OKTAY EROL
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçim kampanyası başlamasıyla birlikte medyada gösterilen videolarını izlerken “güzel şeyler söylenmiş” demeden duramadım.
Videonun girişinde yer alan “Sana söz, yine baharlar gelecek/ Sana söz, umut bitmeyecek/ Söz, söz…/ Sana söz, birbirini incitmeyen, farklı olanı olduğu gibi seven, sayan; uzaklaşan değil, kucaklaşan bir Türkiye/ Karnı tok, gönlü bol, yaşamayı seven bir Türkiye/ Bilime, sanata, geleceğe inanan, ayakları yere sağlam basan, uzmanlığa saygı duyan bir Türkiye” sözlerinin içindeki duyguyu kim özlemedi ki?
“Bahar” gelecek, umut bitmeyecek, kimse birbirini incitmeyecek, herkes doyacak/ iyi yaşayacak/ ayakları yere sağlam basacak; kim istemez ki böyle bir Türkiye’yi, kim istemez ki böyle bir geleceği?
***
Böyle güzel sözler duyunca birden umutlanıyoruz ister/ istemez! Başka da bir şey gelmiyor ki elden! Bu sözlerin gerçekleşmesi için ne yapılır, nasıl bir yol izlenmesi gerekir, kimin kapısı çalınır; hepsini unuttuk! Sözler veriliyor, sonra karşımıza bir liste çıkarılıyor, “altına evet mührünü bas, bunlar senin vekilin” deniliyor! Sonra mı? Birbirini bilmeyen/ tanımayan bir durum oluşuyor! Ne seçmen “vekile” doğru/ düzgün soru sorabiliyor, ne de “vekil” seçmenin sorusunu umursuyor!
Geçtiğimiz yıldı, çok iyi anımsıyorum, bir “vekile” Adana CHP örgütü içerisinde yaşanan bazı olgularla birlikte, Kozan, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli ilçe örgütleriyle ilgili bir soru sorduğumda, “bırakın bu parti içi muhalefeti” demişti! Öyle ya, nasıl olsa seçilmişti, “vekil” sayılıyordu, yurttaşa istediği “ayarı” verme özgürlüğü vardı değil mi? O gün, aynı kanıda olmadığımı belirtmiş, bir daha da “o vekille” bir arada olamayacağımızı anlamıştım!
***
Bu halktan uzaklığı, bu umursamazlığı salt “vekile” yüklemek de haksızlık oluyor kanımca! “Vekil” ne yapsın ki, ülkede öyle bir sistem var, seçmene/ halka/ kayıtlı üyeye danışmak gibi bir “zorunluluk” yok, kimsede arkasını karıştırmıyor, Ankara’da “adamı olan” sırada yerini alıyor.
Ülkenin “sosyal demokrat” partisi herhangi bir “partili yoklamaya” gerek duymadan milletvekili sıralamasını yapabiliyor! Muhafazakar/ milliyetçi İYİP, kentte hangi karmaşa içinde olsalar da delegenin karşısına geçebiliyor!
***
Kılıçdaroğlu’nun “sana söz, yine baharlar gelecek/ Sana söz, umut bitmeyecek/ Söz, söz” demesini anlamlı bulduğum kadar, milletvekili sıralamasında “partiliye” sorulmamasını “sorun” sayıyorum!
Genel Merkez kurmaylarının değil de, “partilinin” oluşturduğu listelerde Kozan bölgesinden “bir aday” listeye girerdi! Şimdi yok! Varsa/ yoksa Adana’nın içinde yaşamını sürdüren isimler…
Bunda da böyle olacaksa/ halkla arasında köprü olan isimler aday gösterilecekse eğer; bir seçmen olarak “özgür istencimle” karar vereceğim!
Liste oluştuğunda “kararımı” açıklayacağım!