Tersinime Göre: Zaman – Madde – Hız

Tersinime Göre: Zaman – Madde – Hız

ABONE OL
Ekim 1, 2023 07:25
Tersinime Göre: Zaman – Madde – Hız
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Zaman olayların ardışık dizisi olarak tarif edilir, her varlığa, cisme ve mekana özeldir. Örneğin biz ŞU ANDA bulunduğumuz yerde bu yazıyı okurken pek çok kişi başka yerlerde, başka şeylerle meşgul olmakta, evren cisimleri bitmeyen hareketler içinde zamanlarını oluşturmaktadırlar.

Canlılık söz konusu olduğunda özel oluş bir parça daha özelleşir. Bunun nedeni canlıların bulundukları yerlerden ve doğal şartlardan derin ve güçlü şekilde etkilenmeleridir.

Tüm canlılar biyolojik ihtiyaçlarını uygun şartlarda ve düzenli karşılamak, oluşturmak, yaşamak zorundadırlar. Bu da yaşadıkları ortam şartlarıyla çok yakından ilgilidir.

Örneğin pek çok canlı beslenme ihtiyaçlarını ışığın olmadığı ya da çok az olduğu dönemlerde karşılamaya çalışır. Işığın olup olmaması, şiddeti, ortamdaki ısı değişimleri yaşamları derinden etkiler.

Örneğin kimi canlılar gündüzleri beslenirler, kimileri geceleri.

Kimi canlılar sıcaklık yani iklim değişimlerinde başka yerlere göç ederler, kimileri kış uykusuna yatarlar. Üremelerde zamanlamalarla yakından ilgilidir.

Görüleceği gibi zaman dediğimiz soyut kavram gerçekte dünyamızın güneş sistemindeki konumu, hareketlerine uygun yaptığımız ölçümlemeler, uygulamalardır.

İnsanlar diğer canlılara göre daha toplumsal, daha bilinçli olduklarından yaşamlarını daha düzenli programlama ihtiyacını hissetmişler, zaman ölçümlerini daha ayrıntılı, daha hassas yapmışlardır.

Şüphesiz ki bu ölçümlemelerin bizim için temeli; üzerinde yaşadığımız, her yönüyle etkilendiğimiz dünyamızın güneş sistemindeki konumu ve hareketleridir.

Zaman soyut bir kavramdır; yapı ve periyodik olan doğal ihtiyaçların organizasyonundan doğmuştur. Tüm evren birbirine bağımlı düzenli hareketler bütünlüğü içinde ŞU ANLARINI oluşturmaktadırlar.

Biz ŞU ANLARI ölçmek ve tanımlamak istediğimizde algılamalarımızın sınırlı olması nedeniyle pek çok yanılsamalara düşeriz.

Bizim için şu anda oluşan hareketler, gözlemler birbirleriyle bağımlı olduğu halde bir başka varlık için ŞU ANDA olmayabilir.

Örneğin sabahleyin penceremizden zevkle ŞU ANDA gözlediğimiz güneş, gerçekte güneşin şu anı değil yedi dakika önceki halidir. Gerçek güneşi değil yedi dakika önceki hayalini gözlemlemekteyiz.

Tersinim bunu ŞU AN FARKLILIKLARI olarak tanımlar.

Şu an farklılıkları mesafe ile doğru orantılıdır. Mesafe arttıkça farklılıklar da artar. Bunun nedeni algılamalarımıza uygun olarak zaman ve hız ölçü birimlerimizin sınırlı oluşudur.

= = = =

İlk dönemlerde zaman ölçümlemeleri gece gündüz, ardından güneş saati dediğimiz basit mekanizmalarla yapılmakta idi. Fakat bu ölçümleme sağlıksız olduğu gibi yeterli değildi.

Bu nedenle dünyanın kendi ve güneşin etrafındaki dönüşü temel alınmış; yıl, ay, gün, saat, dakika, saniye, salise dediğimiz birimlerle zaman ölçülmeye başlanmıştır.

Bu gün atom saatleri dediğimiz, temel aldığı dünya dönüşünden bağımsız, son derece hassas zaman ölçümleme cihazlarına sahibiz. Öyle ki dünyamız ve güneş sistemimiz dahil evrendeki hareketlerin büyük bir kısmını bu cihazlarımızla ölçebilmekteyiz.

Bir bakıma zaman dünyamızın dönüşleri gibi doğal hareketlerle değil bu cihazlarla ölçülüp yorumlanmaktadır. Bu nedenle zamanın doğal hareketlerin, fiziksel ve kimyasal değişimlerin etkisiyle eğilip bükülmesi, azalıp çoğalması mümkün değildir.

Zaman dediğimizde anlamamız gereken dünyamızın kendi etrafında belirli bir dönüyü gerçekleştirmek için harcadığı süreçtir. Örneğin altı saat dediğimizde dünyamızın kendi etrafında dörtte bir oranında dönüşü için harcadığı CİHAZLARIMIZIN ÖLÇTÜĞÜ süreci anlarız.

Niçin başka gök cisimlerinin değil de dünyanın hareketlerini temel aldık? Aldığımız bu ölçü evreni tanımlamamıza yeterli midir?

Başlangıcının olduğu, genişlediği, sahip olduğu tüm cisimler birbirleriyle bağımlı hareket ettiğine göre GERÇEK evrenin hız dolaysıyla zaman boyutunun olduğu açıktır.

Başlangıç, genişim evresinin başlangıcı; hız ise toplam genişimin bileşkesi olmalıdır.

Hız, hareket eden cisimlerin belirli zaman dilimlerinde aldıkları mesafe olarak tanımlanabilir. Örneğin ışık fotonları saniyede üç yüz bin km hızla hareket eder ki bildiğimiz en yüksek hızdır.

Görüleceği gibi TANIMLADIĞIMIZ VE ÖLÇÜ ALDIĞIMIZ zaman gibi hızda dünyamızın dönüşüne endekslenmiş soyut kavramlardır. Evrenin büyüklüğü ve yapısı göz önüne aldığımızda son derece yetersizdir.

= = = =

Hız ve zamanı dünyamızın dönüşüne endekslememiz ŞU AN sorununun ortaya çıkmasına neden olur.

Örnek verirsek yazıyı okuduğumuz şu anımız ile olabilecek en uzak mesafedeki bir başka kişinin şu anı arasında (dünyamızın çevresini kırk bin km olduğunu varsayarsak) yaklaşık dört saliselik bir fark vardır.

ŞU AN sorunu gerçekte algılama ve algılama kaynaklarımızın sınırlı olması sonucudur ve dünyamız için önemli değil gibi görünürse de evren söz konusu olduğundan büyük değer ve önem kazanır.

Evimizin penceresinden ŞU ANDA güneşin doğuşunu seyrederken gerçekte ŞU ANDAKİ güneşi değil yedi dakika önceki güneşi seyretmekteyiz.

Geceleyin Samanyolu’nun esrarengiz derinliklerinde dolanan teleskobumuz gerçek Samanyolu’nu değil kademeli geçmişini izlemektedir.

Güneş sistemi ismini verdiğimiz doğal bir uzay filosu Vega denilen ŞU ANDA var olup olmadığını bilemediğimiz ancak yirmi altı yıl önceki hayalini gözlemleyebildiğimiz bir yıldıza doğru astronomik denebilecek bir hızla gidiyor.

Bir bakıma gerçek evrenin içinde değil hayali bir evrenin içinde süzülmekteyiz. Gözlemlediklerimiz ise tam bir yanılsama ürünleridir.

Cisimler arasındaki mesafe arttıkça bu yanılsamalar da artar. Bunun nedeni en hızlı ve uzun menzilli duyumuz olan görmemizin ışık fotonlarına bağımlı olmasıdır. Biz ancak ışık fotonlarını bize ulaştırabilen cisimleri görebiliriz.

Evrendeki dev boşluklar söz konusu olduğunda dar ve kısıtlı dünyamızın en yükseği olan ışık hızı bile küçük ve önemsiz değerlerde kalır. Bu devasa boşlukları ışık yılı dediğimiz astronomik birimlerle ölçmeye ve tanımlamaya çalışırız.

Görüleceği gibi evrensel boyutlar söz konusu olduğunda evreni ŞU ANA göre tanımlamak ve ölçümlemek mümkün değildir.

Muhtemeldir ki gerçek evren (evrenimizin büyüklüğü ve gözlem araçlarımızın küçüklüğü zayıflığı yetersizliği nedeniyle) gözlemlediğimiz evrenden çok daha farklı olmalıdır.

Işık Hızı ve Zaman

Görüleceği gibi zaman ve hız; ihtiyaçlarımızı karşılamak için doğal çevreleri ölçü alıp ortaya koyduğumuz kısıtlı ve soyut kavramlardır. Ve çok büyük yanılsamalara neden olmaktadır.

Zamanın hız ile orantılı olarak değişeceği; uzayıp kısalabileceği, bu yolla geçmişe ve geleceğe seyahat edilebileceği gibi öngörüler bu yanılsamaların ürünüdür.

Bu konuda bir örnek verelim.

Güneş sistemine ortalama 4,5 ışık yılı uzaklıkta en yakın yıldız olan Alfa Centauri’ye saatte yüz bin km hızla gittiğimizi varsayalım. İlk anlarda uzay gemimizden Alfa Centauri’yi dört buçuk yıl önceki halini gözleriz. Nedeni ŞU ANLARIN örtüşmemesi, 4.5 yıllık bir zaman farkının olmasıdır.

İlk anlarda uzay gemisinden dünyamıza baktığımızda biraz yavaş döndüğü gözlenir ki bu yanılsamaların başlangıcıdır. Gerçekte dünya bildiğince dönmekte, zaman bildiğince akmaktadır.

Elli bin yıl sonra Alfa Centauri’ye vardığımızda yıldızın ŞU ANDAKİ, dünyamızın da 4.5 yıl önceki halini gözleyecek duruma geliriz.

Alfa Centauri’den dünyamıza geri dönersek gidişin tersine hızımızla orantılı olarak dünyanın daha HIZLI DÖNDÜĞÜ gözlenir ki bu da bir yanılsamadır.

Dünyamıza vardığımızda aradaki yanılsamalı zaman farkı kapanacak ŞU ANLAR örtüşecek, gerçek dünyayı o zaman göreceğiz.

Bu konuda bir örnek daha verelim.

Güneş sistemimizden altı yüz ışık yılı uzaklıktaki bir gezegende akılı canlılar olsa ve cihazlarını dünyamıza çevirselerdi şu andaki bizleri değil altı yüz sene önce dünyayı gözlerlerdi.

Gözlemlerdi ama asla müdahale edemezler, olmuşları değiştiremezlerdi. O canlılarla tanışabilmemiz için ŞU ANLARIMIZIN örtüşmesi gerekecekti.

Bu da geleceğe yada geçmişe (oluşmuş ya da oluşmamışsa) ulaşmak, müdahale etmek mümkün değil demektir.

Diğer ifade ile geçmişe yada geleceğe gidip müdahale etmek, değiştirmek, oluşturmak imkansızdır.

Işık hızına ulaşılabilir mi sorusuna gelince cevabımız kademeli artım şartıyla niçin olmasındır.

Işık hızına yaklaşıldığında ya da ulaşıldığında maddenin yok olacağı görüşüne katılmıyoruz.

Nedeni ise bir cisim hızlandığında içindeki cisimlerinde hız nispetinde kinetik enerji ile yüklenmeleri, hızın ise ancak sabit bir noktaya göre ölçümlenebileceğidir.

Evrendeki tüm cisimler kinetik enerji ile yüklüdür. Sabit cisim yoktur. Bu nedenle evrende ne kadar hızlı gidilirse gidilsin hız algılanmaz. Kendimizin değil çevremizdeki cisimlerin hareket ettiğini zannederiz ki bu da bir yanılsamadır.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP