ALEVİ SORUNU VAR MI ? YOK MU ?

ALEVİ SORUNU VAR MI ? YOK MU ?

ABONE OL
Aralık 8, 2023 18:22
ALEVİ SORUNU VAR MI ? YOK MU ?
1

BEĞENDİM

ABONE OL

DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN

ÖNCER ÜNLÜ
BAŞYAZAR

En önemli ibadet başkalarının yaşam tarzına karışmamak ve saygı göstermektir. Dünyadaki her bir birey doğarken, ne rengini, ne dilini, ne cibiliyetini, ne ırkını, ne dinini, ne annesini, ne babasını, ne de akrabalarını seçer. Cenab-ı Allah bizleri nasıl isterse öyle yaratmıştır ve dünya devam ettikçe de yaratacaktır. Yani, bizlerin sen şusun, ben buyum, o şundan demesi gerçekten anlamsız konuşmalardır. Siz Hak’tan daha mı iyi biliyorsunuz ki her konuda konuşup, karar veriyor sunuz?

Bu arada gerçekten hiç sevmediğim bir konuyu da burada belirteyim. Bu satırları yazan bendeniz de hem anne hem baba tarafından sülalesinde hafız, hacı dolu sünni bir aileye mensubum bu da biline. Normal dost sohbetlerinde böyle bir soru sorulursa mutlaka karşımdakiyle selamı ve sabahı da kesen bir insanım aynı zamanda.

Şimdi biraz kitabi bilgi vereyim sonra tekrar kişisel görüşlerime geçeceğim.

Tarihçi Holt; ” din savaşlarının teolojik tartışmalardan değil, ötekini kendi kutsalına karşı tehdit görmek şeklindeki hastalıklı duygudan kaynaklandığını anlatır “.

Bu alıntıyı yapmamın nedeni; yüz yıllardır devam etmiş bir hiç uğruna yapılan ve tarih boyunca yüz binlerce insanın ölümüne yol açmış, kimseye faydası olmamış, din, mezhep ve tarikat savaşlarıdır. Bu savaşlara örnek olarak Orta Çağ’da en çok katliamın yaşandığı Katolikler ve Protestanlar arasında çıkan, Gül Savaşlarını örnek olarak en başta verebilirim.

Ne zaman ki Reform ve Rönesans hareketleri başlamış ve başarıya ulaşmış Avrupa’daki bu savaşlar da bitmiştir. Maalesef, Müslüman dünyasına baktığımızda bu tarikat ve mezhepler sorununun bir türlü çözülemediğini ve vekalet çatışmalarının devam ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Niye çözemediler derseniz;onu da çevrenizde bol miktarda bulunan her şeyi bilenlere sorun erim.

Allah tarafından dünyaya gönderilen tüm dinleri incelediğimizde, günümüzde hepsinde mezhep ve tarikatlar oluşmuştur, bunları da kimse yok edemez. Her daim de bunlar arasında bir çekişme olmuş, gücü ele geçirenler diğerlerini yok etmek için uğraşmışlardır. Hiç kendinize sordunuz mu ? Hristiyanlıkta ve Musevilik de de mezhep, tarikat ve cemaatlar var. Peki bunlar niçin birbirlerine eziyet etmiyor, zarar vermiyor. Bunlara örnek olarak A.B.D deki ” ” Mormonları ve Evangelistleri”,Yahudilikte de ” Ortadoks Yahudiliğini ve ReformYahudiliğini”örnek olarak verebilirim. Peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.V. ın Hakk’a yürümesinden sonra, çeşitli dini yorumlar oluşmaya başlamıştır. Bu yorumlar özellikle Abbasiler döneminde çeşitli din adamları tarafından onların adı ile anılmaya başlayınca mezhep ve tarikatlar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mezhep ya da tarikat yoktur. Bunu da bilmeyenler artık bilsin. Bu arada bazı islam ülkelerinde yedi mezhep, bazılarında da dört mezhep kabul edilmektedir. Hz. Muhammed’in vefatından sonra İslam dini o kadar çok mezhebi yorumlara uğramıştır ki; adeta mezhep ya da tarikat mensubu olmamak İslam olmamak gibi algılanmaktadır,bir çok ülkede. Şimdi gelelim “ Aleviliğe “ : Burada uzun uzun mezhep tanımı ya da farklarını anlatmayacağım. Bunları merak edenler araştırsın, okusunlar.
Sadece şunu söyleyeceğim : ” Aleviler, Allah’ın birliğine, Hz.Muhammed’in peygamberliğine , Hz. Ali’nin veliliğine inanan insanlardır. Aleviler kendilerini anlayış olarak herhangi bir mezhep ya da tarikat mensubu saymazlar. Onlar ; ” Biz Hz. Muhammed ya da Hz. Ali’nin mezhebindeniz. Onların da bir mezhebi ve tarikatı olmadığına göre bizim de mezhep ya da tarikatımız yoktur.” derler. Kendi inandıkları İslami yolun Ehlibeyt yolu olduğunu kabul ederler.

Tarihe dikkatli baktığınızda Orta Asya’da yaşayan Türklerin, İslamiyeti tanımaları, Emevi ordusunun güç ve ihtiras gösterileri sonucunda olmuştur. Kabul ettiklerinde de, Hz. Ali yandaşlığını, Ehlibeyt yandaşlığını kabul etmişlerdir. Dede Korkut ve Manas Destan’larını eğer okursanız bunları da orada açıkça görebilirsiniz. Aleviliğin doğuşu Türkistan boyları ve Hoca Ahmet Yesevi’yle özdeşleşmiştir.Türkistan ellerinden bu topraklara,Anadolu’ya gelen Seyidi Battal Gazi, Hacı Bektaş’ı Veli, Mevlana … gibi erenler, dervişler, Ahmet Yesevi’nin dergahında yetişmişlerdir. Şunu unutmayalım :” Alevilik, İslamiyetin bir yorumudur. İster kabul edin ister etmeyin.

Aleviler kendilerini, ” Müslümanlığı kabul eden Türklerin İslam öncesi kendi kimliklerini, öz kültürlerini, örf ve adetlerini, İslamiyet’in temel ilkeleri içerisinde yaşam ve toplum kurallarına uydurarak, koruması ve yaşatmasıdır.” diye tarif ederler.
Çocukluktan gençliğe geçtiğim yıllarda Şii Humeyni Fransa’dan Tahran’a sürgünden dönüp İran’da yeni bir yönetim biçimi açarken, bizdeki fundamentalistler de onu destekliyorlardı.Ne kadar acı ki; bu fanatik kesim ülkemizdeki Alevilere tam tersi davranmaya devam ediyorlar. İçine düştükleri açmazdan haberleri bile yok.

Bu ülkenin özelikle okumuş ve okumamış zır cahilleri yıllardır Alevilere hakaret etmek, aşağılamak, küçümsemek için ” Kızılbaş ” derler. Mübarekler, azıcık araştırma zahmetine katlanın da bu kelimenin gerçek anlamını öğrenin de belki bir sevap kazanırsınız. İğneyi önce kendinize batırın…

Anadolu’yu dolaştığınız zaman insanların mezhepleri, tarikatları, düşünceleri toplulukları ne olursa olsun; aynı türbeleri ziyaret ederler, aynı yerlere gidip adak adarlar, aynı dilek ağacına çaput bağlarlar, aynı yatırlara dua ederler. Aynı ” Ramazan – Muharrem – Üç aylar ” oruçlarını tutarlar ya da tutmazlar. Bu ülkenin erkekleri askerliği ayrı ayrı mı yapıyorlar? Verin bakalım yanıt. Kendi yaşamımdan iki tane örnek vereceğim: Ben Kur’an-ı Kerim-i sadece mealinden okurum. Ama 20 yıllık arkadaşım, kardeşim Umut, hatim indirir. Kendisi de “Alevidir. ” İkinci örneğim ise; 27 yıl önce mesleğe adım attığımda , Anadolu’da gittiğim ilk yer ” Alevi ” köyüydü, büyük bir köy. Ramazan ayında başta müdürüm, her gün bir arkadaşım evine beni iftara götürdü. Bunları şimdi inkar mı edeyim! Son bir anı; Çorum’da bir büyüğümün elini öpmeye, hayır duasını almaya gittiğimde ki kendisi de muhafazakar bir düşünceye sahip Sünni mezhebinden bir insandı, laf lafı açtı ve bana şunu dedi: ” Bu bahçeli iki katlı evimi tamamen alevi ustalara yaptırdım “. dedi. Ve niçin onlarla çalıştığını da uzun uzun anlattı. İnsanları, mezhepleri, tarikatları tanımak istemiyorsunuz; ondan sonra da bilip bilmeden konuşuyorsunuz. Kardeşim; önce tanıyın sonra olumlu ya da olumsuz konuşun. Ama hakaret etmeyin,ama saldırmayın, ama öldürmeyin. Ülkemiz eğer kendini laik ve demokratik bir devlet olarak tanımlıyorsa, davranışlarımızda karşılıklı saygıyı gözetirsek sorunlarımızın çözümü daha da kolaylaşır. Mutlaka yobazlar, bağnazlar, vandallar da her daim olacaktır ama azalacaklardır.Biz bir “ulus “isek herkesin mezhebi, görüşü, fikirleri, ibadeti kendisi için doğrudur ve orası onun özgürlük alanıdır. Aleviler diyormuş ki : ” Cemevleri ” bizim ibadethanemizdir. Buna karar verme yetkisi ne sünni dedir, ne ateistte, ne radikalde, ne de diğer mezheplerdedir. Bunu kalın kafalarınız sokun. Buna karar verme yetkisi sadece Alevilere aittir.Nokta.

Alevi cemaati bu ülkede çok acılar çekti, yerlerinden yurtlarından oldu, şimdi buraya yakın geçmişi yazıp da onları üzmek, kötü anıları canlandırmak istemiyorum. Her türlü kötülüğe reva görüldüler ama her zaman sağduyularını koruyup, büyük olgunluk göstererek bu yaşananlardan yararlanmak amacıyla hiç bir zaman mağduriyet öyküsü çıkarmadılar. Tarih mağduriyet öykülerini çıkaranları da yazıyor çıkarmayanları da. Yeter ki okuyun, kulaktan dolma bilgilerle pis işlere kalkışmayın.

Yunus Emre’nin, Fuzuli’nin şiirlerini, Mevlana’nın ” Mesnevi “sini, biliyor ve okuyorsunuz, Aşık Veysel’in Pir Sultan Abdal’ın, Mahsuni Şerif’in türkülerini ve deyişlerini dinlerken duygulanıyorsunuz, Hacı Bektaşi’nin dergahına gidip dua edip, ” Aşure Günü ” ne katılıyorsunuz. Sonra da her türlü rezilliği yapıyorsunuz.

Hoca Ahmet Yesevi’yi, Şeyh EdebAli’yi, Ahi Evran’ı , Malhun Sultan’ı bir araştırın bakayım, ne bulacaksınız?

Son sözüm; ” namaz kılmayan, oruç tutmayan, söven- sayan, soyan, hak yiyen …” Sünni’nin, Alevi – Bektaşi’leri ” kafirlikle ” suçlaması, diğer taraftan da ,Alevi- Bektaşi’nin, Sünnileri ” Yezidilik ” ile suçlaması çok büyük insafsızlıktır ve yargısız infazdır.
” Aşure ” pişirenlerin ve dağıtanların, onları yiyip de Allah’a, Hz. Muhammed’e, Hz. Ali’ye,erenlere, ermişlere, tüm geçmişlerimize dua edenlerden de “Allah razı olsun” diyorum.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP