MEKİN ŞAHİN
12 Eylül 1980 askeri darbesi siyaseti kontrol eden siyasi parti yasası çıkardı. Demokratik koşulları isletmeyen bir yasa. Genel başkanları güçlü kılan yasa, partileri tek adama teslim ederken; başka güçlerin partileri ve kurdukları hükümetin kontrol kapısını araladı.
Aradan yıllar geçti.
Siyasi parti genel başkanları yasanın değişmesini hiç dillendirmedi. Yasa gücünü korumasına katkı koyduğundan, bu konumu kaybetmek istemediler.
Bu nedenle parlamento sıradan meclise dönüştü.
Anayasa değişti.
Devlet yönetimi faşist yönetim biçimine dönüştürüldü.
Demokrasi istediğini söyleyen muhalefet, ” güçlendirilmiş parlamento yönetimini” istiyoruz dedi.
İstedi ama yönetimin nasıl olacağına Türkiye halkına anlatmadı.
Türk halkı bu iddiaya maalesef inanmadı. Seçimde faşizme oylarıyla destek verdi.
Faşizm alt ve üst yapıda kendine özgü kural ve yönetim tarzıyla yoluna devam ediyor.
Faşizme karşı düşünce birliği yerine, günü kurtarmak için çıkar birliğine yönelmek, sadece faşizmi güçlü kılar ve önünü açar.
Faşizme karşı verilen mücadelede alternatif tezleri karşısına koymazsan, onun gittiği yoldan gitmeye kalkarsan; halkın umudunu bitirir ve sınıfta kalırsın.
Bu nedenle demokrasi tezleri yaratan, savunan ve önder olan örgütlü parti yaratmak zaruri olmuştur.
Sosyal demokrat CHP ve sosyalist örgütler, demokrasi isteyen STK ve diğerleri gerçek kimlikleriyle halkın karşısına çıkmalıdır.
Sisteme karşı verilen mücadelede düşünce birliği yoksa gerisi sadece ‘dostlar alış verişte görsün ötesine gitmez.
Bir aldatmaca var.
Bu aldatmacaya son verilmeli. Buna son nokta konmalıdır.
Yeni Türkiye düzeni, demokrasiyi içselleştiren, kurulan sistemi besleyen üretimle kurulmak zorunda.
CHP’nin dostları işçilerdir.Köylülerdir.Küçük esnaftır. Sosyalistlerdir.Koministlerdir.Sosyal demokratlardır.
Türkiye halkıdır!
CHP’nin ittifakları faşizme karşı olan tüm siyasi, sosyal ve faşizmden zarar gören tüm güçlerdir..
CHP yeni Türkiye düzeninde bu bilinçle tepeden tırnağa; ideolojik, siyasi ve örgütsel birliği sağlayan örgüt olmalı.
Sokağa inmeli.
Varoşlarda insan ilişkileriyle örgütlü olmalı.
Köyde tarımı ve köylü yaşamını huzura taşıyan politikalarıyla umut bayrağını dalgalandırmalı.
………….
Ancak kurultay süreci çok farklı işliyor.
“Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir.
Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü.
Karşılığı yok hiçbir acının
her şey gölgesi kadar ağır
sormuyorum artık sormuyorum
her gün
yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya.
Dedi ki o:
Yoruldum insan olmaktan İnsan yorulur bazen insan olmaktan.”