İBRAHİM FAİK BAYAV
‘Onlar’ dediği, kimler?..
‘Hüm – onlar’ هُمْ zamiriyle belirtilenlerin, Musa öncülüğünde Mısır’dan çıkan kavim olduğunu anlıyoruz. Ayet, Hz. Muhammed’in çevresine, geçmiş zamandaki bir olayın hatırlatmasını yapıyordur.
Sonraki ifade: ”Minhüm es-salihune ve minhüm düne zalike” Yani, onların içlerinde… (Yani, Musa’nın kavminin içinde, diye anlıyoruz) hem salih olanlar vardı; hem salih olmayanlar vardı.
Demek ki, bir toplum ‘müsbet’ ve ‘menfi’ iki davranışı sergileyebiliyor.
‘Salihun’ اَلصّالِحونَ sıfat kelimesi, uygun hareket edenleri, hayır getirecek iş yapanları, yapabilenleri belirtir. ‘Düne zalike’ دونَ ذلِكَ kelimesi ise, kendilerinde bu davranış bulunmayan ya da görülmeyen kişiler olarak anlaşılır.
Her milletin içinde aynı durum görülür. Peki ayet neden böyle bir hatırlatma yapmış?
Ayetin ikinci ifadesi şu: ”Ve belevnahüm bi’l-hasenati ve’s-seyyiati” Yani, onları güzelliklerle ve çirkinliklerle denedik.
Salih kişilerin faaliyetiyle güzel ve hoş ürünler ortaya çıkar. Diğerlerinin işe yarayacak faaliyeti yoktur. Sorumluluk da üstlenemezler. O zaman üretilen, meydana getirilen güzel şeyler, bakımsızlıktan bozulur ve çirkinleşir.
Sonraki ”Leallehüm yercüun” kelimesi, denenen o kimseler, belirlenmiş kural uygulamasına -belki- dönerler, anlamını verir.
Bu ayet, günümüzde ve ülkemizde nasıl tecelli ediyordur?..
Kur’an ayetleri iş olsun diye insanlara duyurulmaz. Anlatılan olay mesaj yüklüdür, Duyurulan ayetler, ‘Müslüman’ adı taşıyanlara, düşünme fırsatı verir. Tabi, okunan ayetleri anlayabiliyorlarsa…
Bir örnek:
Bu Eylül ayında okullar açılınca, Milli Eğitim rezaleti gündeme geldi. Okul hayatına başlayan çocuklar okulların çöpü ve kirliliği içinde ders görmeye başladılar. Ankara Büyükehir Belediye Başkanı sorumluluk alıp okulları temizletmeye başlayınca, Müslüman Hükümetin Milli Eğitim Bakanı buna engel oldu. Bu, Kur’an ayetinin işaret ettiği ‘SALİH’ ve ‘DÜNE ZALİKE’ örneklemesinden biridir. Bu rezaletin dünya kamuoyuna yansıması, hükümete, kişiliğinde ‘Leallehüm yercüun” ifadesinin tecelli edebilmesine yarayacaktır. Milli Eğitim Bakanı’na ve kadrosuna, konmuş sorumluluk kuralına dönebilme, ‘salihun’ safına geçme fırsatı tanır.
Araf Suresinin 168’nci ayetini analiz sonrası, ayet ifadesinin içindeki sır merak edilir. Bakalım:
‘Fi’l-arz’ kelimesi, -o zaman için- geniş toprak parçası anlamındadır. ‘Fi’l-arz’, bulunduğumuz zamanda, Dünya gezegeni ve gezegenin içindeki tüm kara parçaları olarak da anlaşılıyor. Kelimenin harflerinin toplamı 1122 sayısını veriyor. Bu, Miladi 1710 tarihinin karşılığıdır. 1400’lü yıllarda başlayan coğrafya keşifleri 1700’lü yıllarda tamamlanacaktır. Tüm coğrafya parçalrı ‘Fi’l-arz’ olur.
Ayet’in ‘hüm fi’l-arz ümemen’ هُمْ فِى الْاَرْضِ kelimesi, ebceden 1249 ve 1299 sayılarını verir. Bu sayılar, Miladi 1833 ile 1882 yıllarının karşılığıdr. Ayet ifadesinden anlaşılır ki, Musa’nın kavminin soyu, bu tarih aralığında, tüm dünya coğrafyasında ümmetler halinde yerleşmeleri tamamlanacaktır. Ayet ”Onların içinde salih olanlar var, salih olmayanlar da var” diyor. Salih olanları, salih olmayanlar yüzünden pek tanınmıyorlar. Filistin’de, bazılarının İSRAİL adıyla kurdukları devlet, hem Musa kavminin orada yerleşen torunlarına hem de çevre ülkelere kin ve nefretten başka bir şey oluşturmuyor.
İbrahim Faik Bayav
(17.11.2024 09:45)