Mustafa Topaloğlu
İnsanlığın ve hayatın temeli sevgi üzerine kurulmuştur. Sevgisiz hayat, yaşanmamış bir hayattır. İnsan ömrünün her safhasında sevgi vardır. Sevgi, yalnızca insanlara duyulan bir duygu olmayıp canlı cansız tüm varlıklara duyulan çok önemli bir duygudur.
Özellikle çocuklar, bu duyguyu çok daha yoğun olarak arzularlar. Sevgi, onların temel gıdalarıdır. Bedenlerinin gelişmesi için beslenmeye ihtiyaçları olduğu gibi, kişiliklerinin gelişmesi için de, sevmeye ve sevilmeye ihtiyaçları vardır. Çünkü, “Sevgi var eder insanı.” Cihan peygamberi Hz. Muhammet Mustafa (s.a.s) efendimiz, Peygamberlik Nübüvvetini de iki kelime üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bunlardan birincisi, “Rab”dır. İkincisi, “sevgi”dir.
Sevgi, sonsuz bir hazine. Bu hazineyi kullanabilen hem dünyasını hem de ahretini kurtarır. İnsan sevmeye başlayınca, hayatın anlamını ve zevkini hissetmeye başlar. Sevginin güzellikleri insanı hayata bağlayıp yaşatır. Bir filozofun dediği gibi, “iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyen sevgi, gerçek sevgidir.” Sevgilerin en güzeli ve kalıcı olanı da ” Allah (c.c.)” sevgisidir. Böyle bir sevgiyi elde etmenin yolu da, çocuklarınıza küçük yaşlarda “dini değerleri” önce yaşayarak sonra da anlatarak sevdirmelisiniz. Çocuğun ruh dünyası Her varlık gibi insan yavrusunun da bir fiziksel yönü, bir de ruhsal yönü vardır. Çocuğun bedeni ihtiyaçlarından daha önemli olan ruhi yönüdür.
Esasen bedenin ve ruhun ihtiyaçları bir birini tamamlıyor. Anne ve babaların büyük bir çoğunluğu, çocuklarının fiziksel ihtiyaçları için gösterdikleri hassasiyetlerinin yarısını dâhi, ruhsal ihtiyaçları için göstermiyorlar veya gösteremiyorlar. Kişiliklerinin oluşmasında gerekli olan davranışları bilmediklerinden dolayı da yanlış istikamette yönlendiriyorlar. Oysa çocukların kişiliklerinin oluşması, okul öncesi aile ortamında ve anne babanın kontrolünde oluşmaktadır. Çocuklar, dünyaya geldiklerinde boş olarak aramıza katılıyorlar. Çocuğun bu boş beyni, iki şekilde dolduruluyor. Birincisi, fıtri olan duygularla, İkincisi, anne ve babanın vereceği bilgilerle, Bilinçli anne ve babalar, çocuklarının fıtri duygularını göz önünde bulundurarak verecekleri eğitimle evlatlarını hayata hazırlarlar. Çocuğun fıtri duygularının başında da, “sevme ve sevilme” duygusu gelmektedir. İkincisi de, “inanma ve güvenme” duygusudur.
Çocuk, önceleri annesine inanır ve güvenir. Daha sonra, “kutsal olaylara” ilgi duymaya başlar.( Çocuğun masallara ilgi duyması da bu duygudan kaynaklanıyor.) Gücünün üstündeki bu olaylar, fıtrattan gelen eğilimlerle çocuğu “dini inanışlara” yöneltiyor. Yapılan araştırmalara göre, çocuğun ruhsal yapısının dini inanışlara yatkın olduğu, içgüdüsel bir yapı içerisinde geliştiği, böylece dini inancın kendiliğinden oluştuğu gerçeğini ortaya koymuştur. Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde, bu durumu şu şekilde izah ediyor. “Her çocuk İslam fıtratı üzerinde doğar. Anne ve babalar, çocuklarını nasıl eğitirlerse, çocuklar da ona göre şekillenirler.” Buyurmaktadır. Buna göre, Allah’u Teala’nın en güzel emanetleri olan çocuklarımıza, dini değerleri sevdirerek vermek hepimizin aslı görevi olmalıdır.
İlk planda yapılacaklar Herkesin bildiği gibi,çocuğun ilgi alanı “oyun” dur. Vereceğiniz dini eğitimin esası oyunla bütünleştirilmeli. Bunun için de, çocuğun dünyasına girmeli ve onun ilgisini çekmelisiniz. Anlatıma dayalı bilgiler yerine, “model olma” yolunda özel gayretler göstermelisiniz. Buna bir örnek verecek olursak, Günde beş vakit dinlediğimiz “ezanı” duyduğunuzda, hemen toparlanmalısınız. Konuşuyorsanız susmalısınız. Televizyonda eğlence programı seyrediyorsanız kapatmalısınız. Radyodan müzik dinliyorsanız sesini kısmalısınız. Ezan sesini ilk duyduğunuzda “Aziz Allah celle celalühü” demelisiniz. Hulasa ezana duyulan saygı çocuğa hissettirilmeli. Ezanla namazla ve diğer dini kavramlarla çocuğun dikkati çekilmeli. Sizin bu fili davranışınız, mutlaka çocuğunuzun ilgi alanına girecektir. Çocuğunuza bir şey demeden, size ezanla veya dinle ilgili sorular soracaktır. İşte bu noktada, çocuğunuzu bilgilendirme göreviniz başlıyor. Bu hassas zaman birimi içinde Allah’ı, dini, ezanı, namazı ve diğer dini değerleri sevdirmenin en uygun zamanıdır.
Burada dikkat edilecek husus, çocuğunuzun seviyesine inerek bıkmadan ve de bıktırmadan onunla bütünleşebilmenizdir. Uzun vadede yapılacaklar Ezanla ilgili verdiğimiz örnek, her gün yapılması gereken bir görevdi. Haftada, yılda veya ömürde bir yapılacak “dini vecibeler” için de hazırlıklı olmak gerekiyor. Haftada bir gün kılınan “Cuma namazının” önemi ev içinde “gündem” oluşturmalıdır. Senede bir ay tutulan “Orucun” ayrıcalığı günler öncesinde evin içinde ve dışında tartışılıp konuşulmalıdır. “Ramazan Bayramının” ve “Kurban Bayramının” sevinçleri her yönüyle hissettirilmeli ve yaşanmalıdır. Kurban Bayramında kesilecek kurbanlar hakkında konuşmalar ve değerlendirilmeler yapılmalı. Kurban etlerinin dağıtımı özellikle çocuklara yaptırılmalı. Çocuk işe yaramanın gururunu yaşamalı. Ömürde bir defa veya birkaç defa yapılan “Hac ibadeti” için aylar öncesinden gündem oluşturmalı, konuşmalar yapılırken çocukların dikkatlerini çekecek şekilde değerlendirmeler yapılmalı ve soru sormaları sağlanmalı.
Düşüncelerinin önemi varmış gibi arada bir onlara danışılmalı. Bir şekilde çocukların dikkatleri çekilmeli ve dini konulara ilgi gösterecek durumlara getirilmelidirler. Diğer yapılacaklar
·Ev içinde dini çağrıştıran nesneler göz önünde bulundurulmalı. (Seccadelerin, tespihlerin göz alıcı yerlerde bulunması gibi.)
·Din eğitimi, ani kararlara değil uzun vadeli kararlarla yapılmalı.
· Çocukta din eğitimin yaşı 7 dir. Uygulama safhası ise, 10 yaşından sonra yapılmalı.
· Namaz eğitimine başlamadan önce, büyük camilere yapılacak “cami eksenli” gezilerle çocuğu namaz kılmaya özendirmeli.
· Namazın alt yapısı olan “taharetin” ve “abdestin” önemi vurgulanmalı.
· Namazı çağrıştıran kavramlar evin içinde ve her yerde gündem oluşturmalı.
· Namaz ile camı arasında bir bağ kurulmalı. Cami kültürü, hayatın bir parçası olarak değişik zamanlarda tanıtılmalı.
· Cami ve cami görevlileri cazibe merkezi haline getirilmeli.
· Çocuğa dini eğitim verilecek diye “sık boğaz” edilmemeli. Kendi doğallığı içerisinde bırakılmalı.
· Çocuğa dini eğitim verilirken “Ka’be”/ “Beytullah”/ “cami ilişkisi” anlatılmalı.
· Cuma, Bayram namazı, dini törenler, cenaze namazları, teravih namazları gibi kalabalık ortamlar, mutlaka değerlendirilmesi gereken fırsatlardır.
· Dini değerleri sevdirmede anne ve babanın en büyük sermayesi “sabır” olmalı.
· Yanışlar karşısında, ayet, hadis ve diğer bilgilerle çocuk korkutulmamalı.
· Din eğiminde unutmamanız gereken çok önemli bir kural vardır. “Eğitimde, doğruları söylemek değil, yapmak önemlidir.”
· Çocuğunuzu eğitirken yapacağınız en önemli iş, “ilgi ve zamanınızı”ona verebilmenizdir.
· Çocuğunuza dini bilgiler verirken kendisin de isteyip istemediğini sorun.
· Çocuğunuzu eğitirken Allah’a sığının. Onun yardımını dileyin. Bu kutsal ve zevkli görevin tek başınıza yapabileceğiniz bir görev olmadığını bilin. Çok çetin olmakla birlikte çok zevkli bir yola girdiğinizi hiçbir zaman unutmayın. Ahllah (c.c) hepinizin ve hepimizin yardımcısı olsun…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.