Histerik kavramı; psikonevroz grubu içinde yer alan birçok hastalık için kullanılmıştır.Örneğin kişinin nörolojik bir bozukluğu olmamasına rağmen el ya da ayaklarda güçsüzlük hissetmesiyle seyreden durumlar bu gurubun en sık rastlanan bozukluğudur. Kişinin çözemediği ve bilinç dışına ittiği çatışmalarının yarattığı ruhsal gerginlik kendisini bedensel bir belirti olarak gösterir. Kişide yürüyememe kollarda kasılma dil tutulması konuşamama yalancı epilepsi nöbetleri görülür. Bu tip tablolar genelde Doğu toplumlarında ve sıklıkla kadınlarda görülür.”

Sonuç olarak histerik kişilik kavramı psikiyatride değişken ruhsal yapıya sahip aşırı rol yapan ayartıcı cinsellik konusunda yüzeysel tutumları olan kişileri tanımlamak için kullanılıyor.Yanlış bir kanı olarak psikiyatrik sorunları olan kadınların genelde bu kişilik yapısına sahip oldukları düşüncesi de yaygın. Hatta yer yer ‘histerik kadın kavramı’ bir damgalamayı ya da küçümsemeyi ifade etmek için kullanılıyor.

Psikiyatrlara göre; günümüzde histerik kişilik kavramı psikiyatri sınıflandırmasında kullanılmıyor. Ve ruhsal sorunlar yalnızca kadınlara has bozukluklar değil. Yapılan araştırmalarda depresyon panik bozukluğu yeme bozukluğu kadınlarda daha sık görülürken; alkolizm ve madde bağımlılığı kumar bağımlılığı anti-sosyal kişilik bozukluğu ise erkeklerde daha sık görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre; kadınlarda erkeklere göre daha yüksek oranda ruhsal bozukluk olduğu bildiriliyor. Cinsiyete ilişkin bu farklılığı biyolojik toplumsal ve antropolojik yönlerden açıklamaya çalışan görüşler mevcut. Kadının sosyal açıdan daha edilgen olması yetişme tarzı gibi birtakım faktörler onları bazı ruhsal hastalıklara daha yatkın hale getirebilir. Diğer yandan hormonal farklılıklar da bir sebep olabilir.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.