17 Kasım 2024 Pazar
MEKİN ŞAHİN
Bugünü yaşamanın nedeni, bizlere dayatılan baskıcı ve tek tip düşünme zorlamasından kaynaklandı.
Tüm sorunların çözümü adına demokratik cumhuriyete ve onun alanını çizen anayasaya ihtiyaç var.
Bu makalenin amacı, anayasanın neden ihtiyaç olduğunu anlatmaktır.
Bu husus tartışmalıdır.
Demokratik halk Cumhuriyeti için anayasa
Türkiye halkının ekonomik, siyasi ve sosyal gerçekliğine uyarlanmış bir metine, ülke olarak yerel ve uluslararası düzlemde izleyeceğimiz hedefleri ortaya koyan, İçeriği; büyük çaplı bir katılımı, sosyal adalet ve eşitliği, ulusun yönetimi içerisinde halkın üstlendiği rolü güçlendiren, hak, özgürlük ve ödevleri adına halkın örgütlenmesi önündeki engelleri kaldıran, özgürlükleri gündeme getiren anayasaya ihtiyaç var. Anayasa, halk cumhuriyetinin, değişim ve dönüşümlerin sürekliliğini ve geri döndürülemezliğini güvence altına almalıdır. 100 yılı aşkın süredir özgür, bağımsız, egemen ve sosyal adalet sahibi bir Türkiye için mücadele eden herkesin özlemlerini birleştirmelidir. Bu kanunların kanunu kendi zamanının çocuğu gibi doğmalıdır. Toplumumuzun kuruluşunun tarihsel koşullarını yansıtmakta ve giderek daha müreffeh, sürdürülebilir, kapsayıcı ve katılımcı bir demokrasiye ulaşma yüksek amacı doğrultusunda, geleceğe yönelik bir bakışla ortaya çıkmış değişiklikleri yasal olarak koruma altına almalıdır. Bu yeni metinle, kendisinden şeffaf ve kanuna uyarlanmış bir icraat beklenen demokratik devlet, kurumsallaşarak güçlenmelidir. Eğer onu ayırt eden bir şey varsa o da kadın ve erkeğin bütüncül onuruna ve hiçbir ayrımcılık türüne yer olmaksızın Türkiye halkının eşitliğine saygı olmalıdır. Türkiye demokrasisinin temeli tam da bunlara yaslanmalıdır. Bu anayasa metni; devrimci mücadelede Mustafa Kemale ve tam bağımsız Türkiyeye inananların; canı pahasına verdiği mücadelenin ortak çalışmasının ürünü olmalıdır. Bu anayasa Türkiyenin yeni nesilleri için bir mirasa dönüşmelidir. 1950 yılında başlayan ablukanın pekiştirilmesi yoluyla büyütülen ekonomik baskının; Mustafa Kemalin öngördüğü hedefleri ve ülkeyi ekonomik olarak boğma arzusunu devam ettiren emperyalizmle karşı karşıyayız. Bu arzu geçmişte, kurtuluş savaşıyla yenilgiye uğradı ve tekrar yenilgiye uğrayacak! Türk halkı tehditlerden korkmuyor. Bizim barış ve kardeşlik çağrımıza, egemen bir ulus olarak Türkiyenin, yabancı müdahalesine izin vermeden, geleceğe karar verme hakkını savunarak, yeni anayasa sürecine sahip çıkması artık kaçınılmaz olmuştur. ABD’nin aşağıladığı demokrasiyi savunuyoruz. Çünkü sosyal adalete, zenginliğin adil dağıtımı ve nüfusun tamamı için kaliteli hizmetlerin güvence altına alınması yoluyla sağlanacak dengeli ve sürdürülebilir bir kalkınmaya inanıyoruz. Dayanışmayı alışkanlık edindrek, bencilliği reddediyoruz. Bize fazla gelenleri ve eksikliğini duyduğumuz şeyleri de paylaşmalıyız. Her türlü sosyal ayrımcılığı reddederek; örgütlü suçla, uyuşturucu ticaretiyle, terörizmle, insan kaçakçılığı ve her türlü kölelik biçimiyle mücadele etmeliyiz. Kimi sınıfın veya ayrıcalıklı kesimlerin değil, tüm yurttaşların insan haklarını savunuyoruz ve halk demokrasisine inanıyoruz. Egemen güçlerin siyasi ve antidemokratik iktidarına değil, vatanın zenginliğini artırmanın doğa ile uyumlu yollarını aramalıyız. Bu arayışta gezegenimizdeki yaşamın bağımlı olduğu kaynaklara iyi bakarak; daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Saldırı ve tehditler altında geçen 70 yılda biz Türkiyeliler en zor koşullara direnmek ve zafer kazanmak bakımından çelikten bir irade sergiliyoruz. Emperyalizm devasa gücüne rağmen birleşmiş, tarihi ile gurur duyan bir halkın onurlu duruşunu ve bunca özverinin gücüyle fethedilmiş özgürlüğe sahip çıkmaya devam edeceğiz. Anayasanın öngördüğü siyasi sistemin tüm sırrı, halkın, devlet yönetimine, başka hiçbir ülkede olmadığı kadar etkili biçimde katılabilmesini güvence altına almak olmalıdır. Cumhurbaşkanı’ndan en alt düzey delegeye kadar herkes sürekli hesap vermek zorunda, herkes onu seçenler tarafından istenildiği anda görevinden geri çağrılabilmelidir. En tepeden en alta tüm kişi ve makamların başlıca görevi halkın yönetim süreçlerine katmak olmalıdır. Bu anayasa metni,halkın anayasa tartışmasına katılmasıyla yapılmalıdır. Meclis’in hazırladığı ilk taslağı Türk halkı yeterli zaman içinde tartışmalı. Tartışma toplantıları düzenlenmeli. Toplantıları meclis özellikle düzenlenmeli. Halkın talepleri gözden geçirilerek anayasa metnine eklenmeli 70 yıldır anlatılan ‘’yalancı demokrasilere’’ gülmemek elde değil. Halksız yönetime demokrasi dediler. Oysa demokrasi dışında hiçbir sistem, halkı ülkenin yönetimine bu kadar katamaz. Dolayısıyla, Türkiye demokrasiye sahip çıkmalı.
Toplumsal adalet ve insani dayanışmanın hüküm sürdüğü özgür, bağımsız, egemen ve demokratik bir vatan için savaşan kahramanlar ve yurtseverler; boyun eğmeyen anadolu halkı, Türke ulusal bilincini ve özgürlükçü vatan tutkusunu uyandıranlar; emperyalist sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadelesi kazanmıştır. Başlatan ve mücadelenin parçası olan, zafer kazanan, ancak kazandıkları zafer; kurulan cumhuriyet sonrası, yetmiş yıldan uzun süre boyunca emperyalist tahakküme, siyasi ahlaksızlığa, insan hak ve özgürlüklerinin yok edilmesine, işsizliğe, yokluğa ve çaresizliğe, işbirlikçilere ve diğer kan emicilerin sömürüsüne karşı mücadele edenlerden, halkımızın yiğit direniş ve toplumsal kurtuluş fikirlerinin kılavuzluğunda; demokratik halk cumhuriyetine ihtiyacını karşılyan bir anayasaya ihtiyaç var Demokratrik halk cumhuriyetini yaratan ve yaşatan anayasaya ihtiyaç var.
MEKİN ŞAHİN
İnsanlığın tarihin de sayısı söylenemez olaylar yaşandı. Yaşanan her şeyin hikayesi, acısı, sevinci ve yıkımı, yeniden dirilişi var. Başkaları yapmadı. Başkaları yaşamadı. İnsana insan yaptı. İnsan yaşadı.
Peki neden yapıldı? Tek yanıtı var. Ama bu yanıtın genel ifadesi içinde sayısız etkenler mevcut. Sınıf çatışması bu gerçeğin tam yanıtıdır. Ağzını açan güçten bahseder. Güçlü olduğunu söyler. Doğal. Her insan kendini över. Ama test edildiğinde gerçek ortaya çıkar. Önümüzde ki süreç testin başladığı dönemdir. Ak koyun kara koyun ortaya çıkacak. 31 Mart 2024 tarihli seçimin yeniden inşa edilecek demokratik cumhuriyetin miladı olacağı düşünülüyordu. Bu düşünceyi savunan herkes yanıldı. Aksine geçen zaman içinde seçimi kaybeden cephe Türkiye gündemini belirliyor. Seçimi kazananlar belirlenen gündemin peşinde koşuyor. Oyun kuramıyor. Oyun bozamıyor. Kurulanın peşine takılarak; gerçek gündemin dışında havanda su dövüyor.
Büyük anam bize ‘’oğlum taşa tohum ekilmez’’ derdi. Sıklıkla her fırsatta bu iddiasını tekrar eder dururdu. İnsan yaşamının gerçeklerini kavradıkça, neden söylediğini çok net algılamaya başladım. Evet tohum taşa değil toprağa ekilir. Ekilen toprakta tohum kendi gerçeğini bulur, gün yüzüne çıkar ve çevreye, diğer canlılara ürettiği her şeyiyle hizmet eder.
Türkiye gerçeğini yılarca yazdım, anlattım, hizmet sunacakları uyardım. Ama ısrarla taşa tohum ekmeye devam ediyorlar. Son 45 gün taşa tohum ekme kavgasını gündem yorumcusu gazeteciden, siyasetçiden ve Türk devletini yönetme iddiası taşıyan parti yetkiliden duyuyor, okuyor ve seyrediyoruz. Trajedi komik bir ortam oluştu. Gören gözler görmez, duyan kulak duymaz olmuş, kör dövüşü her gün görsel ve yazılı basında bilgisiz, hayali ve sorumsuzca konuşuyor ve yazıyor.
Devlet Bahçeli önce el sıktı. Sonar A.Öcalana gel mecliste konuş, terörü bitir ve PKK’yı kapat; bizde sana af çıkaralım. İmralı’dan meclise gidecek siyasi sürecine kavuş dedi. Gerçekten Devlet Bahçeli bu yeni süreci istermi? Ters taraftan bakıldığında PKK Apo’nun çağrısına uyarak silahı bırakır; demokratik mücadeleye dönermi. Yaşamını demokrasi mücadelesine adamış biri olarak vereceğim yanıt net: Ne Devlet Bahçeli söylediği sürece devam eder nede PKK Öcalan istedi diye silahı bırakır. Terörü bırakarak demokratik siyasette yer alırlar. Hedefleri Balkanları, Anadolu’yu, Orta doğuyu, Orta Asya’yı ve Kuzey Afrika boynuzunu ilhak ederek; kendi adlarına bu coğrafyayı dolaylı yönetecek devletlerden ABD ve ittifakları vaz geçmez. İsrail’den vaz geçmez. Ermenistan devletinden vaz geçmez. Büyük Kürdistan devletinin kurulmasında vazgeçmez. Başta ABD olmak üzere diğer ittifakları PKK’nın Türkiye devletine saldırılarının sona ermesini istemez ve izin vermez. Asıl Türkiye’yi parça parça yaparak bölmek isteyenler onlar. İsrail’in yeni savunma bakanı alenen açıklama yaptı. Her şey bu kadar ortadayken; Bahçeli neden bu yeni süreci başlattı? Unutulan Türkiye devletini 22 yıl yöneten AKP hükümetinin önünü açanın Bahçeli olduğu. Unutulan AKP’nin kaybettiği seçim sonrası yenilenen seçimle yeniden hükümet olmasını sağlayanın Bahçeli olduğu. Unutulanın Anayasa değişimiyle ucube cumhur devlet yönetiminin yerleşmesini sağlayanın Bahçeli olduğu. Yukarıda ifade ettiğim sonuçları kim istiyordu? ABD ve ittifakları. Yerine kim getirdi Devlet Bahçeli.
Aynı güçler Türkiye halkının emperyalizm karşıtlığı ve Türklerle Kürtlerin kardeşçe barış içinde yaşam isteği ağır bastığından; dolaylı yeni süreç işletiliyor. Türkiye halkı geçmişe baktığında görecektir. Körfez savaşında, Irak işgalinde, Arap baharında, Libya işgalinde ve Suriye’nin parçalanmasında R.Tayyip Erdoğan tam destek verdi.
ABD ve ittifaklarında oyun, tezgâh bitmez. Ortadoğu’da yeniden başlattığı oyunla; Büyük Kürdistan proje kartını yeniden açtı. Gazze işgali tamamlandığında; Kuzey Suriye Rojava coğrafyasıyla sınır sınıra olacak. Arkasından Akdeniz’e yeni koridorun açılması tamamlanacak. Ermenistan-Kuzey Irak-Rojava (Kuzey Suriye)- Gazze- Siyonist İsrail-Doğu Akdeniz. Açılan yeni koridorla Doğu Akdeniz’e yeni hat çizilecek. Güney Kıbrıs-Yunanistan hattı. Akdeniz’in jeopolitik evreleri tümüyle kontrol altına alınmış olacak. (Farklı makalede detay yazacağım.) Yukarıda ifade ettiğim sürecin işlemesi için Türkiye, İran’ın ve Şangay beşlisinin sessiz kalması gerekir.
İsrail saldırılarıyla İran’a çöktüler!
Türkiye’yi ölümü göstererek sıtmaya razı etmek istiyorlar. Geçmişte olduğu gibi R.Tayyip Erdoğan Hükümetine ihtiyaçları var.. Son iki ay Türkiye’de oyunlar bu durumun üzerine kuruluyor. Görevi her zaman olduğu üzere Devlet Bahçeli’ye verildi. O verilen görevi yerine getiriyor. Sürecin iki sac ayağı var. 1.AKP hükümetinin Putin ve Şangay beşlisiyle ilişkisi. 2.Ülke içi siyasi otoritelere dönük.
ABD ve ittifaklarının uygulamaya koyduğu projenin Türkiye ayağı olmazsa olmazı. AKP hükümetinin Şangay beşlisinden koparılması. Erdoğan’ın bu hususta ikna edilmesi. Devlet Bahçeli önceliği burası. Kürtler üzerinden verdiği mesajlar; aslında verilen görevin tamam olduğunu duyuruyor. Yani Cumhur hükümeti, ABD ve ittifaklarıyla yeni sürece hazır. Ülke içi siyasi otoriteleri hem Kürt kartıyla ve yeni anayasa üzerinden vurmaya devam edecekler. Özellikle CHP kamuoyu üzerine baskı artacak. Anti-Emperyalist algı çözülerek düğmeye basacaklar. Yeni anayasa üzerinde mutabakat olmadıkça, Türkiye’de erken seçim olmaz. Çünkü bu oyunları bozacak muhalif siyasi güçler ve parti yok. Şimdi tüm dostlarımdan, yol arkadaşlarımdan ve bir zerre ülkesini, halkını seven tüm yurtseverlerden üzerine düşeni yapmasını istiyorum. Safraların sıklaşma zamanıdır. Faşizme karşı direnecek güçlerin bir araya gelme ve ABD- ittifaklarının oyunlarını bozma zamanıdır. Haykırışa tam bağımsız Türkiye şiarıyla başlayarak, kurulan tuzağın domino taşlarını; karada, denizde, havada kesintisiz sarma zamanıdır. Anadolu halkı 1000 yıldır yaşadığı gibi kardeş ve barış içinde yaşayacaktır!
MEKİN ŞAHİN
Çocukluğumuzdan kalma bir alışkanlık, bir şeyi paylaştığımız ve dostluğa dönüşen ilişkiler de kullandığımız dil vardır.
” ortak ne haber!”
Bu tümcedeki amaç, dostun yaşamında her şeyi sormaktır.
Onunla dertleşmek, onunla yaşanması gerekenleri paylaşmaktır. Bugün “ortak ne haber” tümcesine ve tümcenin muhataplarına ihtiyaç var.
Her yanımız yılan ve çıyanla dolu. Uzattığın eli nasıl karşılayacak; kestiremiyorsun. Ön dürtülerle, sokulmaya, ısırılmaya razı olarak elini uzatıyorsun.
Günlük yaşama yapışan bu illetin, dar açıda kalması illeti önemsetmez; ama açı tüm ülkeyi kapsadığından kendini önemsetiyor.
Yıllarca ülkenin üretici güçleri kendi sorunları yerine; kendilerini kemirenlerin sorununu çözmeye çalıştı. Onların düzeneğinin parçası oldu. Kendi sorununa sıra geldiğinde direncini yitirdi. Teslim oldu.
Yanlışa sarılarak ihaneti yoldaşı yaptı.
Her farklı çıkış aynı sona hizmet eder oldu.
Ülke yurttaşı perişan sürü mentelesiyle; farklı yöntemlerin aynı sonuca gitmesinin bıkkınlığını yaşıyor.
Çıkış yolu göremiyor. Askeri darbelerle ülke yurttaşına düşünmeyi, üretmeyi ve direnmeyi yasakladılar.
Çürüyen suya teslim olan vatan sever, olmayan vatan haini yapıldı.
o günden bu güne; ” ortak ne haber!”
ortak ideal!
ortak dil!
ortak direniş!
Bitti mi?
Ortak ne haber!
Emek penceresinde, mumla başlayan; farklı kültürlerin ortak ülkelerini yeniden inşa etmeye gücün kaldı mı?
Felakete giden yoldan, ülkeyi kim yeniden diriliş yoluna çeker?
Türkiye halkının yaşama ihtimali güçlü olan acısına, kim dur der? Varmısın!
Ha ne dersin ortak.
Türkiye’ye kurulan tuzaklar engellemezse ülkede yaşayan herkes; etnik ve inancı ne olursa olsun acı çekecek.
Suriye batağı.
Akdeniz kuşatması.
İçimizde ki İrlandalılar.
Ve yıllarca dünyayı yöneten finans oligarşiye hizmet edenlerin entrikaları.
Param parça edilecek kültür birliği ve üretimsizliğin getireceği felaketler.
Düşün ve hatırla. Sonra kararını ver.
Halk demek emek demektir!
Üretim, halkın kendi yaşamını yeniden üretmesi demektir.
Halk demek vatan demektir!
Vatan sevdası, tam bağımsız ülke demektir!
İnsanı özgür, üretimi halkına adalet dağıtan, bir birini ötekileştirmeyen ve farklı kültürleri kabul eden yönetim demektir.
Emeğe saygı duyan siyasetçi ve parti halka önderlik yapar. Ülke sevdasını kendi ocağında eritmez. Tek başına kurtuluş reçetesi yazmaya çalışmaz.
Ülküsüne, kendi yol arkadaşlarıyla omuz omuza yürür. İnancını basit gerekçelerle mücadeleden koparmaz.
Türkiye’nin gerçekleri ışığında, komplolardan çıkış yolunun hedefi demokratik halk cumhuriyetidir.
Tıpkı kuvvacılar gibi.
Tıpkı ulusal kurtuluşu başaran Ankara’daki halk meclisi ve meclisin kurduğu hükümeti gibi. Tıpkı kurtuluş savaşı sonrası her şeyi yeniden düzenleyen CHP gibi.
Tıpkı Mustafa Kemal gibi!
Kendi ocağında pişirdiği aşı, sadece kendine güç yapanlar egolarına teslim olur.
Sonrada ihanet kapısını aralar.
Kendini korumak adına her yolu mubah sayar.
Ne ideali nede ilkesi olur. Bilerek yada bilmeyerek kendisinin ve ülkesinin felaketini hazırlar!
Ateş böceği olur; bir mevsim yanar ve biterler.
CHP dünyasına çağrımızdır!
Ülke sevdası olmayanların, cumhuriyeti kendi ocağında eritmesine izin verme.
Mücadelenin yol haritasını çiz.
Yol arkadaşlarınla omuz omuza Türk halkını hedefine taşı.
Ortak ne haber!
MEKİN ŞAHİN
Dünya, sistemler arası savaşın; kızgın rüzgarını terk etti. Sömürü düzenini, bireysel ve ulusal tepkinin dengeleri üzerinden götürüyor.
İnsanlığın yeni macerası bizim ülkemizde dalgası altına aldı.
Sistemi muhafaza edenler baskı ve adaletsizliği, kendilerini koruyan hukuk sistemiyle sürdürüyor.
Kurdukları faşizmin temel dayanağı din ve şovenizm. İdeolojik oturakla devleti yönetirler. Mengene arasına aldıkları her özgürlük isteği, eziliyor ve yok ediliyor.
Ülkemizde sistem ve yönetim çatışması sadece demokrasi isteyenlerin sorunu değildir.
Ülkemizde yaşayan etnik, inancı farklı olanların ve konumu emek cephesine yakın olan tüm yurttaşların ortak sorunudur.
Sorunun sahipleri çözüm mücadelesi vermek zorunda.
Sürecin önderleri bilinçli olarak günlük tartışmalara boğulmadan demokratik cumhuriyetin; alternatif yönetim olduğunu detaylandırarak bilerek halka anlatmalı.
Her ülkenin kendine özgü yönetim sistemi, çalışma tarzı, örgütlü konumu var. Türkiye bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini birlikte başarıya götüren geleneğe sahip. Kabul etmediği her uygulamanın alternatifini üretmiş, savunmuş ve uygulamaya koymuştur.
Sayın genel başkan;
Demokrasi mücadelesini demokratik cumhuriyete taşımak yurtseverlerin temel görevidir.
Bu görevi yerine getirirken, demokratik cumhuriyeti besleyecek ve güçlendirecek üretim biçimini; açık, net, teğetsiz, dine, şovenizme takılmadan yapmalıdır. Ortaya koyduğu çözümlerle Türkiye halkının önderliğini ve güvenini kazanmalıdır.
Yurtsever önce kendini sorgular. Sonra ülkesinin somut koşullarının analizini yapar. Neden, nasıl ve niçin sorularının yanıtları arar ve mücadelesinin her aşamasını çözümlerini destekleyen halkla birlikte sürdürür.
Türkiye’de demokratik devlet yönetimi yok. Türkiye’de faşizm var. Faşist yönetimlerden özgürlük, demokrasi ve ülkenin cennete dönüştürmesini istemek aptallıktır. Sorulacak sorular çok net.
Kim faşizme karşı?
Kim tüketen değil üreten Türkiye istiyor?
Kim yurttaşının özgürlüğünü, ülkenin tam bağımsızlığını; adaletli hukuk sistemiyle yöneten devletin koruyacağına inanıyor?
Kim 1919 ruhunu yeşerten Mustafa Kemalin rehber olmasını istiyor?
Soruluların yanıtları sözle verilmemeli. Çözümlerle, projelerle ortak dil etrafında kümelenerek sokakta, köyde, varoşta, fabrikada, gençlikle, kadınla, emekliyle, işçi ve memurla birlikte; demokrasi eylemleriyle tespit edilmeli.
Bilge kişi derki “Adam olacak çocuk, ağlamasıyla kendini gösterir. ”
Değişim iddiaları ve demokrasi talepleri sloganlarla buluşmalı. Türkiye’nin her yanında ortak türkü olmalı.
Bir kişiyle bin, on binlerle bir can; yeniden dirilişe dönüşmeli.
Sayın genel başkan;
Ancak şu ana kadar bu görüntüye tanık olamıyoruz.
Sessizlik var.
Günlük güce ve gündeme takılarak giden ‘’sözlü demokrasi talep’’ süreci yaşanıyor.
Oysa Türk halkı mevcut hükümetle yönetilmek istemiyor. Kendi yaşamını ve ülkesini yuvarlanan çukurdan kurtaracak önderiyle bütünleşen parti istiyor. O parti bir kıvılcımla demokrasi ateşi yakılmalı. Halk günü kurtarma dedikodularından uzak, bireyci arz ve taleplere kapısını kapatan, topyekûn kurtuluş mücadelesini görmek istiyor.
Tıpkı 1971 sonrası gibi direniş başlamalı. Tıpkı 1977’lerde olduğu gibi adaletsiz ve hukuksuzluğa isyan başlamalı.
Tıpkı 1991 de olduğu gibi halk iradesine dönüş başlamalı.
Sayın genel başkan;
Yurt sevgisine sahip olanda; dostlukta düşmanlıkta gizli olmaz. Ortak düşünmeye ve ortak dil ile konuşmaya önem verir. İlkeli duruş sergiler.
Benzemez, benzetir.
Dönüşmez, dönüştürür.
Vaz geçmez, Vaz geçirtir.
Gericiliği ret eder, devrimcidir.
İnancı ve etnik farkı siyasette kullanmaz ama yurtseverliği tam bağımsızlığın aşısı yapar.
Mandacılığa teslim olmaz. Şiarı ya istiklal ya ölümdür.
Faşizmi değil demokratik cumhuriyeti savunur.
Kişi iradesini değil halk iradesini tanır.
Halk dalkavukluğunu değil halkçılığı politika yapar.
Halkın evlatlarını devlet yönetmenin, baş tacı yapar.
Bugün Türkiye tek kelimeyle “Çamdan yapılmış ahşap ev misali alev, alev yanıyor. ”
Alevleri söndürmekte, alevlerin yarattığı ısıyı soğutmakta; yurtsever insanların sorumluluğudur.
Çözümlerini, Türkiye halkına gösterilmelidir.
İstiyoruz ki! CHP genel başkanının ağzından çıkan her söz halka umut, bu ülkeyi uçuruma sürükleyene korku yaratmalı.
Sayın genel başkan; CHP adına makam sahibi olan o mevziinin Türkiye halkına ait mevzii olduğunu unutmamalı. Partinin tepesinden aşağıya inen politikalara demokratik merkeziyetçi tutum içinde bağlı kalarak halka hizmeti sürdürmeli. Sürdürmeli ki parti liderliğinin elini ve dilini güçlendirmeli. Türkiye halkının özgürlüğe, aşa ve adalete ihtiyacı var. Türkiye halkının bilgiye, teknolojiye ve bunları yaratan eğitim-öğretime ihtiyacı var.
Türkiye halkının tam bağımsızlığa giden yolda sağlıklı düşündüren ve destek veren sağlık hizmetine ihtiyacı var. Tarıma, sanayiye, hayvancılığa, yeraltı kaynaklarına, insan gücüne, cennete dönüşen kentlere ihtiyacı var. Türkiye halkının demokratik yönetime ve çağdaş yönetim sınırlarını belirleyen demokratik anayasaya ihtiyacı var.
Sayın genel başkan; her dağın zirvesinde bir devrimci yürek atar, her doruğunda bir özgürlük rüzgârı eser. Zorluğun ta kendisi dağların tepelerinde saklıdır, ama devrimci olmak dağların en zor zirvesini fethetmektir. Kişisel başarılar kişisel yolculuklarda bulunur, ancak devrimci yolculuk tüm toplumun özgürlüğü için atılan adımlarla doludur. CHP’nin altı okunda bu nedenle devrimcilik var. CHP genel başkanı devrimci olmak zorundadır! CHP’de hiç kimse Mustafa Kemal olamaz. Ama onun liderlik sürecini, izini, sözünü ve hedefini devam ettirerek günümüzün lideri olabilir. Yaşanan onca şey suyu çürüttü!
O gün!
Ya istiklal ya ölüm.
MEKİN ŞAHİN
Doğanın değişmez yasaları var. Dış müdahale olmadan, yasalar ağır aksak ilerler. İki örnek vereyim. ” Her şey birbirine bağlı ve birbirini etkiler.” Halk aynı sonucu yaşamıyla ilintiler.” Üzüm üzüme bakarak olgunlaşır.”
“Doğada her şey değişir ve dönüşür”. Halk aynı sonucu yaşamında ilintiler. “Aynı ağacın, aynı gölgesinde her gün oturamazsın.”
Doğanın dünü, bugünü ve yarını nasıl farklı olacaksa, insan ve insan yaşamının dünü, bugünü ve yarını farklı olur.
Cumhuriyetin kuruluş süreciyle, bugün süreç aynı olmaz. O gün çıkan liderle bugün çıkacak liderde aynı olmaz. Birbiriyle kıyaslanmaz…
Her farkın nedeni var.
Sonucu var.
Koşullarını yaratan ve yaşatan eylemleri var.
Doğumun sancılı olması; toplumsal manada değişim ve dönüşümü zorlar. Devrim zor olur.
Devrim nedir? Var olanın tüm yönleriyle nitelikli değişim ve dönüşümüne devrim denir. Devrim bir günde olmaz. Değişim ve dönüşümü isteyenlerin devrim yapma gücüne erişmesi ve o gücün niyetine destek verecek somut koşulların tümüyle olgunlaşması gereklidir. İki ana eksen bütünleştiğinde devrim kaçınılmaz olur.
1914 sonrası Osmanlı topraklarında değişim ve dönüşüm kaçınılmaz oldu. Devrimi yapacak güç Anadolu’nun işgaliyle olgunlaştı. Halkı yönetecek güce ve örgütlü konuma kavuştu. Osmanlı devleti ulusal kurtuluş savaşıyla yok oldu, yerine üretim ve tüketim süreci farklı olan Türkiye cumhuriyeti devleti kuruldu.
Feodalizm yerine kapitalist üretim sistemi; yeni devletin ana sistemi yapıldı.
Devlet yönetim biçimi değişik tarihlerde değişti. Son Anayasa değişimiyle, oligarşi yönetimi yerine faşist yönetim biçimi sistemi yeni devlet yönetimi oldu. Adaletsiz, hukuksuz, sömürünün katmerleştiği, özgürlüğün bitirildiği ve ülkenin bağımsızlığının eriyerek uçuruma sürüklendiği dönemi yaşıyoruz.
Ancak halk bu biçimde yönetilmek istemiyor. İnsanca yaşama yelken açacak değişim ve dönüşüm istiyor.
Değişim ve dönüşümün objektif koşulları var.
Bu koşulların gerekliliğini yerine getirecek niyet ve örgütlü parti yok. Koşulla niyet örtüşerek mücadelenin ana ekseni olmadan; devrim yapılamaz. Aksine halkın güveni binlerce elek gözünde kaybolur.
Bu niyetle devrim yapmak çok zor.
Sosyalist sol 12 Eylül askeri darbesi sonrası toparlanamadı. Marjinal ve fraksiyon nitelikle mücadele etmeyi sürdürüyor. Halktan kopuk ve örgütsüz konumlarıyla devrim yapma ergine sahip değiller.
Sosyal demokrat sol 12 Eylül askeri darbesi sonrası çok parçalı çıktığı yolda, ağırlıklı CHP etrafında toplanmış durumda. Yalnız bu toplanma doğru önderlik, doğru çözüm ve ortak örgütlü mücadeleden kaynaklanmıyor. Çaresiz ve adaletsiz yaşamın yaptığı mahalle baskısıyla sağlanıyor. Buna rağmen değişim ve dönüşüm niyeti ve becerisi olmayan CHP yönetimi; objektif şartlara rağmen devrim yapmaktan çok uzak. Güncel peşrevle halk desteği elde etmeyi mücadele sanıyor.
Ortada gidilecek yol yok!
CHP’nin objektif koşulları analiz ederek; değişim ve dönüşüm derdi olmadığından yakın zamanda Türkiye’de devrim yapmak çok zor!
Önümüzde iki yolun varlığı görülebiliyor.
1.yol : CHP dışında sosyolojik tanıma uygun aşağıdan yukarıya örgütlü yeni parti yaratarak; Türkiye halkının demokratik cumhuriyetini; adalet ve hukuka bağlı demokratik devlet yönetimi kurmak.
2.yol: CHP içinde kalarak partiyi sol değerlerle buluşturan, tabanın söz ve karar sahibi olduğu, yurtsever kadroların halkla buluştuğu, halkın iktidar mücadelesini demokratik cumhuriyetle taçlandırmak.
Her iki yolun sonunda; değişim ve dönüşümün önü açılır. Devrim kaçınılmaz olur!
Sayın genel başkan değişime giden kapının anahtarı elinizde. Peşrevlesen değerlendirme ve konuşma yerine; çözüm projeleri yarat ve Türkiye kamuoyuna ilan et.
Yarattığın projeleri yaşam geçirecek nitelikli ve ahlaklı kadrolarla halkın karşısına çıkarak; devrim türkülerini dağlarda, gök yüzünde ve yer yüzünde yankısının kesintisiz sürmesini sağla.
İşte o vakit Türkiye halkı CHP’nin yaşatmak için var olduğunu öğrenecektir!
İşte o vakit devrimin ayak sesleri notaların suskunluğunu bitiren sele dönüşerek, tam bağımsız Türkiye’nin doruğuna çıkacaktır! Haydi Egeli seni kuşatan emperyalist odakların gücünü yık ve Mustafa Kemal rehberliğinde yoluna devam et!
Yoksa 81 il başkanının suni desteğiyle yolunuz çok uzun sürmez.
Size ve arkadaşlarınıza bir dost uyarısı.