OKTAY EROL

OKTAY EROL

03 Nisan 2024 Çarşamba

Nüfusun üçte ikisinden söz ediyorum…

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nüfusun üçte ikisinden söz ediyorum…

Nüfusun üçte ikisinden söz ediyorum…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

OKTAY EROL

Belli ki, “iktidar” emekli aylığında “iyileştirme” yapmak için yılbaşını bekleyecek! O zamana değin yaşamını nasıl sürdürdüğüne aldırmayacak; mevsimsel besinlerinden yararlanmadan yaz aylarını nasıl bitireceğine/ kış ayları için nasıl bir hazırlık yapacağına bakılmayacak! Ancak yeni yıl yaklaşırken, o güne değin oluşacak enflasyon sarmalında nasıl canının yanacağını/ nasıl ayakta durma uğraşı vereceğini umursanmadan, yaklaşan “yerel seçimler” öncesinde algı yatırımı olarak aylıklar artırılacak!

“İktidarın” önde gelen, halkı “en iyi” düşünen olduklarını ileri süren, çıkmazda kaldıklarında dar gelirlinin cebine göz dikenler için akıl yürütmek, “anlamlı” bir yaklaşımda bulunmak, “haklılık” aramak olanaksız! Şunu neden anlamıyorlar: Canlı doymadan, temel gereksinmelerini karşılamadan yaşamını sürdüremez, yaşadığı toplumda da “sağlıktan” söz edilemez! Ülkenin bir zorluğu varsa, her yurttaş kendi ölçütünde destek olmalı; tamam! Savurgan sayılan her şeyden uzaklaşılmalı, az kazanandan az/ çok kazanandan çok vergiler alınmalı da, öyle olmuyor ki! “İktidar”, sıkıştığı her süreçte dar gelirlinin, emeklinin, emekçinin üzerine çullanmayı, onları daha da acılandıracak yaptırımlar uygulamayı erek sayıyor! Yol bu mu?

***

Geçtiğimiz günlerde yazmıştım; yılbaşından bu yana, emeklinin aylığıyla alınacak ekmek sayısı binaltıyüzlerden binlere gerilemişti! Ekmek sayısının üçte birinin yok olmasına karşın, emeklinin enflasyon altında ezdirilmediği, bundan sonra da ezdirilmeyeceği yönünde açıklamalar yapmaktan uzak durmamışlardı! Komik değil mi?

Sokağı bilmiyorlar mı diyeceğim, yedibinbeş lirayla ne alınabiliyor sormuyorlar mı diyeceğim, ev kiralarında yaşanan aymazlıklar konusunda bilgileri yok mu diyeceğim de; koca yirmibir yıldır ülkenin başındalar, her kentten vekilleri var/ seçmenleri var, kendi medyaları yer vermekten uzak dursa da sosyal medyada sayısız yaşam öyküsü dolanıyor, onları da mı görmüyorlar/ duymuyorlar anlamakta zorlanıyorum!

***

Yurdun her kentinde mahalleler zapt eden sığınmacılarla, denize kıyısı olan kentlerin her tür olanaklarından yararlanmada zorluk yaşamayan turistlerin “sevinci/ erinci” yerinde! Ancak bu yurt için emek vermiş, zemheri soğuğa karşı durmuş, sarı sıcakta boş durmayan yurttaşlar “yabancıya” sağlanan olanaklardan uzak!

Dar gelirli, emekli her zamankinden daha çok “zorluklar” karşısında kaygılı; bir gün sonrasını/ iki gün sonrasını düşünebilmekten/ hayal kurabilmekten uzak! Bu yaşanan kaygıların çözümü için de yerel seçim öncesini “göstermek”, o zamana değin yurttaştan bugünkü yaşadığı “acıların” katlanmasına sessiz kalmak…

***

Bunun savsaklanacak durumu yok! Göz göre göre insanların beslenebilmesi için gereksinen tüm temel ürünlere ulaşmak her gün biraz daha zorlaşıyor! Alınamıyor, tüketilemiyor! Bu olgunun “toplumsal sağlık” açısından ne denli önemli olduğu, gelecek için beslenememiş/ salpa/ cılız/ uyuşuk bir toplumun başarısızlıklara sürükleyeceği de unutulmamalı! Üçten/ beşten değil, nüfusun üçte ikisinden söz ediyorum; ne şakası, ne de düşünecek zamanı yok bunun!