Sokakta birbirlerini gördükleri zaman selamlaşır, bir iki hoş sohbet ile birbirlerinin içini ısıtırlarmış. Bu ülkede çocuklar çok güzel oyunlar oynar, hep mutlu olurlarmış. Gel gör ki diğer ülke buranın tam zıddıymış. Orada hava her zaman güneşli her zaman açıkmış. Ağaçlar hep yeşil, çiçekler rengarenkmiş. Gökyüzünde kuşlar bu güzel havanın tadını çıkarmak için bin bir türlü dans figürü sergilermiş. Denizin her zaman sakin ve suyu ılıkmış. Fakat bu güzel havaya rağmen insanlar her zaman asık suratlıymış. Birbirleriyle selamlaşmaz, karşılaştıkları zaman da ileri geri konuşurlarmış. Bu ülkede insanlar birbirleriyle geçinemez sürekli kavga ederlermiş.
Birisi bir başkasını mutlu görecek olsun hemen birbirlerinin mutluluğuna gölge düşürmek için çabalarlarmış. Böylece bu iki komşu ülkenin insanları da birbirlerinden nefret ederlermiş. Soğuk ülkeyi bir kral, sıcak ülkeyi bir kraliçe yönetiyormuş. Bu kral ve kraliçenin de bir sırrı varmış. Kral ve kraliçe yıllardan beri birbirlerine aşıkmış. Fakat ülkelerinin bu hallerinden dolayı bir türlü birbirlerine bu aşkı itiraf edemiyorlarmış. Çünkü ikisi de bir diğer kendisinden nefret ediyor sanıyormuş. Eğer halkları u aşktan haberdar olursa iki ülke arasında savaş çıkar diye korkuyorlarmış. Fakat ayrı kalmanın derdinden bu aşk her geçen gün daha da yoğunlaşmaya başlamış.
Hal böyleyken kral aşkından yataklara düşecek kadar kötüleşmiş. Bin bir şehirden bin bir doktor geldiyse de derdine derman bulamamışlar. Kral derdinin dermanını bilirmiş de ülkesini düşündüğünden kraliçeyi sevdiğini söyleyemezmiş. Bir gün bir şekilde bu durum kraliçenin kulağına gelmiş. Kraliçe günlerce düşünmüş. Sevdiği onun içi yataklara düşmüşken eli kolu bağlı oturamamış. Çıkmış bütün ülkenin önünde aşkını itiraf etmiş.
Asık suratlı halkı bu durumdan hiç etkilenmemiş. Kraliçe o zaman anlamış ki o halkını düşündüğü kadar halkı onu düşünmemiş. İnsanların mutlu olmak için pek çok sebebi varken mutsuzluğu kendileri sağlarmış. O günden sonra kraliçe varmış gitmiş sevgilisinin yanına mutluluğu aramaya.