OKTAY EROL
Aylar öncesinden “böyle olacağını dememiş miydik” diyeceğim de; çok bilmişlik olacak! Başta Adana’dan “kimse sevinemeyecek” demiştik örneğin! “İktidara” yakın duranların umursamazlığı, “iktidara” pamuk ipliği ile bağlı “sözde” sivil toplum örgütlerinin yaşanacakları öngörmezliği, “Şakirpaşa kapanmayacak, yalancı bunlar” diyenlerin söz bilmezliği bugünleri yaşatacağı belli değil miydi? Değildi demeyin; çarşambadan belliydi, perşembenin getireceği!
Daha yağmurlu/ soğuk/ kış günleri gelmedi! O günler daha gelmeden “havalimanının suyu çıktı”! Her giden “dizinin bir yanını” döverek dönüyor! Kimi gidiş yolunun baştan/savmalığına, kimi neyin/ nerede olduğu belirsizliğine, kimi yaptıklarından “bin pişman” olan denize kıyılı yerleri örnek alan fiyat yüksekliğine, kimi ulaşımın zorluğuna, kimi bir şişe suyun ederine, kimi “uçuş saati” karmaşasına gönderme yaparak “dert” yanıyor!
***
Sosyal medyayı doğru/ yerinde kullanırsanız “en büyük güç, en büyük yardımcı, en büyük bilgi kaynağı, en büyük kurtuluş umudu… Gücünü, yerini bilmez, işi “algı” olarak kullanmayı yeğlerseniz de bambaşka bir alan…
Açıldığı günden bu yana “tamam, çok iyi olmuş” diyen bir kişiyi ne duydum, ne de duyanı biliyorum! Adana içindeki rahatlığına alışanlar, Uluslararası Çukurova Havalimanı’nı görüp/ yaşayınca nelerinden söz etmiyorlar, “eskinin” nelerini özlemiyorlar ki? Adını da vereyim; Ceyhun Özgönül adlı kullanıcının Şakirpaşa Havalimanı’nı “hicvederek” yazdıkları önce güldürüyor insanı, sonra da geçmişin yaşanmışlıklarına saplayarak düşündürüyor! Neydi o günler değil mi? Uçağa yetişmek için bu denli sıkıntı yaşar mıydınız örneğin, ya da ulaşım bedelinin dargelirli cebinizi bu denli zorlar mıydı?
***
Sosyal medya hesabında Özgönül Şakirpaşa Havalimanı günlerinin Uluslararası Çukurova Havalimanı dönüşümünü şu sözlerle betimliyor:
Oh be! Sonunda bizim de 87 yıl sonra, kente uzak mı uzak, çevresi ıssız mı ıssız, uçağa yetişmek için özgürce telaşlanıp 3 saat önceden yola çıkmak gereken, taksiyle 1000 TL, servisle 250 TL’ye gidilen, kötü havalarla, gece iniş binişlerinde doyasıya strese girebileceğimiz, kafelerinde çayın 60, simidin 50, suyun 42 TL’ye satıldığı, bir havaalanımız oldu çok şükür!..
Neydi öyle, kentin ortasında, çat kapı komşuya gider gibi dolmuşa 25, taksiye 100 TL verip havaalanına gidebilmek? Evden yalnız bir saat önce çıkmak, uçaktan inip en geç yarım saat sonra evde ya da 10 dakika sonra kent merkezinde ciğere kimyon serperken olmak?.. 3.Dünya ülkesi miyiz? İyi ki fazla gürültü koparmamışız da, biz de çağa ayak uydurabildik sonunda!..
***
Adana’ya çok büyük haksızlık yapıldı! Üstelik “bir” yüklenici firmanın daha çok kazanması için! Bakın, ayı doldurmadan “havalimanının suyunu çıkardılar”! Hoşnut olana rastlamadım! Bundan aylar önce başlayan “tepkilere” ses çıkarmayanların “o gün de” ne dedikleri belli değildi, bugün de ne düşündükleri belirsiz! “Yalancı bunlar, havalimanı kapatılmayacak” demişlerdi, alanı dolduranlar da haykırarak “destek” olmuşlardı ya; şimdi gelip gitmek istesinler gidecekleri yere bakalım, ne yanıt alacaklar! Biliyorum, o zamanda “tepki” bilmezdiler, şimdi de “tepki” göstermezler olmuşlardır! Ama olan Adana’ya/ Adanalıya oldu işte; görün! Kış gelmeden suyunu çıkardılar işte!