İBRAHİM FAİK BAYAV
Namazlı niyazlı cemaatlerin desteğiyle iktidar olan partinin, dokuz yıl sonra, dünya çapında etkin olan bir cemaatle arası açıldı. Sebep olarak cemaat mensuplarının çaktırmadan iktidara ortak olmak istemeleri gösterildi. Sonra cemaat mensupları iktidardaki bazı bakanları yolsuzluk yapmakla itham ettiler. Olay dünya çapında büyüdü; itham edilen bakanlar hükümetten atıldıkları gibi Yüce Divan’da yargılanıp yargılanmama kararının alınması aşamasına gelindi.
Cemaat mensupları iktidardakilere bastırıyordu, yolsuzlar… hırsızlar… diyerek. Hatta onları ve onlara destek olanları, akıbetlerinin çok kötü olmasıyla da uyarıyorlardı.
Mesela Cemaat’in ilahiyatçısı Ali Ünal, katıldığı bir televizyon programında İslam’da yolsuzluk yapanların cezasının idam olduğunu söylüyordu.
Ali Ünal Türkiye’de yaşadığını unutuyordu belli ki!.. Türkiye’nin İslam olmadığından ise haberi yoktu!..
Daha düne kadar, darbecilerden şikayetçi olunuyordu; onların anayasasının ve kanunlarının ülkeyi bozduğu iddia ediliyordu. İddia edenlerin başında Gülen cemaati geliyordu. Bugün yolsuzluk yaptığı iddia edilen bakanların darbecilerin anayasasının baskısı altında kaldıkları için mi bozuldukları kimsenin aklına gelmiyordu. Veya bozulma Anayasa’dan olmuyordu da, millete öyleymiş gibi anlatılıyordu.
Millet farkında mı acaba? Şu anda darbecilerin Anayasası’na göre iktidara gelenlerden şikayet var; darbecilerin Anayasası’na ise laf yok…
İslam renginde olanların bozulan İslam görünümlüleri sağlam etmeye çalışma gibi bir dertleri de görülmüyor…
Mer’iyette olan kanunlarda ‘yolsuzluk’ diye bir suç yok. O zaman cezası da yok. Dikkat edilirse hukukçu bilinenler, itham edilen bakanların, kamu malına zarar vermek, görevi sistimal etmek gibi muğlak cümlelerden yargılanmasını istiyorlar. Bu durumun ise İslamlıkla kesinlikle ilgisi yok.
Ali Ünal, ”İslamda yolsuzluğun cezası idam” diyerek, hayalinde kurduğu şeyi istiyor gibi. Ya da ezber konuşuyor.
Çok acı bir şey ki, iktidarın bazı bakanları yolsuzluk yapmakla itham edilirken, İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman, yasalarda böyle bir suç yok diyemiyor da ”yolsuzluk hırsızlık demek değildir” çıkışıyla itham edilenleri namazlı niyazlı cemaatin cenderesinden kurtarmaya çabalıyor.
Burada dayandıkları yerin siyasi gücü fazla olanlar raundu kazanırlar.
Gündemi yolsuzluk üzerine meşgul edenlere soralım: Bir zaman sonra iktidar değişse, yolsuzluk şikayetçisi olanlar başa gelseler, benzer tavırları sergilemeyeceklerinin garantisi var mı?
Yok. Çünkü yolsuzluk diye bir suç yok.
O zaman fikrimi söyleyeyim: Darbeci anayasa ve yasalar mevcut kaldığı halde, ‘yolsuzluk’ gibi bir olayın oluşmaması mümkün.
Bunun için iktidardakiler yolsuzluğun tarifinin yapıldığı ve suç olduğu belirtilen yasa çıkarmaya zorlansınlar. O yasada müeyyide de belirlensin; idam olacaksa ‘idamdır’ densin. İşte o zaman yolsuzluk yaptığı tesbit edilen kişilere o cezanın verileceği bildirilir. Seçilen ya da atanan kişilere, bu fiilin müeyyidesinin bu olacağı hatırlatılarak yemin ettirilirse, iktidara gelenlerin ‘yolsuzluk’ ithamına uğraması zor olur. Belki de öyle bir davranış olmaz.
Ya böyle yapılmazsa?..
Hükümet cemaat kapışması bitmez… Türkiye ateşe girinceye kadar.