MEKİN ŞAHİN
Yolcu yolun da, dost zamanın da; gardaş ölüm de gerek!
Gerisi…
Var git ölüm, var git!
Öyle anlar varki çıkacağın yolculukta, yaratacağın sonuçların verdiği kimlik ölümsüzlüğü getirir.
Bu nedenle çıkacağın yolculukta fiziki sona yer yok..
Dik dur.
Kimsenin önünde, el pençe durup boyun eğme.
”Namus ve şerefin” üzerine yüklendiğin sorumlulukla; ülkenin ve halkın geleceğinde ışık ol.
Birazcık delikanlı olman, ettiğin yeminin arkasında durman yeter.
Namussuzluğu-şerefsizliği altına döşek, üstüne de yorgan yapma.
Doğruya yanlış, yanlışa doğru yaftası vurma.
Dağların derinliklerinden çıkan kaynak su, önüne çıkan her şeyi aşarak yol alır.
Şelale olur.
Irmak olur.
Hiç bir zaman yolunu terk etmez. Kendisine debi yaratan her şeyin kahramanı olarak, yatağına sahip çıkar.
Kaynağında ne ise yatağında aynı olur.
Ve yer yüzüne, özünü kaybetmeden hayat verir.
Keşke tüm insanlık yer yüzüne hayat veren ak pak ve köpürerek akan sular gibi olsa.
Tanrıya sığınarak, oturursan; tanrı yüzüne bakmaz.
Unutma!
Kar suyunun berraklığını, onun erirken içinde taşıdığı faydalı mineral sağlar.
Sel suları ne berraktır ne de için de faydalı mineral taşır…
Kar suyu yatağında akar, sel suları rast gele akar.
Siyaset kar suyu olmayı gerektirir.
Rastgele konuşmalar, rast gele çözümler uçar gider.
Gerçekçi çözüm sağlayan iddiaları topluma huzur ve bereket getirir.
Kar suları erirken içindeki minerallerle toprakla buluşur.
Yavaş yavaş emilerek buluştuğu toprağın verimini artırır.
Elimizi açar dua ederiz.
Sıkıntıları sıralar ve yardım isteriz.
Sonra da Allah’ım her şeye kadir diyerek önce kendimizi sonrada karşımızdaki kişiyi aldatırız.
Çevremiz de o kadar iki yüzlü varki yaptığı kahpeliği çok rahat gizler.
Oysa dünyamızda yaşattığımız her şeye kadir ”Allah’ımız” var.
O iki yüzlü ona nasıl gizleyecek?
Kul hakkı yedirmem der!
Elini açar dua eder. “Hey rabbim sen büyüksün, kul hakkı yiyenin Allah belasını versin..Amiiiin, Amiiiin!” Der.
Kime?
Kendi dışındakilere beddua eder.
Ama kendi yer.
İşte bizim insanımızı bu kadar rahat kandırırlar.
Hakkını kendi aramaz, başkasına havale eder. Havale edecek birini bulamazsa da Allah’ına havale eder…
Yusufçuk Yusuf kitabını okudunuz mu? Okumanızı tavsiye ederim.
Buna ihtiyacımız var.
Neden mi?
Kör olmayan ama görmeyen gözlerin ne duruma düştüğünü anlamak amacıyla…
Gözyaşları umutsuz toprağa düştüğünde, o toprakta tohumlar yeşerir, büyür ve orman olurmuş.
Sen, o, siz ve onlar varmısınız orman yaratmaya!
Durdunuz.
Yanıt vermiyorsunuz.
Anladım sizi, bu sizin rant ve götürü kavganız değil. Bu kavga bir lokma ekmekle üreten, ülkesini koruyan, göğsünü siper edinen çapulcuların kavgası.
O kavgada ne işiniz olur ki?
Olmaz!
Neredeyse doğduğumuz andan beri bir kavganın içinde anlatıyor, yazıyor ve düşlerin iktidar kavgasını veriyoruz.
Türkiye ilk defa bu kadar eli kolu bağlı celladının boynunu kesmesini bekliyor. Başta CHP dünyası olmak üzere tüm sol güçlere çağrımızdır: Gerçekten demokrasi istiyorsanız onu yaratacak cepheyi kurun!
Namussuzluğu altına döşek, üstüne yorgan yapanlara izin verme.