OKTAY EROL

OKTAY EROL

03 Nisan 2024 Çarşamba

“Yurttaş olmak zor zanaat!”

0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Yurttaş olmak zor zanaat!”

“Yurttaş olmak zor zanaat!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

OKTAY EROL

Yaşamının “gereklerini” yerine getirmek için uğraş verir insan! “Yaşıyorum” diyebilmenin bedeli vardır; önce doyacaksın, sonra seveceksin, sonra da kendini zorlamadan “korunmanın” yolunu bulacaksın! “Yaşıyorum” demenin başka bir yolu yok! Nazım’ın, şirinde “zor zanaat mapusluk gönlüm/ zor olmaya zor ya/ başka yolumu var/ ya yatarsın adam gibi/ ya da bitersin” dediği gibi… Yaşamanın “doymadan, sevmeden, barınmadan” başka bir yolu yok!

Onca çalışıyorsan, onca “emek” harcıyorsan, ancak “doyamıyorsan, sevemiyorsan, barınamıyorsan” böyle yaşamı “mahpus” olmaktan ayıran ne özellik bulabilirsin ki? “Mahpusluk zor zanaat” olduğu doğrudur, ancak bugün için ülkemizde dar gelirli, emekli, küçük esnaf, asgari ücretli “yurttaş olmak da zor zanaat!”

***

Bu işin “hesabını/ kitabını” yapan oluyordur mutlaka; emekliye yüzde yirmibeş zam verip, “açlık sınırının” yüzde yetmişi kadar aylıkla yaşamalarını isteyenler, gece yarısında yaptıkları “zamların” nelere mal olacağı konusunda bilgileri olmalı ama! “Bilgileri var” demeyin; çünkü sokakların her geçen gün biraz daha boşalacağını, bekçisi oldukları “sistemin” en büyük zararı yaşayacağını, kapitalistin ürettiği ürüne alıcı bulunamayacağını bilmeleri gerek öyleyse!

Sokağı, marketi, pazar yerlerini, akaryakıt istasyonlarını gezip-görmelerini salık veririm! Sokaktaki satıcı, Adana’nın “sarı sıcağı” altında günlerce beklemesine karşın ürününü tüketemiyor! Market raflarındaki birçok ürün “alıcı” bulamadığından değiştirilmiyor! Pazar esnafı kilo ile yaptığı satışı “grama/ taneye/ parçaya” dönüştürdü! Araçlar depoları “gidilecek yol” kadar dolduruluyor!

“Eeee, ne var bunda” diyecek kadar, insan olmanın gereksinmelerinden uzaklaşan var mı?

***

Toplumun büyük bir katmanının “yaşaması” her gün biraz daha zorlaşıyor! Düşünsenize, bir yandan istediği “mevsimsel” ürünleri bile tüketemiyor, büyük bir katman! Adana’nın sınırları içeresinde yetişen ürünlerin hiçbirine “kolayca” ulaşamıyor! Doyamıyor!

Doymayan insan “sevmeyi” ne denli kanıksar ki? Birçok ailede “tartışmalar” var, birbirini kırmalar var, erinçsizlik var! Bir de “kiracı” olanları düşünebiliyor musunuz? Bizde “hep” başka türlü kurgular yapılır, zor anlar bile “kazanca” dönüştürülür ya; daha oruç ayı gelmeden yapılacak zamlar konuşulur, “iktidar” yabancıya yurttaşlık satarken bizdeki “doymazlar” konut/ kira ederlerini artırır, yine yüzyılın yıkımı depremde “insanlara barınacak yer gerek” denilerek kiralar ikiye/ üçe katlanıyor!

***

Onca yaşanan “doyumsuzluğun” nedeni yurttaş sayılmamalı! “İktidara” yakın olanlar bile, “bütçe açığının” vergi zamları ile karşılanmaya çalışılmasına, yaşanan yüzyılın yıkımı depremin yurttaşın omzuna yüklenmesine vurgu yapıyor, “kabul edilemez” olduğunu ileri sürüyor!

“Aklın yolu bir!” Yurttaş “mahpus” yaşamı ile karşı karşıya! Böyle yaşamak “zor zanaat!”