ÜZEYİR LOKMAN ÇAYCI

ÜZEYİR LOKMAN ÇAYCI

17 Şubat 2023 Cuma

Çocuklar bizim! Bırakın siyaseti, insanca yaklaşın çocuklarımıza

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çocuklar bizim! Bırakın siyaseti, insanca yaklaşın çocuklarımıza

Çocuklar bizim! Bırakın siyaseti, insanca yaklaşın çocuklarımıza
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Üzeyir Lokman ÇAYCI

Siyasetçiler bilimsel komisyonlar kurarak çözüm aranmasının yollarını açma yerine, kişisel ve kendi seviyelerince açıklamalar yaparak problemlerin derinleşmesine sebep olmaktadırlar.

Kapalı kapılar ardında evlere, ekranlara, görüntülere hapsedilen çocuklara olumsuzlar yükleyen filmler ve psikolojik tahribat vasıtaları, kültür savaşları konusunda en ufacık bir serzeniş, tepki, uyarı ya da tedbir göremiyoruz.

İhmalleriniz ve kusurlarınız çocuklarımızı suç işlemeye itiyor

Türk Milli Eğitim sisteminin partizanlıklarla, umursamazlıklarla beslenmesinin semeresi kötü haberlerle bizlere yansıyor. Böyle bir zamanda suçlu çocukların affı konusunu gündeme getirmek ise başka bir gafleti yansıtıyor.

Ben 30 yıldır Avrupa’dayım. 20 yıldır da Fransa’da yetişkinlere eğitim veren teknik bir okulda teknik eleman olarak çalışıyorum. Bu çalışma süresi içinde bizim yanımızda da epey staj yapanlar oldu. Bunlardan büyük bir kısmını hapishanelerden gelen, topluma kazandırma amacıyla, son bir aylığa kadar sürelerini ücretsiz çalışarak,  meslek öğretilmek üzere gönderilen gençler oluşturdu. Bir çoğunun uyuşturucu, içki, sigara gibi alışkanlıkları olan, annesiz, veya babasız, ya da ailelerinden kopmuş problemli gençler olması bizim sorumluğumuzu artırıyordu. Bizden aldıkları olumlu belgelerle de hapis hayatları sonlanıyordu. Bu gençlerin davranış bozukluklarına, bize karşı kontrolsüz davranışlarına karşı «haydi ananı al da git buradan… Artistlik yapma ulan » gibi insanlık dışı tavırlara girmiyorduk. Hangi tabiyetten olurlarsa olsunlar, hangi şartlarda bulunurlarsa bulunsunlar, onları insan olarak görmek, onları olumlu yöne götürmeye yetiyordu. Asık suratlarıyla, hattâ ağlayarak bizim yanımıza gelenler, bir şahsiyet, bir meslek sahibi olarak, neşeli bir şekilde yanımızdan ayrılıyorlardı. Onlara hayatın olumsuzluklarını değil güzelliklerini gösteriyor, kötü alışkanlıklardan kurtulmanın getirilerini anlatıyorduk. Gerekirse diplomalı bir eğitime yönlendirerek iş sahibi olmaları için aracılık yapıyorduk. Yani bütün yönleriyle incelendiği zaman af,  ilk başta bilimsel, faydalı bir sunum değildir.

Devlet suç kaynaklarını kurutmalı önce. Tutuklamaları, yargılamaları, suçlamaları iftiraları ve cezaları ortadan kaldıracak uygulamalar başlatılmalı, önlemler alınmalıdır.

Hapishaneler, sokaklar, iş yerleri, kahvehaneler ve sokaklar birer eğim yuvalarına dönüştürülmelidir.

Gerekirse suç işlenen bölgelere psikologlar, spor öğretmenleri, antrönerler,  spor salonları, kütüphaneler,  götürülmelidir… Sırf gençlerin çalışabilecekleri, onları insan yerine koyacak yaklaşımlarla,  küçük fabrikalar, iş yerleri (toplu iğne, raptiye vb. üretecek küçük fabrikalar, grafik büroları, sanat atölyeleri, eğitim kurumları) açılmalıdır. Gerekirse sorunlu bölgelere100’er kişilik geniş kapsamlı destek komiteleri gönderilmelidir.

AKP’li yöneticilerinin «bir yıl içinde bölge için ne gibi çalışmalar yaptınız?» diye sorgulanmaları gerekir!

Milli Eğitim Bakanının olaylardan birinin bir yıl önce gerçekleştiğini ve bunu bildiklerini itiraf etmesi daha büyük sorunları, başka problemleri yaşayacağımızın bir göstergesidir. Bir yıl boyunca tedbir alınmadığı için bölgede meydana gelen diğer olay AKP yöneticilerinin ve Milli Eğitim Bakanı’nın kusurlu olduklarını işaret etmektedir.

Gerçekleri yok sayarak, olayları bilimsel olarak irdelemeden, gelişmeleri geçiştirerek, çağın bizim toplumumuza taşıdıklarını görmezlikten gelerek gelişigüzel reçeteler sunmak ancak bize yeni yeni acıların, değişik problemlerin kapılarını açacaktır.

Suçlu olan çocuklar değil, çocukları görevlerini yapmayarak suç işlemeye  sevkeden yöneticilerdir!

AKP ile ilgilenilmesi gereken bir çok hayatî konunun, bir çok  ciddi problemin boşlukta bırakıldığını görüyoruz. Bunun sonucunda da gerçek teşhisi ortaya koyamayacak ulu orta çıkışlar sergilenmektedir.

Siirt’te yaşanılan hadiselere verilmesi gereken ilk cevap süratle Milli Eğitim Bakanının istifa etmesi olmalıydı. Eğitimin dışında gezinenlerin ülkemizin kuzeyine, güneyine, doğusuna ve batısına aynı yakınlığı sergilemeleri ya da  nerede bulunduklarını irdelemeleri gerekirdi.

Büyüklerin küçüklere, küçüklerin küçüklere, küçüklerin büyüklere karşı işledikleri suçlara bakarak, bunların yoğunluğunu, bölgeler arası farklılıklarını, suç çeşitlerini, suç işlemeye sebep olan şartları  ya da etkileri  resimlemek  ve kıyaslamak gerekir.

Toplumumuz AKP gibi ABD güdümünde olan ve  insanlardan kopuk bir parti yönetimine hazır değildi

Vatandaşlarımızdan kendilerini eğitmelerini beklemek asla düşünülemez. Devlet kendi güçlerini «insan» ya da «hayvanlara»  karşı acımasızlığa, insafsızlığa sevketmez, biber gazıyla, tazyikli suyla vatandaşlarını cezalandırma seviyesizliğine düşmez… Kabalıklar sevgiyi yok eder… Merhametsizlikler nefreti artırır.

İktidar sahiplerinin üslûpları, icraatları bir şekilde topluma, daha sonra da kendilerine yansır!

Her iktidar tarafından yaz boz tahtası gibi ele alınan eğitim sistemi; siyasi seviyesizlikler, tecrübeyi, kariyeri, istişareyi  ve bilimsel kurumlaşmayı dışlayan  partizanlıklar çocuklarımızı etkileyen önemli konular arasında yer almaktadır. Anayasa dışına çıkan iktidarlarla,  aileler içerisine taşınan  işsizlik, yoksulluk, yönetim boşluğu, partizanlık, gelecek için umutsuzluk ve psikolojik  baskılar çocuklarımıza olumsuzluk yüklemektedir. Sokakların;  görüntülü  ya da yazılı unsurların etkileri, bunalımları ve sorunları körüklemektedir.

Başbakanlık koltuğunda oturan şahıs, küçük bir çocuğa «ister sever, ister döversin» dahi diyemiyor!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kendi makamına sembolik olarak oturtulan ilköğretim dördüncü sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya “Yetki artık senin. İster asarsın, ister kesersin. Her şey sende..”şeklinde hitapta bulunan bir şahsın başbakanlık koltuğunda oturması şiddetin devleti yönetmeye talip olanlarca çocuklarımıza kadar nasıl yansıtıldığını göstermektedir. Psikolojik etkileri hesap edilmemiş her söz, her davranış, her karar ve her tavır sahiplerini belirler. Bulundukları yeri, gayelerini, hedeflerini, projelerini ve psikolojilerini açığa çıkarır… İç dünyalarını, seviyelerini, karakterlerini, saplantılarını ele verir, yani teşhir eder. Devleti, devlet adamlığını, yönetmeyi ve yöneticiliği nasıl algıladıklarını ortaya koyar!

İşte bizim başımızda, 8 yıllık zamanımızı öldüren insanların ruh portresi bu! Bizlere olumsuzlukları yaşatan, ülkemiz için en ufak bir hizmet getirmeyen anayasa dışı özel mahkemeler kurdurarak Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını ve  vatanseverleri  yargılatan bir şahsiyetin iç resmi!

Toplumu düşünmeyen, çocukları eğitmeyen, gereksiz ve zamansız işlerle uğraşan, ülkenin zenginliklerini, iş alanlarını satan ya da kurutan, millete, eşit ve adil hizmet götürmeyen, kendi kişisel zenginliklerine devlet imkânlarıyla zenginlik katan iktidar mensupları mutlaka sorgulanmalıdır.

Görülüyor ki devlete, millete, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları değil görevlerini yapmayarak, anayasayı ve yasaları ihlâl ederek, çocuklarımızla ilgilenmeyerek, partizanlık yaparak AKP’li yöneticiler zararlı olmaktadırlar. Yani yargılanmaları gerekenler AKP’li yöneticilerdir.