OKTAY EROL

OKTAY EROL

03 Nisan 2024 Çarşamba

Bırakın insanlar “düşünebildiklerini” söylesin!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bırakın insanlar “düşünebildiklerini” söylesin!

Bırakın insanlar “düşünebildiklerini” söylesin!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

OKTAY EROL

Oyedinci yüzyıl Fransız düşünürlerden Rene Descartes, o yıllarda “düşünüyorum, öyleyse varım” tümcesini kurmuş! Varsan düşünüyorsun, düşünüyorsan hesap sormalısın, yaşadıklarını sorgulamalısın; eksilen ekmeğini/ gece yaşadığın uykusuzluğu/ içinde bulunduğun erinçsizliği/ doyumsuzluğunu/ yetmezliklerini/ omzuna yüklenen ağılıkları sormalısın!

Buna “varsam, düşünüyorsam, tepki göstermeliyim” de denebilir! Başka türlü “var olmayı” nasıl anlatabilirsiniz ki? Sabah/ gece alamadığınız uyku sersemliğinizle işe gidiyorsunuz, elinize tutuşturulan “ödevleri” sınırı aşmadan yapıyorsunuz, “üretici” yanınızı sürekli bastırıyorsunuz, çalışma saatiniz dolduğunda evinize varıyorsunuz, koltuğunuzda kendinizden geçtiğinizi anladığınızda yatağınıza gidiyorsunuz, yatıyorsunuz, sabah kalkıyorsunuz…

“Varım” diyen hiçbir kimse böyle bir durum karşısında “sessiz” kalmaz/ kalmamalı!

***

“Kaptan pusulasını şaşırdı” diye bir söz vardır; bilmeyen yoktur kanıca! Bir açık deniz düşünün, en küçük bir ada ya da benzeri bir şeyin görülmediği gibi, bir de havanın kapalı olduğunu, bir de pusulanın işlevini yitirdiğini aklınıza getirin; “düşünüyorum, öyleyse varım”dı ya! Elinizde bir/ iki mantıklı açıklama yapacak bir şey olmayınca, dürbünü elinize alır dört bir yanı kolaçan edersiniz! Aslında aradığınız ya bir karadır, ya yön belirlemenize yardımcı olabilecek bir iz! Baktığınız yönlerde “aradığınızı” çağrıştıracak herhangi bir şey bulana dek kaygınız/ stressiz/ korkunuz/ umutsuzluğunuz/ bir başınalığınız sürecektir; ta ki bir “ışık” görene dek!

Gece yarısı, onbeş temmuz selası okunduğu sırada yayınlanan kararla akaryakıtta ki ÖTV’ye gelen zammın gerekçesi “her ne” olursa/ olsun, ülke nüfusunun büyük bir bölümünü “pusulasını yitiren kaptan” durumuna düşürmüştür! Yaşamda kalabilmek için “en zor koşulları” bile zorlamaktadır! Öyle uzun yıllar sonrasına değil, “yarına” ulaşabilmek için açık denizlerde bir çıkış yolu aramaktadır!

***

Artık herkes, akaryakıta gelen zamların yalnız benzin, mazot, lpg ederlerini etkilemekle kalmayıp; yaşamımızda var olan her şeyin yapımında/ ulaşımında/ saklanmasında/ kullanılmasında etkili olabileceğini biliyor! örneğin ekmeği düşünün; buğdayın ekimini yapacağınız tarlanın sürülmesi/ ekilmesi/ sulanması akaryakıta bağlı! Hasat sürecince, randevu almanızda bir sıkıntı olmazsa TMO önünde buğdayla beklemesi için kiraladığınız kamyon ücreti de akaryakıta bağlı! Buğdayı una dönüştürecek değirmenin kullandığı enerji, unun fırınlara ulaşmasını sağlayacak araçların tükettiği de akaryakıt olunca…

Tüm bunlar yaşanırken, “kimseyi enflasyon altında ezdirmedik” diyenleri haklı çıkaracak etmenler arayanlar, “düşünüyorum, öyleyse varım” dedirtmeme için düzenlenen kurgulardır!

***

Evet, “düşünebiliyorsan varsın”! “Düşünmenin” yolu da sormaktan, yasal çerçevede “yaşamına zarar” verenlere karşı “tepki” gösterilmesinden geçer! Bakın zorlu/ sıcak yaz aylarının içinden geçiyoruz! Yurdumuzun büyük bir çoğunluğu başta “alım gücü” olmadığından, ardından çağın teknolojilerini kullandığında zorlanacağından dolayı mutsuz, erinçsiz, doyumsuz! Bunların dile getirilmesi, rahat bir yaşamın içinde çaba verilmesi kadar doğal ne olabilir ki?

Bırakın insanlar yaşadıklarını anlatsın, sıkıntılarını dile getirsin “düşünebildiklerini” söylesin; kim neden çekiniyor ki bundan?