İBRAHİM FAİK BAYAV
Enam Suresi’nde, Yaratan zatın gücüne dikkat edilmesi istenirken, yaratılanların mahiyetinden bilgilendirme yapılıyor.
İlk ayetin ilk kelimesi: ”El hamdü lillahi”. Yani hamd Allah içindir. Sebebi ikinci kelimede şöyle belirtiliyor:
”Ellezi halaka es-semavati ve’l-arz”. Yani o zat, semavatı ve arzı yarattı, meydana getirdi.
Bu bilgilendirme Hz. Muhammed’in içinde bulunduğu topluma yapılıyor. Kur’an kitabımızdır, diyen 21’nci yüzyıl Müslümanlarına da bilgilendirme yapılıyordur herhalde.
Zihne gelen soru şu: Yaratan zat, semavatı ve arzı ne zaman var etmişti?
Bulunduğumuz zamanda, bilimsel çalışmalar ilerliyor. Arzın içi hakkında gerçekler ortaya çıkarken, arzın kendisinin yaratılış safhası ve süresi hakkında da teoriler geliştiriliyor. Bu ilk ayetteki semavatın ve arzın yaratılması konusu Mekke ve Medine insanlarının bulundukları ve tanıdıkları coğrafya ile sınırlıdır.
Üçüncü kelime: ”Ve ceale ez-zulumati ve’n-nur”. Yani, yaratan zat, zulümatı ve nuru gerekli kıldı.
‘zulümat’ اَلظُّلُماتِ ve ‘nur’ اَلنّورَ sözcükleri Türkçe’de ‘karanlıklar’ ve ‘aydınlık’ şeklinde karşılık bulmuş. Lakin bu iki terimin -bu ayette- mecaz olduğu fark edilmelidir.
Fiziki olarak sadece ‘karanlık’ vardır. Işık ortaya çıkmadıkça karanlık hep karanlıktır. Lakin ‘zulümat’ sözcüğü karanlıkları anlatan çoğul isimdir. ‘Zulümat’ sözcüğünün, bu ayette zikredilmesi, yeryüzünde ortaya çıkan hayatın kötü safhalarını belirtmek içindir. Nur, hayatın kötü safhalarını izale edecek tek unsurdur. Tabi hayat sahipleri nura layık ise.
‘Zulümat’ ve ‘nur’, böylece, Hz. Muhammed’in dilinden o zamanın -anlayabilen- toplumuna duyuruldu mu?.. Duyuruldu. Bugünün Müslümanları duyabiliyor mu?.. Orası belli değil.
Dördüncü kelime: ”Sümme… Ellezine keferu, bi rabbihim yeadilün”. Sonra, varlıklarında bir kaç beceri hasleti bulunan öyle kimseler, hakikati ret ettiler; yok iken var etme gücü olan zata karşı kendilerini denk tutmaya kalktılar. Bu, ilginç bir bilgilendirmedir. Bugün de Müslüman milletler içinde aynı şey oluyor mu acaba?
Öyle kişilerde, var edileni yıkma sonra tekrar yapma hevesleri vardır. Lakin neyi ne zaman ve nasıl yapacaklarını bilmezler. Genellikle tekvini kanunu bozarlar.
İlk kelime olarak zikredilen ”El hamdü lillahi” ifadesinde, toplumun, öyle kişilere övgü ve saygı gösterdiği iması var. Aslında ayet uyarı yapıyor, yok iken yaşam şartlarını var eden zatın hatırlanmasını istiyor; övgü, saygı sadece onun içindir, diyor.
Soru: Hz.Muhammed’den bu ayeti duyanlar, hamdin sadece gökleri ve yeri yatatan zat için olduğunu kabul etmişler midi?
Bilemeyiz. Sonraki ayette icaz içeren ifade var:
Enam Suresi Ayet 2:
”Hüve’l-lezi halakaküm min tınin. sümme, kaza ecelen. Ve ecelün müsemmen ındehü. sümme entüm temterun”.
”Hüve’l-lezi halakaküm min tınin” ifadesini, mealciler Türkçeye çevirdiklerinde ”O zat sizi çamurdan yarattı” şeklinde ifade ortaya çıkıyor. Okuyanlar da bu ifadeyi, çamur yoğuruldu insan yapıldı şeklinde anlıyor. Olabilir mi yani?..
Mealcilerin ”O zat sizi çamurdan yarattı” şeklinde çevirisi, kelime karşılığı olarak doğru olsa da, anlamı farklı olması gerekir. Acaba ayetteki ‘siz’ zamiriyle kimler kast ediliyor?
Eğer, Hz. Muhammed’in muhatap aldığı fertler kast ediliyorsa…
a şıkkı şu olur: ‘Tın’ طينٍ ‘çamur’ nesnedir; ‘çamurdan yarattı’ ifadesi mecaz olur. Çünkü çamur elbiseye bulaştığında, temizlenmesi gereken kötü nesnedir. Çamurdan yaratılma, Hz. Muhammed’in muhatap aldığı zümrenin karakteristik yapısını belirtir. Tıynetleri bozuktur. O zaman, ”sümme, kaza ecelen” kelimesinin anlamı, bu kişilerin çamurluluk vasıflarının sınırlı olduğunu belirtir. Hz. Muhammed’in uyarılarına önem verirlerse tıynetlerinde temizlenme başlayacaktır.
O zat sizi çamurdan var etti demek olan ”Hüve’l-lezi halakaküm min tınin” ifadesinin kimleri işaret ettiğini ‘b’ şıkkı içinde irdeleyelim:
b şıkkı şu olur: ‘Tın’ طينٍ sözcüğü, killi toprağa verilen addır. Bu toprak suyla yoğurulduğunda çanak, çömlek, güveç gibi nesneler yapılır. Tın, her boyutta heykel yapımında da kullanılır. Heykeller de yok iken meydana getirilmiş varlıklardır. Getirenler ‘sanatkar’ sanılıp saygıya maruz kalırlar. Ayet ifadesi İNTAK sanatını içerir, ‘sizi’ ifadesiyle, topluma ilah diye yutturulan heykeller hedef alınır.
”sümme, kaza ecelen”. Yani, tınden yapılan tüm nesnelerin kullanım süreleri olacaktır. Süre dolduğunda imha edilirler. Yeniden daha gelişmiş biçimde ortaya çıkarılabilirler. Semavatı ve arzı var eden zata ‘süre’ konamaz ve belirlenemez. Lakin semavatın ve arzın var kalma süreleri olacaktır.
‘Siz’ hitabıyla işaret edilen yaratıklar için, ”sümme entüm temterun” uyarısı yapılmış.
Bu ifade, bitme, yıkılma safhasına gelmiş o yaratıkların, yıkılmamak için (yani yapanların yıkılmaması için) çabaladıklarını anlatıyor. Yıkıldıklarında, uyduruk yapıtları ‘ilah’ belletme ve toplumu gütme faslı da bitecektir.
İbrahim Faik Bayav
(27.12.2024 09:45)