AYÇA ÖZTORUN
Büyük usta Aziz Nesin hangi romanı yazmıştı?
ZÜBÜK…
Muhteşem bir eserdi.
Aziz Nesin ya kâhin gibi geleceği gördü, ya da Paralel evren var, Déjà vu yaşadı.
Canım Aziz Nesin keşke yaşasaydı da bu kitabı seri haline getirseydi. Sanırım isimleri aşağıdaki gibi olurdu…
Zübük döndü!
Zübük hortladı!
Zübük’le din olgusu, koyunların göt korkusu!
Zübük cennet garanti dedi, koyunlar sevinçten geberdi! Gibi başlıklar fena olmazdı.
Seçim öncesi Urfalı bir vekil, çıkmış sahneye; “Oyunuzu nebinize verin cenneti garantileyin!” diyordu.
Vekili alkışlayan figüranlar sevinçten, kahkaha sesine benzer tuhaf çığlıklar atıyorlardı. Dünyada böyle bir komedi yaşanmadı. Hep filmlerde görürdük, bu da gerçek oldu.
Ulan Allah belanızı versin!
Hayvan bile önüne sunduğun yemi beğenmezse güdüsel tepki veriyor. Siz hangi cins mal oluyorsunuz da önünüze atılan zehirli yemi sorgulamadan yiyorsunuz? Diyesi geliyor insanın!
Ülkenin her yanı dindar, kindar, cindar, murdar bir güruhun sahnelediği varotik eylemler silsilesi halini aldı.
Önceden insanları sınıflandırmanın ayıp olduğuna inanırdım. Şimdi ise her insana aynı değeri vermenin ahmaklık olduğunu düşünüyorum. Ülkenin ve bizlerin geleceğini, çıkarları uğruna ve biat ettikleri efendileri uğruna, karartmaya çalışanlara selamım bile olamaz, yok sayarım.
“Olur mu öyle şey? İnsana inmek, onu kazanmak lazım” diye ütopik düşüncelerle romantikleşmeye hiç gerek yok! Koyunlara ot yerine et yedirmeye çalışmak gibi bir şey bu!
Geleceği adına kaygı duymayıp, benim de geleceğim için belirleyici olmaya çalışan vasatlarla muhataplığım beni de aşağı çeker. Aksine yeni nesil adına, aydınlık yarınlar için bu türlerle mücadele vicdanımı da bir hayli rahatlatır.
Seçimden sonra neler oldu?
Tanzim satışta indirimli sebze kuyruğu lav oldu. Dolar fırladı, seçim sonuçları hazımsızlarda gaz yaptı.
DÜZENİN YALAKALARI
“YAKIN O EVİ” DEDİ
Tıpkı Sivas’da aydınları yakmaya kalkan salyalı çakalların sergilediği sahnenin bir benzeri şehit cenazesinde gerçekleşti. İçi kötülük ve kin dolu bir kadın; “yakın o evi” diye kendini yırtarcasına bağırıyordu.
Hani Allah’ın verdiği canı Allah alırdı? Hani Kuran’da kin ve nefret yoktu?
Bu piyonlar bir süre daha sistemin maşası olmaya devam edecekler ve bir hiçlik içinde cehaletleriyle bir böcek gibi anılacaklar.
Sosyal medyada elinde silahla ve askeri üniformayla pozlar vermiş arabesk ortamların aranılan yüzü Fatma! Vay sen Çavuş Fatma mı oldun o üniformayla?
Nazi kamplarının çavuşu gibisin be Fatma! Yalnız ortada bir savaş olmadığı için savaş suçlusu gibi anılmayacak, maşa Fatma olarak anılacaksın.
Terörist Fatma!
Bölücü Fatma!
Fetöcü Fatma!
Şu sağ kroşe Osman’ı da anmadan geçemedim. Maymun desem maymun değilsin, insan desem insan değilsin, kimin emriyle sahneye fırladığın ortada cahil Osman! Tek tek seken bade süzen kemçik Osman!
Nallı Osman; senin gibi at gözlüğü takmış bir güruh, seni kahramanlaştırsa da ucuzsun be Osman!
Bu olaylar beni demoralize ediyor mu? Etmiyor elbette.
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, bu sürecin adı kara mizah. Yalan söyleme, dolandırıcılık, usulsüzlük, şişe, maşa, don lastiği, bilumum hepsi var.
Ne yaparsanız yapın, yaşanılan her musibet akıllı insana ders oluyor ve ona göre bir çözüm buluyor.
Hangi düzen dünyaya direk kalmış?
Bu günleri de maşalara, soytarılara kahkahalarla gülerek geçiştirirken, cehaletle mücadeleyi de elden bırakmadan yolumuza devam edeceğiz.
KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN OLUR HESAP DÖNER…
İnek hırsızı Osman!
Terörist Osman!
Maşa Osman!
Bölücü Osman!
Fetöcü Osman!
Bir arkadaşım; “Bunlardan kapında iki çomarın olsun, buyurur durursun, sırtın yere gelmez” dedi. Bence yanlış düşünüyor.
İt ite buyurur, it döner kuyruğuna buyurur. Kötü adamın kapısında bu tür çomarlar bolca vardır. Yalını kesersen, döner bacağına saldırır. Bu nedenle çomar değiliz ki kapımızda çomarımız olsun.
Gülerek izliyorum zübükleri.