OKTAY EROL
“İlk kez gittiğiniz bir kentte ilginizi ne çeker” diye sormuştum daha önce. “Soruya” ilginç yanıtlar aldığımı anımsıyorum! Yollarına bakarım, demişti kimisi! Kimisi de, yollardaki araçların markalarına, yüksek yapılara, geceleri aydınlatan renkli ışıklara bakacağını söylemişti! Yerel yönetimlerin billboardlara astığı afişleri görüyorsunuz; bilmem kaç ton asfalt yatırımı yapılmış, kaç metre kare kilit taş döşenmiş…
Öyle ya, bizde de aynı değil mi? “İktidara” yakın olanlardan sıkça duymuyor muyuz? Yokluk, yoksulluk, çılgınca artan temel gereksinim ürünlerinden dolayı kaygısını dile getirenler emeklilere/ asgari ücretlilere/ dargelirlilere “inanmayın onlara, dinlence kentleri, deniz kıyıları, gece eğlence yerleri tıka basa dolu, her evin önünde sayılamayacak denli araçlar vızır vızır bulvarlarda dolaşıyor” diye tepki gösteriyorlardı! Öyle mi sizce?
***
Halkın yaşadıklarını, kentlerin büyük bölümünde yaşanan kaygıların, sıkıntıların, doyumsuzlukların, hayalsizliklerin, yarınsızlıkların önemi “yok” sanki! “İktidarı/ muhalefeti” ayırmadan söylüyorum; kentlerin sokaklarını/ bulvarlarını/ yüksek yapılarını istediğinizce allayıp süsleyin, yurttaşın “yaşam alanını” varsıllaştırmadıkça “yurttaşa” dokunmamış sayılırsınız!
Sorun insanların “daha iyi” yaşaması değil de; “İktidarın ya da muhalefetin” alacağı oy, kazandığı vekil ya da belediye sayısı, yaşadığı şatafat, yakınlarına verdikleri “ihaleler” sanki! Belediyelerin, son beş yılda kentlerinde gösterdikleri “başarının” tartısı “parti tabanı” değil de, “kazanıyor” olmaları sanki!
***
Chp’nin, anakentlerde kazandığı belediyelerden biri de Adana… Medyada yer alan haberlere göre, Zeydan Karalar yeniden aday gösterilecek! Karalar seçimi kazandığında, çeyrek yüzyıl sonra “umut” olabileceğinden söz etmiştim! “Çeyrek yüzyıllık” süreç az bir zaman değil!
Şimdi “ittifakın benzemezlerinden” söz eden belediyeler, “parti tabanından” da söz etmeli önce! “Umut” sayılması gereken yıllarda, “çeyrek yüzyıl” yerel yönetimde kendini göremeyen “parti tabanı” ne umdu/ ne buldu? Karalar yönetiminde “umduğunu” buldu mu; bunu sorgulamak gerek!
***
“İlk kez gittiğiniz bir kentte ilginizi ne çeker” sorusunun yanıtı bende “boyalı” yüzler, koltuğu “güç” sayan isimler, yurttaşın “sevinci” yerine “çevresine” şatafat sunan belediyeler değil; hiç olmadı da! Sokaktaki yüzler, “parti tabanının” ağırlanacağı il örgütlerindeki yurttaşlar, ”yönetime” gösterilen ilgi oldu! Adana’da son beş yılda “bu olgu” nereden/ nereye geldi, örgütler belediye ile ne denli eşgüdümlü çalıştı, “tabanın” sorunlarını ne denli umursadı; ona bakıyorum!
Karalar’ın beş yıllık yönetim süreci, bende “hayal” kırıklığı ile dolu! En çok da “sana oy verdiğim için soruyorum” diyene, “bir sonraki seçimde oy vermezsin olur/ biter” demesini, “adaylık” süreci başladığında yeniden soracağım! Yurttaşlığın ödevinin “oy vermek” kadar, “oy vermemek” de olduğunu, “boyalı” billboardlara değil parti tabanının “yaşadıklarını” anımsatacağım!