Hazreti Ali

Hazreti Ali

ABONE OL
Aralık 30, 2023 14:01
Hazreti Ali
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hazreti Ali Hayatı

Ali bin Ebu Talib (Arapça: علي بن أبي طالب)
Doğumu: 599
Ölümü: 661
İslam Devleti’ni 656-661 yılları arasında yöneten dördüncü İslam halifesi.

İslam peygamberi Muhammed’in amcasının oğlu, onun elinde büyüyen ilk çocuk, damadı ve ev halkındandır (Ehli Beyt). Sünni Müslümanlara göre Cennetle Müjdelenen On Sahabe’den (Aşere-i Mübeşşere) biri, Dört Büyük Halife’den (Hulefa-i Raşidin) dördüncü ve sonuncusu, Şii Müslümanlara göre ise Ondört Masum’dan biri, Oniki İmam’ın ilki ve Muhammet’in hak halefidir. İslam’daki Şii-Sünni ayrımı Ali’nin halifeliği mevzuuna dayanır. Sünniler Muhammet’in bir halef bırakmadığını (dolayısıyla müslümanların seçimi ile halifenin tayin olunduğunu söylerlerken), Şiiler ise Ali’yi halef bıraktığını söylerler ve ilk üç halifeyi kabul etmezler.

İlk dönem İslam kaynaklarının birçoğunda, Ali Kabe’nin içinde doğan ilk ve tek insan olarak kaydedilir. Ali’nin babası yerel bir kabilenin şefi olan Ebu Talib, annesi Fatıma bint Esed’dir, bununla birlikte Ali, Muhammet’in evinde ve onun gözetiminde büyümüştür. Muhammet, peygamberliğini ilan edip İslamiyet’e davet etmeye başladığında, Ali bu daveti kabul eden müttefiken ilk erkek olmakla birlikte, Şia’ya göre ilk, Sünni’lere göre ikinci insandır.

Muhammet, Medine’ye hicret’i emrettiğinde, onu Mekke’lilerin emanetlerini dağıtması ve yatağına yatarak Müşrik’leri kandırması için Mekke’de bıraktı. Ali görevini tamamlayıp Muhammed’den kısa bir süre sonra Medine’ye ulaştı. Medine’de Muhammed, Allah’ın onu Fatıma’ya layık gördüğünü bildirdi ve ikisini evlendirdi. Ali, Muhammet komutasındaki İslam Devleti’nde son derece aktif roller aldı; neredeyse tüm savaşlara katıldı, ordu komutanlığı, tebliğ elçiliği gibi görevleri icra etti. İslam Devleti’nin üçüncü halifesi Osman bin Affan’ın bir suikast sonucu ölmesiyle, halife seçilerek İslam Devleti’nin başına geçti Yönetimi sırasında Müslümanlar arasındaki ilk savaşlar (İlk Fitne) patlak verdi. Kufe’de bir camide ibadet ederken Hariciler’den Abdurrahman Mülcem tarafından saldırıya uğradı ve bir kaç gün sonra öldü. Kufe yakınlarında toprağa verildi.

Ali, İslam Dünya’sının hemen her yerinde, imanı, adaleti, ülke yönetimi, dürüstlüğü, savaşçılığı, cesareti ve ilmi ile tanılır, anılır. İslam Tarikat’larının hepsi, kökenleri olarak Ali’yi gösterirler ve onun soyundan geldiklerini iddia ederler. Ali İslam tarihinde üzerinde en çok tartışılan şahsiyetlerden biridir.

Doğumu ve Çocukluğu

Mekke’de, Fil Yılı’nın (Amm’ul- Fil) 30. ayının 13. ya da Recep ayının 13. günü, bir başka görüşe göre de Zilhicce ayının yedinci günü, Kabe’nin içinde dünyaya geldi (M.S. 599). Annesi Fatıma Ali’yi doğurmak üzere iken Kabe duvarına dayandı. Bu esnada duvarın yarıldığına ve bir sesin içeri gelmesini söylediğine inanılır. Dördüncü gün dışarı çıktığında Fatıma’nın kucağında bir erkek çocuğu vardır. Ebu Talib ve ailesine müjde verilir, Muhammet herkesten önce gelerek bebeği kucağına alır ve Ebu Talib’in evine kadar kucağında taşır (o sıralarda Muhammet eşi Hatice bint Hüveylid ile birlikte amcasının evinde kalmaktadır ve evliliğinin henüz ikinci ya da üçüncü yılındadır).

İsmi

Bebeğin ismini kimin verdiği konusunda iki farklı görüş vardır; birincisi Ebu Talib’e bu ismin ilham olduğu, daha çok kabul gören ikincisi ise bebeğe bu ismi Hazret-i Muhammed (Sav)’ın verdiğidir.

Annesi

Ali’nin annesi, Muhammet’in dedesi olan Abdülmuttalib’in (Şeybe bin Haşim) kardeşi olan Esed bin Haşim’in kızıdır. Abdülmuttalib öldüğünde, Hz.Muhammed’e annelik eden onu koruyup kollayan ve İslam Peygamberi’nin ilk eşi Hatice bint Hüveylid’den ardından müslüman olan ikinci kadındır.

Babası

Ali’nin babası, Kureyş’in mutlak liderliğini babası Abdülmuttalib’den (Şeybe bin Haşim) devralan Ebu Talib idi. Ebu Talib, dedesinin ölümü sonrası kimsesiz kalan Muhammet’i himayesine aldı ve ölümüne dek (43 yıl boyunca) himayesini sürdürdü. Muhammet (s.a.v )peygamberliğini ilan ettiğinde ise Kureyş, Ebu Talib’in ölümüne değin, kendisinden çekinmiş ve Muhammet’e zarar vermeye cesaret edememişlerdir.

Çocukluğu

Ali’nin çocukluk dönemi, İslâm peygamberinin çocukluk döneminin geçtiği evde geçmiştir. Her ikisi de Ebu Talib’i bir baba ve yönetici olarak tanıyorlardı; Fatıma bint Esed’e de anne diyorlardı. Bu ortamın, onun yetişmesinde çok önemli bir yeri olmuştur. Muhammet büyüdüğünde, bir kuraklık Mekke’yi sarmıştı, amcasının birer çocuğunu kendi yanlarına alarak onun ekonomik sıkıntısını hafifletmek istediğini bir diğer amcası Abbas’a bildirdi ve Abbas Cafer’i, Muhammet’se Ali’yi büyütmek üzere yanlarına aldılar. Ali, hutbelerinin, sözlerinin ve emirlerinin toplandığı kitabı olan Nechül Belağa’da o günleri şöyle anlatır:

“Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi… Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağı’na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi.”

 

Yine dönemin bir başka kaydına göre, Muhammet, Ali’yi omzuna alır Mekke’nin dağlarında, vadilerinde ve sokaklarında dolaştırırmış.

Müslüman oluşu

Şii ve Alevi inançlarına göre Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren, ‘Kâbe’de dünyaya gelen tek insan’dır. Sünni inancına göre ise, Muhammet’in eşi Hatice’den sonra iman etmiş olup, ikinci müslümandır.

Hicret

Mekke’lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Ali, canı pahasına, peygamberin yatağında yatmıştır. Birçok Şia ve Ehli Sünnet müfessirlerinin görüşüne göre ‘Allah-u Teala bu fedakarlığı takdir ederek şu ayeti nazil etmiştir:
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar.” (Bakara/207)

Muhammet bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine’ye doğru yola koyulabilmiştir. İslâm peygamberinin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, Muhammed’e emanet olan çeşitli malları sahiplerine iade ederek annesini, Muhammet’in kızı Fatma’yı ve başka iki kadını da yanına alarak Medine’ye doğru hareket etmiştir.

Medine dönemi

Ali Medine’de devamlı Hz.Muhammed ile birlikteydi. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda Muhammet Ali’yi kendisine kardeşliğe layık gördü. Kızı Fatıma’yı zevce olarak ona münasip gördü. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hasan dünyaya geldi.

Eşleri ve çocukları

Ali eşlerinden ve cariyelerinden olma 14 erkek çocuk, 18 kız çocuk sahibiydi. Fakat nesli, Hasan, Hüseyin, Muhammed (İbn-i Hanefiyye), Abbas ve Ömer adındaki oğullarından türemiştir. Oğullarından çoğu Hicretin 60. Yılında Kerbela Savaşı’nda hayatını kaybetmiştir.

Ali’nin ilk eşi İslam peygamberi Muhammed’in kızı Fatıma’dır. Ali Fatıma vefat edene kadar başkasıyla evlenmemiştir. Fatıma’dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin. Muhsin, henüz Fatıma’ın karnındayken, vefat etmiştir. Âmir b. Kilâb Kabilesinden Ümmü’l-Benin bint-i Hizam ile evlenmiştir. Bu hanımından Abbas, Cafer, Abuddullah ve Osman adlarında dört çocuğu olmuştur.

Temim Kabilesinden Leyla bint-i Mes’ud ile evlenmiştir. Bu hanımından iki çocuğu olmuştur: Abdullah ve Ebû Bekir.
Has’amî Kabilesinden Esma bint-i Umeys. Bu hanımından, Yahya ve Muhammedul-Asgar (Küçük Muhammed) dünyaya gelmiştir.
İslam peygamberinin damadı Ebû’1-As b. Rebi’nin kızı Ümâme de, Ali’nin hanımlarından birisidir. Mu-hammedu’l-Evsat da (Ortanca Muhammed) bu hanımdan olmuştur.
Havle bint-i Cafer el-Hanefiyye isimli eşinden “İbn-i Hanefiyye” diye bilinen Muhammed isimli oğlu dünyaya gelmiştir.
Urve b. Mes’ud es-Sekafi’nin kızı Ümmü Said. Ali’nin bu hanımından ÜmmüT-Hüseyin ve Büyük Remle adlı kızları olmuştur.
Sahba bint-i Rabia adlı cariyeden Ömer ve Rukiyye adlı iki çocuğu olmuştur.

Cesareti ve savaşçılığı

Ali, Muhammet (s.a.v )’in katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulundu. Sadece Tebük seferi’ne Muhammed’in emri ile Medine’de kaldığı için katılmamıştır.

Bedir Savaşı

Ali, Bedir savaşında karşı tarafının ordusundan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muaviye’nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş’in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu. Bu savaşta bedeninden yetmiş yara almasına rağmen son ana kadar peygamberin yanında savaştığı ve Cebrail’in, Ali’nin bu fedakarlığını görünce birkaç defa: Zülfikar’dan başka kılıç, Ali’den başka da yiğit yoktur. (‘la feta illa ali, la seyfe illa zülfikar’), dediği rivayet edilir.

UHUD

Hendek Savaşı

Hendek Savaşı’nda, Araplar’ın ünlü savaş kahramanı Amr bin Abduved’in hendeği atıyla aşması üzerine çarpıştılar. Amr’a göre daha zayıf görünümlü olmasına ve Amr’ın küçümsemesine ragmen Ali galip geldi. Amr’ın, Ali tarafından yenilmesi Medine’yi kuşatan ve bu kuşatmayı destekleyenler arasında üzüntü ve ümitsizlik meydana getirdi. Hendek Savaşı’nın sonucunda Ali’nin bu başarısının önemli bir yeri olduğuna inanılır.

Hayber Savaşı

Hayber Savaşı’nda, ilk iki taarruzu yönetenler(Ebu Bekir ve Ömer) bir başarı sağlayamayınca peygamberin sancağı Ali’ye verdiği, Ali bin Ebu Talib’in de o gün karşı tarafı savunmasına galip gelinmesinde büyük rol oynadığı rivayet edilir.
Bu savaşta Ali Hayber kalesinin kapısını eli ile yıktığı ve bu kapıyı kendisi için kalkan olarak kullandığı söylenir. Hayber kalesinin alınmasıyla Şam Suriye ticaret yolunun güvenliği sağlanmış oldu.

Hz.(s.a.v) Muhammet’in vefatı

Hz.Ali, İslâm peygamberi vefat ettiğinde 33 yaşındaydı. Peygamberin damadı ve amcaoğlu olması hasebiyle en yakın akrabası konumunda olduğundan defin hazırlıklarıyla ilgilendi.Bu sırada Hz. Ebu Bekir ve Hz.Ömer Devlet işleriyle ilgileniyordu.İslam kurallarına göre naaşın defin öncesi yıkanması ve kefenlenmesi işlemlerini bizzat kendisi yaptı.

Devletin başına seçilmesi

Muhammet’in 632 yılında ölmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir’in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir’den sonra sırasıyla Ömer bin El-Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib’in halifeliğini kabul ettiler. Bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin amca oğlu ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Ali’nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı. Rasulullah, Gadir Hum denilen yerde kendisinden sonra Ali’nin başa geçmesi gerektiğini bizzat söylemiştir . İslâm peygamberi Ali’ye hitaben şöyle demiştir:

“Sen bana oranla Harun’un Musa’ya oranla sahip olduğu mevkiye sahipsin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir.” Harun, Musa peygamberin kardeşidir ve kendisine vahiy gelmeyen peygamberlerdendir. Musa ibadet için 40 günlüğüne Sina Dağı’na çekildiğinde, kardeşi Harun’u İsrailoğulları’nın başında bırakmıştır (Araf Suresi, 142. ayet). Bu nedenle İslam peygamberinin bu sözü de Şiilerce Ali’nin hilafet için en uygun ve hak sahibi kişi olduğuna yorulur.

Miras sorunu

Hz. Muhammet’in dul eşlerinin yanı sıra Ali ve Fatıma’nın da, Ebu Bekir’in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı.

Muhammet vefat ettiğinde geride önemli miktarda arazi ve mal varlığı bıraktı. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi’dir. Ebu Bekir’e göre bu mal ve araziler peygamber tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete aitti. Ali ise “Muhammed’e gelen veraset ile ilgili vahiylerin peygamberin mirasını da kapsadığını” iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu. Zira Kur’an’da vefat eden bir kişinin mirasının nasıl pay edileceği izah edilmektedir.

Eşi Fatıma’nın ölümünden sonra Ali Fatıma’nın peygamberin mirasından payını almak için tekrar başvurdu ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Ebu Bekir’den halifeliği devralan Ömer, Medine’deki arazileri Muhammed’in kabilesi Haşimoğulları adına Ali ve Abbas’a verdi; HayberFedek Arazisi’ni ise devlet malı saydı. Şii kaynaklarına göre bu durum, Muhammet (s.a.v )’in soyundan olanlara (Ehl-i Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir.

Hilafeti

Müslümanların bir kısmı Ali’nin, kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul ettiğine yorulur. Üçüncü Halife Osman asiler tarafından öldürülünce halk Ali’ye biat ederek onu hilafete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Ali’yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslam Devleti Ali önderliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa sürükleyen bu duruma İslam literatüründe “Muaviyeİlk Fitne” denir.
Ali, 4 yıl 9 ay süren hilafet’i müddetinde peygamberin siretine uyup, hilafet’e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu.

Cemel Vakası

Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti’nde çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında ittifak kuran peygamberin dul eşi Ayşe, Talha ve Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile savaştı. Ali’nin zaferi ile sonuçlanan savaşta Talha ve Zübeyr öldürüldü.
Bu olay Ayşe’nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Arapça cemel (deve) kelimesine atfen Cemel Vakası adıyla bilinmektedir.

Sıffın Savaşı

Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı. Sıffin Savaşı olarak bilinen bu savaş bir buçuk yıl devam etti. Bu şavaşta Ali tarafları öne geçtiği zaman muaviye Kur’an yapraklarını yırtarak kendi askerlerinin mızraklarının ucuna taktırmıştır.Daha fazla kayıp vermemek ve Ali’nin iyi bir müslüman olmasından faydalanarak savaştan kaçmaya çalışmıştır.Böylece hakem olayı vuku bulur.

Nahrevan Savaşı

Nehrevan adıyla bilinen muharebede Haricilerle savaştı.

Vefatı

Nehrevan Savaşı’nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra, Hariciler’den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali’yi öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abdurrahman bin Mulcem, Ali’yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti. Kufe’de bir camiide ibadet ederken Haricilerden Abdurrahman bin Mulcem’in zehirli bir kılıç darbesi ile yaralandı. Bu saldırının amacı Nahrevan yenilgisinin intikamını almaktı.

Halife Ali bin Ebu Talib, Abdurrahman bin Mulcem’in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: “Fuztu ve Rabb’il Ka’be!” (Kabe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!). İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü öldü (M.S. 661). Defnefildiği yeri uzun bir süre yalnızca en yakınları bilmiş, yaklaşık bir asır sonra Cafer-i Sadık mezarının Necef’te olduğunu bildirmiştir.

Ali ölünce İslam Devleti ve hilafet, 20 yıllığına, uzun yıllar savaştığı I. Muaviye’nin eline geçti.

İlmi

Gerek Sünni gerekse Şii kaynaklarında Ali bin Ebu Talib’in ilmi üstünlüğünden sıkça bahsedilir. Muhammet onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkam ilminin en alimi ve ümmete Ehli Beyt’i açıklayan kimse olarak nitelemiştir. Ali Kuran’ın tüm ayetlerini,ne zaman indirildiklerini ve hangi olayla bağdaştırıldığını ezbere bilmekteydi. Bunda çocukluğunun Muhammet’in yanında geçmesinin büyük rölü vardır. İslam peygamberi bir hadisinde şöyle demiştir:
“ Ben hikmetin şehriyim, Ali ise kapısıdır. ”
Kendisi ise şöyle demiştir:
“ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. ”

Lakapları

Şir-i Yezdan
Kur’an-ı Natık (konuşan Kuran)
Haydar
Haydar-ı Kerrar
Aliyyel Murtaza
Şah-ı Velayet
Esed
Esedullah (Allah’ın Arslanı)
Şah-ı Merdan
Seyfullah
Künyesi

Ebu Hasan (Hasan’ın Babası)
Ebu Turâb (Toprağın babası)

Ali bin Ebu Talib / Hz. Ali

(598 Mekke-661 Kûfe)Hz.Muhammet’in amcası Ebutalip’in oğlu.

İlk Müslüman olan Muhammet’in eşi Hatice ile ya da ondan sonra ilk Müslüman olan Ebubekir ile birlikte Müslüman olduğu sanılmaktadır. Küçük yaşta Muhammet’in evine yerleşti, sonra da kızı Fatıma ile evlendi. Muhammet’in hemen bütün savaşlarına katıldı. Yalnız Tebük Savaşı’nda Peygamberin vekili olarak Medine’de kaldı. Yahudi Sad boyu ile yapılan bir savaşı ve Yemen üzerine yapılan bir seferi yönetti. Muhammet’in hicret ettiğini düşmanlarından gizlemek için onun evinde kaldı ve bıraktığı emanetleri sahiplerine iletti.

Peygamberin ölümünden sonra kendisine biat edenler oldu. Ancak birçok sahabenin Ebubekir’e biat ettiğini öğrenince, kendisine haber verilmeden yapılan biata biraz gecikerek katıldı. Üçüncü halife Osman’ın öldürülmesinden sonra, halifelik teklifini ilk önce reddetti, beş gün düşündükten sonra kabul etti.

Halifeliğine karşı çıkan, peygamberin eşi Ayşe’yi savaşarak yendikten sonra saygı ile ağırladı (Cemel Vak’ası).

Bu kez Şam Valisi Muaviye, halifeliğine karşı çıktı. Yapılan savaşta onu da yenmek üzereyken, kurnazca bir oyuna geldi ve halifeliği Muaviye’ye bıraktı (Hakem Olayı).

Bu yenilgiyi kabul etmesine karşı çıkan 4000 yandaşı (Hariciler) ile savaşan Ali, onları da yenip ortadan kaldırdı. Haricilerden İbni Mülcem de Ali’yi bir geçitte zehirli okla vurarak öldürdü.

Gömüldüğü yere Necef kenti (bugünkü Irak’ta) kuruldu (Necef, Şiîlerin hac yerlerindendir). İslâm dünyasının en güvenilir hadis kitaplarında onun da bilgece sözleri yer alır.

Sünnî ve Şiî halk arasında Ali’ye bir destan kahramanı gözüyle bakılır, birçok kerametleri ve menkıbeleri anlatılır. Şiî mezhepler arasında onu Tanrılaştıranlar vardır. Bu Tanrılaştırma, peygamber çağında başlamış ve kendisi tarafından ortadan kaldırılmıştır. En ılımlı Şiîler, ilk halifenin Ali olduğuna ve bütün halifelerin Ali-Fatıma soyundan gelmesi gerektiğine, ilk üç halifenin, haksız olarak Ali’nin yerini aldıklarına inanırlar.

Ali, Fatıma ölünceye kadar başka evlilik yapmamış, Fatıma’dan Hasan ve Hüseyin ile iki kızı olmuştur. Eşlerinden ve cariyelerinden olan çocuklarının sayısı otuz kadardır.

Hz. Ali

Hz. Ali (as) hicretten 23 yıl önce Receb ayının onüçüncü gününde Mekke´de Kaabe´nin içinde dünyaya geldi. Babası Ebu Talib annesi Esat Kızı Fatime´dir. 6 yaşında iken Peygamberimiz onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. Hz. Ali (as) Peygambere ilk iman getiren kimsedir. O her zaman Hz. Peygamber (saav) ile beraberdi.

Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettigi gece Kafirler Peygamberin evine gelipte onu öldürmek istediklerinde Hz. Ali (as) yatağına yatmıştı. Hz. Ali (as) Peygamberin kızı Hz. Fatime (as) nin eşi idi. Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettiginde müminler arasında kardeşlik bağı icad etti ve Hz. Ali (as) mı kendi kardeşi olarak seçti.

Resulullah döneminde gerçekleşen savaşların çoğunda, müslümanların zaferi, Hz. Ali (as) nin kılıcıyla gerçekleşmiş, bu savaşlardaki fetihleri yüzünden Hz. Muhammed (saav) ´´Ali´den yigit ve Zülfikar´ dan başka kılıç yoktur,, diyen Hadis´i Kudsi de Hz. Ali (as) yi övmüştür. Yine Hendek savaşında, İslam ordusuna korku ve dehşetin hakim olduğu bir sırada, müşriklerin en büyük kahramanı olan Amr bin Abdeved´i yere seren Hz. Ali (as) nin kiliç vuruşu, hadislere göre bütün insan ve cinlerin ibadetinden daha faziletli bilinmiştir.

Caferi inancına göre, Hz. Ali (as) ilahi emir geregi Hz. Peygamber (saav) rin halifesi olan 12 masum İmamların ilkidir. Maide Suresinin 67. Ayetine göre Hz. Muhammed Mustafa (saav) son veda Hac´cında Hz. Ali (as) yi kendi yerine Halife seçmistir. Ama Hz. Peygamberden sonra bazı sebeblerden dolayı ilk 3 halife döneminde Hz. Ali (as) hilafet zahiriyesi tahakkuk etmemiştir.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.