21 Kasım 2024 Perşembe
ÖNCER ÜNLÜ
BAŞYAZAR
Bilindiği üzere eğer bir aksilik olmazsa öğretmen camiasının en az yüzde doksan beşi, önümüzdeki aylar içinde ” Uzman ve Baş Öğretmenlik ” payesini kapmak için kariyer sınavına girecekler. Birileri sınava girmeyin diyor, birileri de girin diyor. Bakalım bizim camia kendi düşünme yeteneğini mi kullanacak, yoksa yine sürü psikolojisiyle mi hareket edecek?
Her zaman olduğu gibi bizim toplumumuz, hangi konuda olursa olsun ortak akılla üretilen bir çözümü bulamaz. Niçin ? Herkes ben biliyorum diyor ya; herkes her konuda uzman ya. Kimse kimseye güvenmez, bağırarak çağırarak tartışırlar, ne dediklerini kendileri bile anlamaz. Havanda suyu döver de döverler. Çözüm odaklı bireyler olmadığımız için de ana sorun öylece ortada durmaya devam eder. Geçici pansuman tedbirleriyle idare eder gideriz. Nereye kadar gideriz ? Onu da Allah bilir.
Bizim gibi tarihi en az 200 yıl geriden takip eden toplumlar, hatalardan dersler de çıkarmazlar ve bu kısır döngü devam eder gider.
Gelelim öğretmenlerimizin uzmanlığına…
T.D.K. der ki; ” Uzman ” kelimesinin anlamı şudur: ” Belirli bir işte, belirli bir konuda bilgili, ileriyi görme ve becerisi çok olan, bilir kişi ” der. İkinci bir tanımda da ” herhangi bir bilim dalında lisansüstü eğitim yapan kişi ” ye der. Dikkat edin lütfen burada. Bir bilim dalı diyor.
Size birkaç tane bilim dalı yazayım; aslında biliyorsunuz da yine de tekrar edelim. Astronomi, Fizik, Kimya, Tıp, Matematik, Geometri, Biyoloji, Sosyoloji, Psikoloji, Antropoloji…… Listeyi uzatabiliriz. Bunun yanı sıra hukuk alanında, maliye ekonomi alanında, finans alanında ya da bilişim alanın da da kişiler uzmanlaşabilir. Ama bu alanlarda uzmanlaşmak, takdir edersiniz ki PC başında gereksiz konuları içeren 180 saatlik dersle ya da mevzuatı ezberleyerek dünyanın eğitim seviyesi yüksek ülkelerinde olmaz. Bir kişinin saydığım alanların herhangi birinde uzman olması için en az beş yıl ekstra eğitim görmesi gerekir. Uzun yıllar finans, maliye, vergi, hukuk gibi alanlarda çalışan büyüklerine yeni başlayan meslektaşları niçin ” Üstat ” der, biliyor musunuz?
Uzman unvanını aldığınızda, işinizin niteliği değişir. Ona göre artık çalışırsınız. Peki okul müdürü sınava girdi uzman oldu. Sınıf öğretmeni uzman oldu. Hangi nitelikleri değişecek ? Söyleyin bakalım yine öğretmen aynı okulda derse girecek, müdür aynı görevi yapacak. Kendinizi kandırmayın.
Birde işin acıklı tarafları var. Güler misiniz ? Ağlar mısınız ? Size kalmış. Matematik öğretmeni olmuş tezsiz yüksek lisans yapmış. Hangi alanda ? Gastronomi alanında. Ya da sınıf öğretmeni, tezsiz lisans yapıyor. Hangi alanda ? Muhasebe de. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Eğer, öğretmen arkadaşım yüksek lisansını tezli yapıyorsa sıkıntı yok. Nerede bu tezsiz yüksek lisans işi. Yaklaşık 80.000 bin ile 90.000 arasında öğretmenin tezsiz yüksek lisans yaptığı ve uzman öğretmenliği garantiledikleri konuşuluyor. Ben bu sayıyı araştırmadım ama çevremdeki sendikalı olan arkadaşlarımın çoğunun ifadesi böyle.
Öğretmen arkadaşlarımızın neredeyse tamamı eğitim ve fen edebiyat fakültelerinden 4 yıl okuyarak mezun olmuşlardır. Daha bu insanları niçin sınava sokuyorsunuz?
Velev ki sınav yapıldı ve sınava girdiniz. Peki ÖBA ‘da gösterilen 180 saatlik dersin ya da ezberlediğiniz kanun ve mevzuatların, genelgeleri, yönergelerin sınıfta ne faydasını göreceksiniz ? Hangi sınıfta hangi öğrencilere bunları anlatacaksınız ? Bunları niye düşünelim ki! Ancak benim gibi bir avuç aptal düşünür değil mi?
Peki sendikalar ne yapıyor ? Öğretmenlerin hangi işini çözüyorlar ? Niçin bir araya gelmiyorlar ? Gelirler mi ? Gelmezler çünkü hepsi birbirinden nefret ediyor. Tek bildikleri sendika aidatı toplamak, okul okul gezip yok avukatımız var, yok sendikalı olan öğretmen her ay fazladan 220 tl alacak, yok ayın birincisi bizim sendika oldu, yok sayemizde promosyonlarınız arttı gibi içi boş konuşmalarla gezip durular. Diğer bir grup da gelir sanki kendileri bizim sahibimiz gibi ” im ” iyelik ekini getirerek öğretmenim diye konuşmaya başlarlar. Arkadaş ben devletin bir öğretmeniyim ne senin kaleminim ne de araban . Arkadaşlar diye konuşmaya başlasan şık olmaz mı ? Tabii bu ince vurguya kaç kişi dikkat ediyor ki ? Birde hepsi öğretmenler odasına parlak posterlerini asarlar. Bu mu öğretmenlerin çıkarlarını korumak ?
Yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılında M.E.B. uzman öğretmenlik sınavı yaptı. Baraj 65 puandı ama 49 puan almış öğretmene bile uzman öğretmen payesi verdiler. O zamanı da dün gibi anımsıyorum, öğretmen arkadaşlar ha babam de babam hizmet içi faaliyetlere katılım formu topluyordu. O zaman uzman olan öğretmenlerin bir çoğu ne yaptı ? Söyleyeyim ! Öğretmenler odasındaki dolaplarının üzerine ve sınıf defterlerinin üzerine uzman öğretmen ………. diye ad ve soyadlarını yaptılar . O zaman bunların içinde tanıdığım en az beş kişi vardı dilekçe yazamayan, zümre toplantısı hazırlayamayan. Sanırım tarih tekerrür edecek yine aynı çıkartmaları göreceğiz. Adam nasıl övünecek tabii ?
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde öğretmen maaşları doyurucu ve öğretmenlere büyük değerler veriliyor. Ayrıca öğretmenler her daim eğitim ve öğretimle ilgili yüz yüze kurslara katılarak, bilgi ve birikimini zenginleştiriyor. Şili, Meksika, Kosta Rika, Polonya, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail gibi ülkelerde bile öğretmenlerin konumu ve geliri bizlerden yüksek. Avrupa’yı, A.B.D. yi , Kanada’yı vb. saymıyorum bile. Bizler ise maaşımıza 200tl katkı yapacak diye boş işlerle uğraşıyoruz hem de canla başla. Çok ironik bir durum ama kaç öğretmen bunun farkında. Kendi adıma ben bu sınava girmiyorum fakat yakın arkadaşlarımdan o kadar baskı gördüm ki ! Niye girmiyorsun ? Çok mu zenginsin ? Paraya ihtiyacın mı yok ? soruyla uğraşıp durdum. ” Ben sizlere saygı duyuyorum ama şunu da unutmayın ” dedim. Alacağınız bu 2000 tl üç ay içinde satın alma değeri olarak 1000 tl ye gerileyecek.
Pandemi döneminde ülkemiz için canla başla, hatta hayatlarına mal olsa da gece gündüz çalışan sağlık görevlilerimize, geçen ay içinde bakanlıkları süper olmasa da maaş ve ücretlerinde iyileştirmeler yaptı. Bunda elbette gözümüz yok. Maaşlarımız artacak diye; sağlıkçılar sınava girmiyor, emniyet teşkilatı girmiyor, savcılar, hakimler girmiyor, amma öğretmenler girecek. O zaman haklı olarak soruyorum: ” Biz analıktan mıyız” ?
Oysa ortak akılla bir araya gelseniz, aldığınız maaşlarda o kadar çok iyileştirmeler yapılır ki! Neler mi yapılabilir ?
Öğretmen maaşlarındaki gelir vergisi oranları istenirse düşürülebilir.
Her ay aldığınız ücretten gelir vergisi kesilmez.
Eşi çalışmayan öğretmene daha fazla eş parası verilebilir.
Öğretmenlere verilen çocuk yardım ödenekleri günün koşullarına göre yeniden düzenlenmelidir.
Nöbet ücretleri arttırılabilir.
7 gün üzeri yapılan maaş kesintisi 15 gün ve üzerine çıkarılabilir.
Ücrette eski sisteme dönülür ve öğretmenin sadece okula gelmediği günün ücreti kesilir.
Öğretmenler Gününde öğretmenlere çalıştığı yıla göre net 1 maaş verilebilir.
Şimdi soruyorum sayın sendika yöneticileri ve sendikalı arkadaşlarım : ” Bu çözümleri hayata geçirmek çok mu zor “?
Özellikle sona bıraktığım bir konu da ” Baş Öğretmenlik ” . Hani hepimizin baş öğretmeni Mustafa Kemal Atatürk’tü ? Ne oldu ? Onun kadar bilgi, görgü ve birikiminizin olduğunu mu düşünüyorsunuz ? İçinizde hala dilekçe yazamayan, zümre tutanağı hazırlayamayan, internetten sınıfı için yapacağı çalışmaları incelemeden indiren, nöbet tutmaktan ısrarla kaytaran, aman milli bayramlarda bana görev gelmesin diye dua eden, meslek hayatı boyunca öğrencilere hep zul eden, bayram kutlamaları çabuk bitsin diyenler oldukça sizler ” Uzman ya da Baş Öğretmen ” olsanız ne yazar ?
Bu yaşıma kadar tek baş öğretmen tanıdım. Ölene kadar da baş öğretmenim o. bunu da laf cambazlığı ya da bazı yerlere şirin görünmek için söylemiyorum. Zaten beni tanıyan çok iyi tanır. Hayatında unutamaz. Baş öğretmenim bakın heceliyorum. Mus-ta-fa Ke- mal A-ta-türk. Sizlerde sakın bunu unutmayın.
Maaşların iyileştirilmesi, kaliteli bir yaşam ve öğretmenlik mesleğinin saygınlığını kazanmak için sendikalarınıza baskı yapın otursunlar sizleri seviyorlarsa çözüm üretsinler.