OKTAY EROL
Dün, “yaklaşan yerel seçim öncesi, yurttaşın ‘adı’ olması gerek” diye bitirmiştim yazıyı! Yurttaşın, tüm “seçimlerin” öncesinde “adı” konur! “Ulusal istenç” olduğundan söz edilir! Her şeyin “yurttaş için” yapıldığı herkesin anlayabileceği biçimde anlatılır! Yurttaş için gecelerini gündüzlerine kattıklarını üzerine bastırarak belirtilir! Rant karşılığı inandırılırlar!
Aslı öyle mi? Gerçekten çalışmalarını “yurttaş için” yaptıklarına inanan varsa “bedelini” almıştır demektir! Dünle bugününüzü ortaya koyun, artılarını eksilerini sorgulayın; sonucu kimseye deme gücünüz yoksa bile, “nasıl yönetildiğinizi” aklınızın bir köşesine kazıyın! Örneğin beslenme gereksinmenizi kolayca alabiliyor musunuz, barınma sorununuz çözüldü mü, çocuğunuzun eğitimi sizi kaygılandırıyor mu, sağlık konusunda kaygılarınız ne durumda? Su sorulara verdiğiniz yanıt, “yurttaş” olarak size iyi gelmeli; anlaşılmayan bir şey var mı?
***
Bakın, yerel seçim sonrasında “bir köşe” üzerinde egemenlik sağlamak için “aday adayları” Ankara’dan beri gelmiyor! Hoş, burada olsalar, “yurttaşın” gönlünde saray kursalar ne olacak ki; partilerinin genel merkezlerinin gözlerine girmedikçe, genel merkezcilerin “himayesi” altında olacaklarının sözünü vermedikçe “aday” olmaları da olası değil ya! Genel merkez “adayı” belirleyecek, ardından da merkezin belirlediği aday yurttaşa “sizin olmadığınız yerde ben bir hiçim” diyecek! Ya da “tüm çalışmalarım sizin için olacak” diyecek! İnanalım mı?
Bu sözler “her” seçim öncesinde yinelenir, seçimin kazanıldığı sabah her şey değişir! “Yerel yönetim” dedik, öyleyse biraz düşünelim… Bunca seçimdir, her seçim sonucunda bu kentte “biri” başkan olur! Peki, bu kentin sorunları neden çözülmez, neden yalnız söküp taktıkları kilit taşlarla, asfalt yollarla, billboardlardaki abartılı yüzleriyle övünürler? Neden bir arpa boyu yol almadıkları “iyileştirmeler” için yapılan eleştirilere kızarlar? Neden kendilerini, yakınlarında duranlardan ördükleri şatafat/ haksız kazanç duvarı konusunda sorumlu göstermezler, yönetim eksikliğini benimsemezler! Yurttaşı düşünmek bu mu?
***
Yeni yıla üçgün kadı! Kış ayları anımsatılarak Adana için “yoksulun kenti” diyenler var! Daha delicesine soğuk günler yaşanmamasına karşın, akşam karanlığı bastırmasının ardından üzerine çöken “kara dumanı” yaşayanlar bilir! Genzi yakar, gözleri rahatsız eder, göğsün iki yanında yanmalar yaşanır…Bu yalnız bu yıla özgü bir durum da değil, her yıl böyle! Hava kirliliğinin, özellikle de kış aylarında “kara dumanın” birçok solunum yolları hastalıklara neden olduğu sıkça yinelenir! Peki, üzerinde neden çalışmalar yapılmaz, önlem alınmaz?
Kış aylarında yaşanan hava kirliliğinin en önemli etmeni, ısınma amaçlı kullanılan katı yakıtlardır! Bazı belediyeler, kent girişlerine kurdukları kontrol noktalarında “benzer” yakıtları “kente” almayarak hava kirliliği konusunda önlem alıyor! Bunu tüm yerel yönetimlerin yapması gerekmez mi? Hastanelerden gelen bilgilere göre öksürükten, halsizlikten, solunum zorluğundan dolayı birçok hasta koridorları doldurmuş! Ama adı yok yurttaşın, ama olmalı! Soluyamadığı hava da, alamadığı besin de, markette ulaşamadığı rafta “yurttaş” için! Bunu “bilmediğinizi” söyleme gücünüz varsa söyleyin!