Bebek katili Erdoğan’ı kendine eşitledi. Karşısına oturttu.
Ettim buldum dünyası…
Bebek katili, uyuşturucu baronu tecavüzcüyü “barış güvercinliğine” evirip uçurabilmek için Türk Ordusu komutanlarını feda etti. Feda etmekle kalmadı, bebek katiline karşılık savcılığını yaptığı engizisyon mahkemesinde Genel Kurmay Başkanını esir aldı.
Öcalan’a karşılık Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ… Genel Kurmay Başkanı nezdinde temsil ettiği Türk Ordusu aşağılanırken, Türk Milletine meydan okunuyordu.
Ordu esir alındıktan sonra Özel-leştirildi.
Geldiğimiz noktada “Narkoterör örgüt başı katil ile Erdoğan arasına kırmızı telefon hattı çekildi…”
Erdoğan’ın ikinci Beyaz Sarayı İmralı oldu(!)..
Çok yakıştı(!)..
Beyzbol sopasıyla Öcalan şantajı arasında sıkışan Erdoğan;
Esad’ı Esed yapıp sıyırabileceğini sanıyordu.
Sıyıramadı…
Kanalizasyona girip yıkanabilenin olmadığı gibi…
PKK karanlık odalarda verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesini istiyor. Seçim sonrasına bırakmak istemiyor. Riske girmek istemiyor.
Şantaj kartını masaya sürüyor.
Öcalan şak, Erdoğan tak…
PKK’nın meclisteki sözcüsü Demirtaş açılım havasıyla iyice uçmuş.
Tabii, konuşana değil, konuşturana bakacaksın.
Demirtaş;
“Bilmiyor olması ayıp, Başbakan Kürtçe öğrensin de ufku açılsın!” diyor.
“BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan: (Öcalan ve Erdoğan’ı kastederek) Biri 11 m2’de Türkiye gündemini belirliyor, biri de 800 bin m2’de. Dengesizlik ortada! Bunu çözmek lazım. Paketten çok büyük umutlar var. İnşallah bir balon patlaması yaşamayız. Kimse kimseyi kandırmasın. Halkımız şuna bakar: Cezaevlerini boşaltacaksan, seçim barajını indireceksen, düşünme örgütlenme özgürlüğü sağlayacaksan, fikirleri özgürce hayata getirme hakkını veriyorsan bu paket, pakettir. Anadil, seçim barajı, cezaevindeki arkadaşlarımız… Bunlar olmazsa olmazımız! Sayfa 9 “ (Yeniçağ gazetesi)”
Erdoğan Genel Kurmay Başkanını Öcalan’a eşitlediğini zannederken, ihaneti kendi üzerine kusuyor.
ÖCALAN meclisteki sözcüleri vasıtası ile kendini Erdoğan’a EŞİTLEYİVERİYOR(!)..
Eden buluyor. Ava giderken avlanmak buna denir.
Layığını buldu diyeceğim de, diyemiyorum. İçim acıyor.
Ne yazık ki bu ülkenin Başbakanlık makamını temsil ediyor.
Sadece tek başına bu durum bile Erdoğan ve çetesinden kurtulmanın ne kadar elzem olduğunu gösteriyor.
Hiçbir millet bu kadar aşağılanmayı kabul edemez!!.
Etmemelidir!!.
1938 yılından beri Türk Milleti bütün olayları seyretti. Ne darbeler, ne seçimler, ne iktidar kavgaları içinde yer almadı. Washington’un pinpon takımı Cumhuriyetçiler ve Demokratların Türkiye temsilciliğini yürüten parti maskeli güçlerin yürüttüğü çıkar kavgası Türk Milletine mal edilemez.
Gerçek Türk Halkı ne siyasetin önemli yerlerinde, ne bürokrasinin kilit noktalarında, ne de basının kritik yerinde yer almadı. Alması engellendi. Önü mutlaka kesildi.
Onlar birbirini tanıyordu. Bir dayanışma içinde karar verme noktalarına yerleştiler. Sanattan edebiyata, tiyatroya kadar halka dönük yerlere yerleşip kültürel yozlaşmada önemli rol oynadılar.
Türk milletinin kültürel değerlerini, dilini aşağıladılar.
Atatürk maskesini takıp Hristiyan kulübü misyonerliği yapanlar ile din maskesi takıp Vahhabi misyonerliği yapanlar Türk Milleti’nin bütün değerlerine saldırdı, aşağıladı.
Günümüzde her alanda gördüğümüz piçleşmenin gerçek nedeni budur!!.
Türk Milleti’nin 1919 yılında başlayan süreçte olduğu gibi 94 yıl sonra yeniden ayağa kalkıp “kendi kaderine el koyma” zamanı gelmiştir.
Türklerin sahneye çıkma ve oyuna el koyma zamanı gelmiştir.
Dönme devşirmelerden önce yönetimi, sonra ülkeyi alma zamanı gelmiştir.
Buna önce kendimizin, sonra Türk Dünyasının, sonra Müslüman dünyanın, sonra da bütün mazlum milletlerin ihtiyacı vardır!!.
Türk Milleti kaderinin kendine yüklediği sorumluluğu yerine getirmek zorundadır!!.
zahide@zahideucar.com