Mescid-i Aksa’nin Altındaki Tünelin Anlamı

Mescid-i Aksa’nin Altındaki Tünelin Anlamı

ABONE OL
Eylül 2, 2023 13:08
Mescid-i Aksa’nin Altındaki Tünelin Anlamı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mescid-i Aksa’nin Altindaki Tünelin Anlami Son bir kaç gündür Filistin sokaklari savas meydanina dönmüs durumda. Dogu Kudüs’te, özellikle Mescid-i Aksa çevresinde ve Bati Seria ile Gazze’nin çesitli bölgelerinde, yillar öncesinin Intifada’sindan hiç de az kalmayacak çatismalar yasaniyor. Israilliler ile Filistinliler, bir kez daha birbirlerini öldürüyorlar.

Tüm bu olaylarin nedeni ise, bilindigi gibi Mescid-i Aksa’nin altindaki tarihsel bir tünelin Israil tarafindan ziyaretçilere açilmasi oldu. Bu hareket, Filistinlilerin gözünde, Israil’in Mescid-i Aksa’yi yikabilmek için yaptigi uzun vadeli planin yeni bir parçasiydi. Onlari büyük bir öfke, hatta bir “hamiyet-i Islamiye” içinde sokaklara döken sey de tünelin bu “stratejik” anlami oldu. Buna karsin, dogal olarak, Israilliler tünelin hiç bir sekilde Mescid-i Aksa’ya zarar vermek gibi bir amaci olmadigini israrla söylediler ve söylemeye devam ediyorlar. Onlara göre, bu sadece “turistik” bir düzenleme ve tünelle birlikte yalnizca daha fazla “turistik gelir” elde etme düsüncesindeler.

Kuskusuz Israillilerin öne sürdügü bu “turizm” açiklamasina inanmak için bir hayli saf olmak gerekir.

Çünkü Israillilerin daha önce de bir çok defa çatisma nedeni olan Mescid-i Aksa üzerinde bu tür bir düzenleme yaparken, bunun sonucunu tahmin etmemis olduklari düsünülemez. Ve hiç bir hükümet, sirf biraz daha “turistik gelir” elde etmek için, bile bile büyük bir çatismanin fitilini ateslemez. Netanyahu hükümeti, kuskusuz Filistinlilerin -ve tüm Müslümanlarin-“göz bebegi” olan Mescid-i Aksa üzerindeki bu düzenlemeyi, karsilasacagi tepkiyi bilerek ve göze alarak göstermistir.

Bu ise su anlama gelir: Demek ki, Israilliler açisindan, özellikle önceki Isçi Partisi hükümetine göre daha radikal ve daha “dinci” olan Netanyahu kabinesi açisindan, Mescid-i Aksa’nin altindaki tünelin son derece büyük bir anlami vardir. Öyle ki, bu anlam, onlari, basta Filistinliler olmak üzere tüm Islam dünyasini -hatta, “dostlar alisveriste görsün” nevinden bile olsa ABD’yi bile- karsilarina almalarina neden olacak bir icraata sürüklemistir. Israillilerin tünelin açik kalmasi -ya da sadece “bir kaç günlügüne kapanmasi”- konusundaki israrli tutumlari da bizlere tünelin “turizm”den çok daha büyük ve önemli bir anlami oldugunu göstermektedir.

Bu anlami kesfedebilmek içinse, “dindar Siyonizm”in tarihine bir göz atmak ve Mescid-i Aksa’nin bu tarih içindeki konumuna bir göz atmak gerekmektedir.

“Dindar Siyonizm” ve Mesih Inanci

19. yüzyilin sonunda siyasi bir hareket olarak ortaya çikan Siyonizm’in milliyetçi, modern ve laik Yahudiler tarafindan ortaya atildigi ve dolayisiyla “dini” bir hareket olmadigi sikça anlatilan bir hikayedir. Ancak hikaye, gerçegi ancak kismen yansitmaktadir ve bir de gözlerden uzak kalan bir yön vardir.

Bu yön, “dindar Siyonizm” olarak bilinen ve “sag Siyonizm” ya da öteki adiyla “Revizyonist Siyonizm” olarak tanimlanan akimla da oldukça iliskili olan bir harekettir. Dindar Siyonizm, bir Yahudi Devleti’nin kurulusunu yalnizca ulusal bir self-determinasyon olarak gören laik Siyonizm’den farkli olarak, Israil’in kurulusunu Yahudi dinindeki geleneksel “Mesih” inanci çerçevesinde yorumlamistir.

Bu inanca göre, Yahudiler, Tanri tarafindan “seçilmis” olan üstün bir halktir, ve diger uluslari yönetme hakkina sahiptirler. Ancak bu “yönetme hakki”, diger uluslar tarafindan gasp edilmistir. Hakkin yerine getirilmesi, “Seçilmis Halk”in yeryüzü egemenligine ulasabilmesi ise, ancak Hz. Davud soyundan gelecek olan Beklenen Mesih’i yeryüzüne inip Yahudiler’e önderlik ederek Kudüs merkezli bir Krallik kurmasi ile gerçeklesecektir. Mesih’e karsi “itaatsizlik” yapacak olan uluslarin isi ise zordur! The Universal Jewish Encyclopedia, söyle yazar:

“Mesih geldiginde diger milletler ya fethedilecek, ya imha edilecek ya da dinlerinden döndürüleceklerdir. Ama sonlari ne olursa olsun, o tarihten sonra Israil için sikinti kaynagi olmaktan çikacaklardir.” (1)

Mesih’in gelisi, Yahudilerin binlerce yillik tarihi boyunca hep beklenmistir. Ama en çok da, MS 70’de Romalilar tarafindan Kudüs’ten kovulmalarinin ardindan güçlenmistir. 70 yilinda Romalilar, Kudüs’teki Hz. Süleyman Tapinagi’ni ikinci kez yikmislar, sehirdeki Yahudilerin büyük bölümünü katletmis kalanlari da sürmüslerdir. Geriye Tapinak’tan yalnizca tek bir duvar kalmistir; o da bu “yikim”im anisina Aglama Duvari’na dönüstürülmüstür. Mesih geri geldiginde ise, inanisa göre, Tapinak yeniden insa edilecek ve Mesih, ayni “King Solomon” gibi, buradan dört bir yana hükmedecektir.

Iste bu nedenle de, Mesih’in gelisi ile Tapinak’in yeniden insasi, birbiri ile çok yakindan iliskili olan iki “vaad”dir.

Dindar Siyonizm’in Mesih ve Tapinak Yorumlari

Yahudiler tarafindan asirlardir beklenen bu iki büyük gelisme, 19. yüzyila kadar uzak bir hayal görünümündeydi. Ancak Siyasi Siyonizm’in dogusu ile birlikte, Yahudiler, 19. yüzyil sonra Kudüs’e dönmek için ciddi bir girisim baslattilar. Hareket “laik” Yahudilerce yönetiliyordu belki, ama dindarlar bu girisimde çok büyük bir anlam görmüslerdi. Onlara göre, siyasi bir hareket olan Siyonizm, gerçekte Mesihi dönemin artik baslamak üzere oldugunun göstergesiydi.

“Dindar Siyonistler”in basini çeken Abraham Yitzhak HaCohen Kook, Siyasi Siyonizm’in Atchalta D’Geula (Mesihi Kurtulusun Baslangici) ya da B’ikvata D’Meshicha (Mesih’in Ayak Sesleri) oldugunu söyleyerek bunu en açik biçimde ifade etmisti. Kook’a göre, 1917’de yayinlanan ve Siyonizm’e resmi Ingiliz destegi sayilan Balfour Deklarasyonu, Filistin’e yapilan yahudi göçleri ve büyük devletlerin Siyonistlere verdigi destek; tüm bunlar Mesih’in gelisinin yakin oldugunu gösteren alametlerdi. Israilogullari Mesihi dönemde yasiyorlardi ve yüzyillardir beklenenler yakinda gerçege dönüsecekti.

Kook ve diger Dindar Siyonistler tarafindan yapilan yoruma göre, “insani” çabayla, yani Siyasi Siyonizm’le baslayan süreç, “ilahi” bir gelisme olan Mesih’in gelisi ile devam edecekti. Ancak bu “mutlu son”a varilabilmesi için yahudilerce Mesih’in gelisinden önce yapilmasi gereken -ve Mesih’e ortam hazirlayacak olan- üç misyon vardi. The Universal Jewish Encyclopedia bu misyonlari söyle anlatir:

“Siyasi Siyonizmin ortaya çikmasi ile birlikte Haham Hirsch Kalischer tarafindan gelistirilen teori diger hahamlarca da kabul gördü. Buna göre, Mesih’in dönüs süreci, dogal olaylarla baslayacakti: Yahudilerin Filistin’e yerlesme istegi ve diger milletlerin gönüllü olarak bu ise yardim etmesi ile. Mesih’in ortaya çikisi ve vaadedilen mucizelerin gerçeklesmesi için gereken sartlarsa sunlardi: Kutsal Topraklar’da büyük ve yeter sayida yahudinin yerlesip devlet kurulmasi, Kudüs’ün ele geçirilmesi ve Tapinak’in yeniden insa edilmesi.” (2)

Bu üç sartin birincisi olan Kutsal Topraklar’daki yahudi nüfusunun arttirilmasi, Siyonist hareketin önderleri tarafindan bu yüzyilin basindan beri uygulanmaktadir. Devlet ise 1948’de kuruldu. Ikinci sart, yani Kudüs’ün ele geçirilmesi, 1967’deki Alti Gün Savasi’nda yerine getirildi. 1980’de Kudüs “Israil’in ebedi baskenti” ilan edildi…

Dolayisiyla, Mesih’in gelisini saglayacak misyonlardan geriye bir tek Tapinak’in yeniden insa edilmesi kaldi. 19 yüzyildir yikik olan ve sadece tek duvari ayakta kalan Tapinak, yahudiler tarafindan Aglama Duvari’na dönüstürülmüs olan Süleyman Tapinagi.

“Peki Tapinak’i insa etmek zor birsey midir?” sorusu akla gelebilir hemen. Öyle ya, Israilliler için bir Tapinak insa etmenin zorlugu nedir? Zorluk, Tapinak’in insa edilmesinde degildir. Eski Tapinak’in bulundugu alan üzerinde bugün iki Islam mabedi durmaktadir: Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra. Tapinak’in yapilabilmesi için bu iki mabedin de yikilmasi gerekmektedir. Pürüz dünya Müslümanlaridir. Onlar, varolduklari sürece, Israillilerin bu iki mescidi yikmalarina izin vermemektedirler…

Iste son bir hafta içinde yasadigimiz ve Kudüs sokaklarini kana bulayan bu çatismalarin ve bunlara neden olan “turistik tünel”in anlami da burada gizlidir.

Likud ve Tapinak

Siyonizm’in “sol ve laik” kanadi, Israil Devleti’nin kurulmasindan sonra Isçi Partisi’ne dönüstü. Isçi Partisi, biraz bizdeki CHP gibi, “devleti kuran” partiydi ve 1977 yilina dek de kesintisiz iktidarda kaldi. Buna karsin, sözünü ettigimiz “dindar Siyonizm” ise, eskiden beridir sagci, hatta fasizan ögeler tasiyan “Revizyonist Siyonizm”le bütünlesti ve Israil’in kurulmasiyla birlikte “Herut” partisi olusturdu. Bu dinci/sagci parti, bir kaç küçük partiyle daha birleserek 1970’lerin basinda “Likud” adini aldi. Herut’u kuran, Likud’a dönüstüren ve 1982’deki Lübnan isgalinin sonrasina dek de liderligini yürüten kisi, “Israil saginin en büyük lideri” sayilan Menahem Begin’di. Begin’i Izak Samir izledi. 92’de seçim yenilgisinin ardindan da Netanyahu oturdu Likud’un liderlik koltuguna.

Bu kronolojinin gösterdigi sonuç ise sudur: Mesih’in gelisine inanan ve bunun için de Tapinak’in yeniden insasini hedefleyen “Mesiyanik Siyonizm”, Likud’un içinde büyük bir etkiye sahiptir, hatta Likud ideolojisinin temel taslarindan biridir.

Tapinak’i insa etmek amaciyla Mescid-i Aksa’yi yikmayi hedefleyen yeralti Yahudi örgütü “Mahchteret Yehudit” hakkindaki kisa bir inceleme de bizi yine ayni sonuca ulastirmaktadir.

Machteret Yehudit ve Likud

1984 yilinin 27 Nisaninda Israil’de oldukça ilginç bir örgütün varligi ortaya çikti. Machteret Yehudit (Yahudi Çetesi) adindaki örgütün üyeleri, Arap yolcularla dolu olan bes yolcu otobüsünü havaya uçurmaya yönelik bir plan yapmis ama son anda olayin ortaya çikmasi üzerine tutuklanmislardi. Ancak daha önce gerçeklestirdikleri önemli eylemler vardi; 1980 yilinda Bati Seria’daki iki Arap belediye baskaninin arabasina bomba koyarak öldürmüsler, 1983 yilinda ise Hebron kentindeki Islam Koleji’ne silahli bir saldiri düzenleyerek üç ögrenciyi öldürmüs, otuz üç tanesini de yaralamislardi.

Ama kisa bir süre sonra, Machteret Yehudit’in tüm bunlardan çok daha büyük bir eylemi gerçeklestirmek üzere oldugu ögrenildi. Örgüt, Dogu Kudüs’ün, Müslümanlarin Harem-i Serif, yahudi ve Hiristiyanlarin ise Tapinak Tepesi (Temple Mount) adini verdikleri mevkiinde yer alan iki Islam mabedini—Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra—havaya uçurmak için çok sofistike bir plan hazirlamisti. Mabetlerin mimari yapisi üzerinde profesyonel bir inceleme yapilmis, Golan Tepeleri’ndeki bir askeri garnizondan bol miktarda patlayici çalinmisti. Kubbet-üs Sahra’yi etrafa zarar vermeden havaya uçurabilmek için, 28 ayri patlayici Kubbe’nin belirlenmis yerlerine yerlestirilecekti. Gerekirse Mescid-i Aksa’yi korumakla görevli silahsiz müslüman nöbetçileri vurmak için ucuna susturucu takilmis Uzi’ler ve göz yasartici bombalar edinmislerdi. Operasyon, yirminin üzerinde Machteret Yehudit militaninin katilimiyla gerçeklesecekti.

Eylem Israil otoriteleri tarafindan durdurulmustu belki, ama bu gönülsüz bir engellemeydi.

Çünkü, Machteret Yehudit’in üyeleri, aslinda pek çok kisinin yapmak istedigi bir isi, sabirsizliklari nedeniyle, uygun olmayan bir zamanda yapmaya kalkmislardi. Bu nedenle, aslinda, gerek Gush Emunim gibi Likud’a yakin olan dinci örgütler gerekse Likud hükümeti, Machteret Yehudit’e ve eylemine gizli bir sempati ile bakmislardi. Israil mahkemesi, kanunlara göre suç olusturan bu eylemi dogal olarak cezalandirdi ama mahkeme kararindan bir gün sonra, Basbakan Yitzhak Samir, Machteret Yehudit üyeleri için söyle diyebiliyordu:

“Hepsi harika insanlar ama bir hata yaptilar.” Gush Emunim’in önde gelen ismi Haham Mose Levinger de eylemin teorik olarak dogru ama zamanlama yönünden yanlis oldugu yönünde görüs bildirdi.(3)

Amerikali yahudi gazeteci Robert Friedman, Machteret Yehudit olayinin derinleme bir incelemesini yapmisti. Verdigi ilginç bilgiler vardi: O dönemde Israil basinindaki yaygin bir iddiaya göre Israil’in iç güvenlik servisi Shin Bet, Machteret Yehudit’in daha önceki eylemlerini—Arap belediye baskanlarinin öldürülmesi, Islam Koleji’nin taranmasi gibi—biliyorlardi ve buna ragmen de örgüte hiçbir müdahalede bulunmamislardi. Friedman’in yorumuna göre, Israil otoriteleri aslinda örgütün Mescid-i Aksa’yi yikma planindan da haberdar olduklari halde bir süre onlara engel olmamislar, ancak olayin basina sizmasi ve sonuçlarinin da çok tehlikeli olacagini farketmeleri üzerine Machteret Yehudit’i durdurarak üyelerini tutuklamislardi. Yitzhak Samir’in örgütün üyeleri için “harika insanlar” deyisi ya da onlari hapse mahkum eden yargicin karari açiklarken “bu insanlara yurtseverlikleri nedeniyle saygi ile bakilmasi gerektigi” seklindeki garip sözleri, hep bu isteksiz engel olusun göstergeleriydi. Üst rütbeli Israil subayi Avi Yitzhak, Israil yönetiminin Machteret Yehudit’e uzun süre engel olmadigini, çünkü “üst düzey politik ve askeri yöneticilerin, örgütü, demokratik bir devletin yapamayacagi eylemleri yapabilmesi için muhafaza ettigini” söylemisti. Friedman, “Machteret Yehudit olayi içinde Israil hükümetinin parmagi vardi ama bunun orani hiçbir zaman bilinemeyecek” diyor.(4)

1985 yilinda, hapisteki Machteret Yehudit üyelerinin serbest birakilmasi için etkili bir kampanya baslatildi. Kampanyanin en atesli destekçileri Knesset üyesi politikacilardi. Basta Likud olmak üzere her partiden, hatta “solcu ve laik” ve sözde baris yanlisi Isçi Partisi’nden bile çok sayida Knesset üyesi bu “harika insanlari” hapisten çikarmak için çalistilar. Sonuçta birbiri ardina gelen aflarla hepsi serbest birakildi.

Dolayisiyla, Machteret Yehudit’in Islam mabetlerini yikma planinin engellenmis olmasi, Likud yönetiminin bu mabetlerin varligindan memnun oldugu anlamina gelmiyordu. Likud, özellikle de Likud’un sahinleri, eylemin yalnizca yöntem ve zamanlama açisindan yanlis oldugunu düsünüyorlardi, ama temel mantik dogruydu.

Daha Az Radikal bir Yöntem: Mescid’in Altinin Oyulmasi!..

Nitekim yeni ve daha az radikal olan bir yöntem bulundu çok gecikilmeden. Machteret Yehudit’in ortaya çikmasindan bir yil sonra, 1985’te, Israil hükümeti Mescid-i Aksa’nin altindaki kazi çalismalarina hiz verdi. Bu sekilde Mescid’in alti oyulacak ve küçük bir sarsinti sonucunda kendiliginden yikilmasi saglanacakti. Haftalik Aksiyon dergisi, 13-19 Mayis 1995 tarihli sayisinda “Israil Mescid-i Aksa’yi yikiyor!” basligiyla verdigi bir haberde konuya deginmis, Mescid’in altinda gizlice yürütülen kazi çalismalarini belgelemis ve söyle yazmisti:

“Israil, Mescid-i Aksa’ya karsi dogrudan bir saldirida bulundugu takdirde… Islam ülkelerinin topyekün cephe almasindan çekiniyor… (bu nedenle) tarihi kazi yapiyor gibi göstererek, kendiliginden çökecek bir hale gelmesi için ugrasiyor. Böylece ülke olarak kendisini geri çekecek ve üzerine bir sorumluluk almadan hedefine ulasmis olacak.”

Uzun yillar Kudüs’te çalisan Amerikali arkeolog Gordon Franz ise, bu konudaki gözlemlerine dayanarak söyle diyor:

“Emin oldugum bir sey varsa, Tapinak’i yeniden insa etmeyi hedefleyen yahudilerin o iki camiyi mutlaka yikmak istiyor oluslaridir. Bu yikimin nasil olacagi konusunda kesin bir fikrim yok ama olacaktir. Yikacaklar ve burada onun yerine bir Tapinak insa edecekler. Ne zaman, nasil yapilacak bilmiyorum ama yapilacak.” (5)

Houston Ikinci Baptist Kilisesi’nden rahip James E. DeLoach ise tüm yahudilerin camileri yikip Tapinagi insa etmek istediklerini, ancak bunu Machteret Yehudit gibi radikal yöntemlerle degil, Aksiyon’un haberinde yer alan sekilde yapacaklarini söylüyor: “Su bir gerçek; tanidigim bütün yahudiler o camilerin yikildigini görmek istiyorlar. Ama bana söylediklerine göre, bu yikim, Tanri’dan gelecek bir hareketle, örnegin bir depremle ya da ona benzer bir sekilde gerçeklesecek.” (Ibid., s. 99)

Iste Israil’deki “derin devlet”in mantigi budur. Amaç, Tapinak’i ne olursa olsun insa etmektir; çünkü Mesih’in gelisi buna baglidir. Tapinak’in insasi için Islam mabetlerinin yok edilmesi gerekmektedir. Yahudi Devleti, bu isi mabedlerin “altini olmakla” uzun vadeye yaymistir. Belki de, “insan eliyle” yapilacak bu hazirliktan sonra, bir “ilahi” müdahale, yani Mescid-i Aksa’yi çökertecek küçük bir deprem beklenmektedir.

Bu ise kuskusuz dünya Müslümanlari ile Israil arasindaki büyük bir çatismanin, belki bir Üçüncü Dünya Savasi’nin fitili olacaktir. Israil’in bugün dünya Müslümanlarini zayiflatmak için, dünyanin dört bir yanindaki anti-Islami güçlerle yaptigi gizli isbirligi ve kurmaya çalistigi “Anti-Islami Enternasyonal”in mantigi da büyük ölçüde budur.(6)

Mescid-i Aksa’nin altinda açilan ve Filistin topraklarini yeniden kana bulayan son “turistik” tünelin gerçek anlami da, iste budur.

1) The Universal Jewish Encyclopedia, vol. 7, s. 503
2) The Universal Jewish Encyclopedia, vol. 7, s. 502
3) Robert I. Friedman, Zealots for Zion: Inside Israel’s West Bank Settlement Movement, 1.b., New York: Random Hause, 1992, s. 31
4) Robert Friedman, Village Voice, 12 Kasim 1985
5) Grace Halsell, Prophecy and Politics: Militant Evangelists on the Road to Nuclear War, Connecticut: Lawrence Hill & Company, 1986, s. 105)
6) “Anti-Islami Enternasyonal” hakkinda ayrintili bilgi için bkz. Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen. Vural Yayincilik, 1996

Kaynak: Kubacami.com

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

teslabahis casinoport pashagaming betkom mislibet casino siteleri
istanbul eşya depolama