17 Şubat 2023 Cuma
Sadullah Kısacık: Öğretmenlerimiz Bir Anne, Bir Baba, Bir Abla, Bir Ağabeydir
Portakal Mevsiminde Kuran Dersleri
SAMİMİYET, SEN NEREDESİN?
Anadolu’yu konuşturan usta bir yazar: AHMED HAMDİ TANPINAR
Kurban Nedir? Kurban’ın Dinimizdeki Önemi?
Bugün Benim Doğum Günüm...
Üzeyir Lokman ÇAYCI
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
¤ Avrupa’da biz renk algılamaları olmasa bile kedilerin ve köpeklerin dahi trafik ışıklarına uyarak yaya geçitlerinden geçtiklerini görüyoruz.
¤ İnsanı ve insan hayatını önemsemeyen bir siyaset değersiz ; kanunları ve insan haklarını hiçe sayan zihniyet ise ilkeldir. Kendi kişisel çıkarlarını halkın menfaatlerinden daha önde tutan iktidarlar ise yıkılmaya mahkumdurlar.
¤ Temiz duyguların üzerine çıkar kuleleri inşa etmek isteyenler asla hedeflerine ulaşamayacaklardır. Milletimizin efendileri köylülerimizi, güzel ve yürekli insanlarımızı aşağılamak ve yoksullaştırmak isteyenlere, onların inançlarını istismar edenlere ALLAH (C.C.) fırsat vermeyecektir.
¤ Avrupa’da şiddetli rüzgârlara karşı «tahribatları önlemek için» rüzgâr kırıcı yapay tepeler oluşturulmaktadır. Yağmuru, rüzgârı, su baskınlarını yönetemeyenler ve felâketleri önleyemeyenler istifa etmelidirler. Dere kenarlarını yerleşim alanları haline getirenlerin, önlem almayarak ormanları şiddetli rüzgârlara biçtirenlerin sorgulanmaları gerekir !
Partizanlığın yollarını açtılar
Tarafsız olmayanları, devlete ve halka hizmet etmeyenleri ve partizanlık yapanları ödüllendiren iktidar sahipleri açtıkları yaraları, ortaya çıkan tahribatları onaramaz hale geldiler. Din adamları polisliğe, sağlık sektöründe önemli görevlere, dinle ilgileri olmayan genel müdürlüklere tayin edildiler.
Bazı valiler ya da bürokratlar cemaatçılık ve siyasetçilik yapar hale getirildiler. Partizanlık adeta teşvik edilmekte, soruşturulamamaktadır. Ehli olmayan insanlara ciddi görevler vermek yadırganmaz hâle geldi, aksine bu olumsuzluklar hizmet kabul ediliyor.
17 Ekim 2009 tarihli gazetelerde yer alan AKP Uşak Valisi Özdemir Çakacak’a sahip çıktı haberi valilerin tarafsızlığı yönündeki kuşkularımızı artıran bir örnektir.
Uşak Valisi Özdemir Çakacak’ın AKP tarafından içeriği ve konusu açıklanmayan dış güçler tarafından dayatılan Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’yu parçalayarak yeniden şekillendirme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi «BOP» kapsamında bulunan «açılım projesini», savunması da yadırganmıştı. BOP bir siyasi projedir. Bu projeye eş başkanlık yapmak ise anayasal bir suçtur. Bu suçu işleyenlere destek olmak da, siyasetin güdümüne girmek de ayrı ayrı suç teşkil etmektedir.
26 Haziran 2010 tarihli gazetelerde yer alan Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu’nun «dinî içerikli Abant Platformu’nda» yaptığı «Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara geldiğinde CHP’yi kapatıp, İsmet İnönü’yü de tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir» şeklindeki sözleri onun tarafsızlığı konusunda sizde bir şüphe uyandırmıyor mu? Böyle bir vali nasıl halka hizmet edebilir ve nasıl tarafsız olabilir?
Atatürk Türkiye’sinde bu tür tavırlar sizi rahatsız etmiyor mu? Bu tür ihlâllerin hukukî karşılıklarını bu kişilere kim gösterecek?
Kaldı ki AKP yöneticilerinin bu tür projeleri ve kişileri oy avcılığı için kullandıkları da sık sık dile getirilmektedir.
Keşke kusurları sadece bunlardan ibaret olsa?
23 Mart 2009 tarihli gazetelerde yer aldığı gibi, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun «AKP mitinglerine çevre illerden seçmen taşındığını, kalabalıkların bu şekilde toplandığını» iddia etmesi geri plana atılacak bir husus değildi!
22 Nisan 2008 tarihli gazetelerde ilginç bir haber yer aldı… SHP’li Belediye Başkanı Osman Özgüven’in «AKP, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor! İktidar halkı önce açlığa mahkum edip, sonra belediyenin yardımına muhtaç bırakıyor.» diyor. Halka bedava su, ulaşım olanağı tanıdığı için hakkında «görevi kötüye kullanmaktan» soruşturma açılan Dikili’nin SHP’li Belediye Başkanı Osman Özgüven, «Biz en azından millete sadaka dağıtmıyor, rüşvet vermiyoruz. Yoksul insanların hayat kalitesini bir nebze artırmaya çalışıyoruz» şeklindeki ifadelerinden bunlar hiç ders almayacaklar mı?
Eğitim yozlaştırıldı
Öğretim görevlisi olmayan yeni üniversiteler kurularak sadece diploma vermek için kalitesiz, verimsiz, kontrolsüz ve geleceğe problem taşıyan yozlaştırma yolları açıldı.
Ne yazık ki partizanlıklarla sergilenen ağır kusurların ve suçların üstleri yine partizanlıklarla örtülmeye çalışılıyor.
¤ 14 Aralık 2006 tarihli gazetelerde yer alan «Manisa’da babaya korkunç infaz… Boğazı kesilmiş bulunan kamyon şoförünün, iki oğlu tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı»
¤ 25 Ekim 2008 tarihli gazetelerde yer alan : «Üniversite mezunları kazmacı olacak… Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu ocaklarındaki 3 bin kişilik işe 37 bin 196 kişi başvurdu. Bunların 1160’ı üniversite mezunu…»
¤ 05 Mart 2009 tarihli gazetelerde yer alan : «İzmir’de skandal! İzmir’in Ödemiş ilçesinde, 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi çocuk, bebek dünyaya getirdi.»
¤ 20 Mart 2009 tarihinde gazetelerde yer alan «Annesini satırla 13 parçaya böldü»
¤ 01 Eylül.2009 tarihli gazetelerde yer alan : «İstanbul’un Kadıköy ilçesinde 23 yaşındaki Begüm Veral isimli üniversite öğrencisi aşırı dozda uyuşturucudan yaşamını yitirdi.»
¤ 09 Kasım 2009 tarihli gazetelerde yer alan «Lise öğrencisi sınıfta dehşet saçtı : Ordu’nun Aybastı ilçesinde lise öğrencisi genç, sınıfta tartıştığı arkadaşını bıçaklayarak öldürdü, araya giren bir öğrenciyi de yaraladı.» haberleri elbette bizleri düşündürüyor!
İşte AKP yöneticilerinin 8 yılda bize sundukları. Neyi ellerinde tuttularsa çürüttüler.
AKP yöneticilerinin sorumluluklarını hatırlatan demeçlere de dikkatlerinizi çekiyorum :
¤ ÖSS 2009’da üzen tablo : ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan sonuçları açıklarken, 30 bin kişinin sıfır aldığını söyledi ve «Bu kitle geçen senekilerden daha fazla. Araştırmaya değer bir konu» uyarısını yaptı. Prof. Dr. İsa Eşme de «Ortaöğretim büyük zafiyet içinde» dedi.
¤ DSP Genel Sekreteri ve Denizli Milletvekili Dr. Hasan Erçelebi : «AKP eğitim sistemini çökertti»
¤ 10 Ekim 2006 tarihinde Türkiye Büyük Meclisi’nde tutanaklara geçen konuşmasında CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce «Değerli veliler, sizi uyarıyorum bir öğretmen olarak : Çocuklarınızı Millî Eğitim Bakanlığından koruyunuz. Koruyunuz, evet!..» dedi.
Türkiye’de Türk Bayrağı taşımak da suç kabul ediliyor!
16 Ağustos 2008 tarihli gazetelerde yer alan MHP Osmaniye ili, Toprakkale ilçe başkanı Tamer MAK’a aracının plakasında bulunan Türk Bayrağı sebebiyle emniyet görevlileri tarafından ceza yazıldığına dair haberler hafızalarımızdan silinmedi.
Vatan ve millet sevgisinin yasak olduğu ülkemizde tüyler ürperten soruşturmalara şahit oluyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi Niğde Milletvekili Mümin İNAN’ın 25 Haziran 2010 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ifade ettiği konuya da dikkatinizi çekiyorum : “Konu İçişleri Bakanımızı ilgilendiriyor ama Sayın Hükümet üyesi Ulaştırma Bakanımız da burada. Niğde’de aylardır arabasının arkasında Türk Bayrağı resmiyle gezen bir vatandaşımız «ismi Talat Ayhan» bir kardeşimiz, dün emniyet güçleri tarafından çevrilmek suretiyle arabasının arkasındaki Türk Bayrağı’nın kazınmasını ve aksi takdirde alınan ruhsatının geri verilmeyeceğini ifade etmişlerdir. Vatandaşımız Türk Bayrağı’nı kaldırmıştır. Bu bir suç mudur, yoksa «aylardır arabasının arkasında Türk Bayrağı’yla gezen birçok insanımız var» son zamanlarda, özellikle Türkiye’de meydana gelen terör olaylarının arkasından Türk Bayrağı’nı bir tahrik edici unsur olarak mı görmektedirler ve bunun için mi kaldırmaktadırlar? Vatandaşımız bunu sormaktadır. Ben de Talat Ayhan adına ve Niğde Milletvekili olarak, Hükümet üyelerinden bunu hassaten cevaplamalarını arzu ediyorum.”
Başarısızlık halka hizmet gibi yutturuluyor
03 Nisan 2007 tarihinde Nancy’den kalkan TGV’nin (hızlı trenin) hangi şartlarda ve nasıl bir teknolojiyle saatte 574,8 kilometre sürat yaptığını AKP’li yöneticiler biliyorlar mı?
Avrupa’da 29 Mart 1955 yılında kırılan dünya rekoru olan saatte 331 kilometreye biz AKP iktidarıyla 2010 yılında ulaşabildik mi?
AKP iktidarına bağlılıklarını ifade ederek beni eleştirenlere soruyorum : Bizi 55 yıl sonra ve 8 yılda bu iktidar mensupları hangi noktaya getirdiler?
30 Ocak 2006 tarihinde gazetelere yansıyan «Ankara Ekspresi 17 saatte İstanbul’a ulaşabildi» haberi ulaşımda ne kadar çağdaşlaştığımızı bize göstermektedir.
Rayları yenilenmeden hız yapıldığı için birçok insanın ölümüne sebep olan kazalar ve döşenen hatların kalitesizliğiyle gündeme gelen «hızlı tren skandalları» ister istemez çeşitli suçlamalara da sebep olmaktadır.
Alt yapıları gözden geçirilmeden, tecrübesiz elemanlarla gündeme getirilen bu «hızlı tren projeleri» kurbanlar vererek çöktü. Sorumluluklar makinistlere yüklendi. Bu yöndeki Avrupa’daki uygulamalar gözden geçirilmeden sırf hava atmak ve propaganda yapmak için yapılan uygulamalar görüyoruz ki hep facialarla sonuçlanıyor.
Trenlerin hız yapabilmeleri için teknik hesapların yapılması gerekirdi. Çekicilerin «lokomotiflerin» ve vagonların «kompartımanların» elverişliliği üzerinde seviye testleri, teknik yapıları «donanımları» konularında ve süratle ilgili ön araştırmalar yapmadan hızlı tren uygulamalarına geçmek akılla ya da mantıkla izah edilemez ! Zemin hesapları, mevcut rayların cinsleri, bağlantılarının, dönüş açılarının ve meyillerinin araştırılması, taşıyıcılıklarının irdelenmeleri, tekerlerin sürate bağlı olarak ısınma veya parçalanma risklerinin incelenmeleri gerekliydi. Mevcut trenleri hızlandırarak, demir yolu etüdleri yapılmadan «hızlı tren diye yutturmaya kalkışmak» bir gaflet, bir cinayettir !
Sadece bunlar da değil, ayırımcılık yapılmadan, çalışan veya emekli bütün demiryolu mühendislerinin, yüksek teknolojiyle uğraşan kurumların, üniversite camiasının görüşlerine ve bilgilerine başvurarak bir hızlı tren konseyi oluşturulmalıydı.
Bunların hiç biri yapılmadı !
İlkel şartlar altında yapılacak sürat felakettir
¤ 30 Ağustos 2009 tarihli gazetelerde duyurulan «Metrobüs hattı bir yılını doldurmadan milyon dolarlık “metrobüs” asfaltında başlayan çatlak, çökme ve kopmalar hayret uyandırdı. Büyükşehir Belediyesi: Metrobüsler çizgi halinde ilerliyor. Her gün aynı noktada 2 bini aşkın fren yapılınca çökmeler oluyor»
¤ 20 Nisan 2010 tarihinde gazetelerde yer alan «Yol çöktü 30 araç içine düştü»
¤ 01 Mart 2010 tarihli gazetelerde aktarılan «D-100 karayolunda yeni yapılan duble yol çöktü»
¤ 14 Mart 2010 tarihli gazetelerde de yer alan «Yol çöktü, araçlar yolda kaldı» haberleri dahi onlara en ufacık bir uyarı yapmadı!
Bilimsel araştırma yapmadan, ön çalışmalar ortaya koymadan «25 Haziran 2010 tarihinde, TBMM Genel kurulunda karayollarında bölünmüş çok şeritli yollarda hız limitinin saatte 90 kilometreden, saatte 110 kilometreye çıkarılması kararlaştırıldı.»
Uzun araç kuyruklarına çözüm bulamayanlar
Araçların süratlerini artırarak felaketlere zemin hazırlıyorlar…
Ülke çapında 100’den fazla tren seferlerini kaldıran AKP, adeta demiryolu taşımacılığını devreden çıkarıyor. İstanbul merkezli demiryolu taşımacılığı da bitirilmek üzere.
Yani AKP yöneticileri Türk Milletini iki olumsuzlukla karşı karşıya bırakıyorlar. Birincisi bütün dünyada hızla ve teknolojik katkılarla geliştirilen güvenli demiryolu taşımacılığı söndürülüyor. İkincisi ise bozuk yollara rağmen karayollarında sürate izin vererek, trafik yoğunluğunu ve kazaları artıracak olumsuzluklara kapı açıyorlar!
Yağışlı, kaygan, meyilli ve alt yapıları sağlam olmayan yollarda, ya da rüzgârlı anlarda gerçekleştirilecek sürat sadece kaza yapanları etkilemeyecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu karara imza atanlar da gelişmelerden ya da ölümlerden manen sorumlu olacaklardır.
Yollarda seyir halinde olan, trafiğe çıkmaları mahsurlu külüstür araçlara da sürat şansı vermek ölümlere davetiye çıkarmak demektir.
Henüz halkın ve sürücülerin trafik işaretlerine uyup uymadıklarının denetlenemediği, genelde işaret levhalarının yerli yerince konulduğunu, sağlam yolların yapıldığını söyleyemeyeceğimiz Türkiye’de «sürat çağından ve olumlu gelişmelerden bahsetmek» mümkün görünmemektedir.
Araçların hızları artırıldıkça yere yaptıkları basınçları artar. Durma anlarında, aniden fren yapma durumlarında da basınçlar değişik yönlere doğru artabilir. Yollarda çökmeleri, kaymaları, araç sapmalarını ve kazaları artırabilir veya ölümlere sebep olabilir.
Kendi kapasitelerinin üzerinde yük taşıyan, kendi hız limitlerinin üzerinde sürat yapan araçları düşünmeden uygulamaya konulan kararlar, karar sahiplerini gelecekte suçlu duruma düşürebilir. Bu durumda meydana gelecek ölümleri «kader» diye geçiştiremezsiniz.
«Sürat çağı» denilerek çift şeritli yollarda araç süratlerine artış izinlerinin verilmesi çok tehlikeli kazalara yol açacaktır. Çünkü mevcut iktidarın bilimsel araştırmalarla karar verme gibi bir alışkanlığı yok !
Hızın artması, kazaların çeşitlenmelerine de sebep olabilir. Yani çevreye sirayet ederek yerleşim alanlarını da tehdit edebilir. Zincirleme trafik kazalarını da önemli ve istenmeyen boyutlara çıkarabilir.
Ruh dengeleri sarsılmış, siyasi tahribatların içerisine sürüklenmiş, kapitalist ve emperyalist müdahalelerle düşünme duygularını yitirmiş bireylere sunulan her değişikliğin getireceği olumsuzluklar önceden gözden geçirilmelidir. Halkın fakirleştirilerek, baskılarla, eğitimsiz bırakılarak, Ergenekon’cu diye suçlamak suretiyle, iftiralarla Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını ve vatanseverleri suçlama operasyonlarıyla sindirilmiş toplumların normal düşünebileceklerini söylemek de imkânsızdır.
Bu yazdığım yazıyla ilgilileri ve yüce Türk Milleti’ni uyarıyorum. AKP yöneticileri sizin geleceğinizle, hayatınızla ve huzurunuzla oynuyorlar. Gelecekte bu olumsuz kararlarla oluşacak her olay için bu yazımla suç duyurusunda bulunacağım.
Devamlı problem ve huzursuzluk üreten AKP yöneticilerinin Türk Milleti için bir tek olumlu karara imza attıklarını ben görmedim. Bu arada bana daha önceki yazdığım yazılara dayanarak, eleştirilerimi onaylayan ve yürekten teşekkür eden AKP milletvekillerine de şükranlarımı sunuyorum.
Ankara, 27.06.2010
Selam ve sevgilerimle.
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Concepteur industriel – Architecte d’intérieur
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
55, rue Louise Michel
78711 Mantes la Ville
FRANCE
uzeyir.cayci@free.fr