OKTAY EROL
Simetri hastası değilim, ancak masanın üzerinin karışıklığını sevmem! Masanın üzerinde kalemin, dosya kağıdın, bilgisayarın, farenin yerlerinin uyumlu olmasına özen gösteririm! Farenin, bilgisayarın arkasında olması gerilmeme neden olur! Ya da masaya bir su bardağını koyacak yer bulma arayışı da…
Toplu olarak yaşadığımız alanlar için de bu geçerlidir! Toplum bireylerinden herhangi birinin yaşadığı olumsuzluğun da, toplumu rahatsız edici bir etken olarak düşünürüm! Rahatsız edici bir uyumsuzluk varsa, çözüşmesi de zorunludur, diye düşünürüm! Birileri şatafattan yerlerine sığmazken, en savurgan biçimde harcama yapmalarını üstünlük olarak gösterirken, toplumun büyük çoğunluğunun açlıkla sınanması, üstelik yaklaşan yerel seçimde kullanılmaya çalışması yorar beni!
***
Şu soruyu sıkça soruyorum, ancak hiçbir yerden “soruyu” yeniden sormamamı gerektirecek bir yanıt alamıyorum! Yaşamı boyunca çalışmış, çalıştığı yılların pirimini “yaşamından kırparak” ödemiş, emekli olmayı hak etmiş yurttaşların, yaşamlarının kalan sürelerini kimseye el açmadan, kimsenin sömürmesine gerek kalmadan sürdürmeleri kadar “anlamlı” bir olgu var mı?
Bakıyorsunuz; “emekliyi” onbin lira aylıkla yaşamaya tutsak edenler, “emekliyi” enflasyonun “nedeni” olarak gösterenler, “emekli” aylıklarının iyileştirilmesi önerisini mecliste ret edenler, “iktidarın” yerel bölgelerde gösterdikleri adaylar “emeklinin” oyunu alabilmek için “mecliste” vermediklerini “yerelde” vereceklerinin sözünü, yapacakları “desteğin” ölçüsünü dillendiriyorlar! Her şeyi unutup inanacaksın!
***
Rahatsız oluyorum! Yalnız “emeklileri” değil, toplumun büyük bir bölümünde yer bulan “destekleme” sözcüğünün ana nedeni, “sosyal devlet” özelliği taşıyor olmamak değil mi? “Sosyal devlet”, eşit bölüşümü sağlayandır! Toplumun bir katmanına kapıları açarsanız, bir katmanın banka hesaplarının büyümesinin önündeki engelleri yıkarsanız, bir katmana sayısı belirsiz/ üstelik “huzur haklı” aylıklar verirseniz, hakız kazanmalarına göz yumarsanız; bir katmanı da seçim süreçlerinde anımsamayı alışkanlık yaparsanız erinçsizliğim daha da büyür! Bu hakça bölüşüm değil!
Anakent adayları yer yer yurttaşların önüne çıkıyor! Beş yıl önce yönettikleri bölgelerde imarda/ yapılaşmada/ rantta yaşananları yok sayıp, sorunların kaynağını son beş yılda yapılanların üzerine yıkmak için çırpınıyorlar! Öyle ya, bu koca kentleri kim yükselen betondan yapılara tutsak etti? Kim depreme dayanaksız, kaçak yapıları “yaşam alanı” saydırttı? Kim “af” ya da “barış” cambazlığıyla binlerce yurttaşın yaşamını yitirmesine neden oldu? Peki, bugünkü söylem ne?
***
“Emekliler” yaşamlarından hoşnut değil! Deprem bölgesi, geçen bir yıla karşın yaraları sarılmış değil! Nelerin anlatıldığını, nelerin sözleri verildiğini dinlerken diken dikeniz! Milenyum gelene değin, “iktidarların” yaşananların sorumluluğunu bu denli “muhalefete” yüklediğine tanık olmamıştım! Seçim öncesi kim yönetimi elinde bulunduruyorsa, o an yaşananların “sorumlusu” sayılırdı! Şekere, akaryakıta zam mı geldi, ya da emekçilerin sorunu mu var; hesabı sorulurdu!
Ülkenin büyük çoğunluğu nasıl geçimini sağlıyordu, köylü toprağını nasıl işliyordu, emekli nasıl yaşamını sürdürüyordu geriye dönüp bir kez olsun anımsayın! “İktidarın” toplum katmanları arasındaki makas aralığını nasıl açtığını, varlıklı/ yokluklu açmazını ne denli büyüttüğünü, yerel yönetim adaylarının “iktidarı” sorgulamayan “sözlerini” bir kez olsun görün! Masanızın üzeri önemli; bu bir simetri hastalığı değil! Yaşamınızı insanca sürdürebilmenin, iyi yaşayabilmenin, iyi doyabilmenin koşulu; bilin!