ZAHİDE UÇAR
Ziyaretlerim esnasında;
Dünya lideri ile ilgili, ortaya karışık salata gibi yorumlar dinliyorum. Bu yorumlardan ilki şöyle:
Reis(!) aslında çok milliymiş… Dört saat uykuyla geziyormuş… Kimseye güvenmediği için de, hükümetin her şeyini birebir denetliyormuş…
Yorum yapan kişi samimi, beni etkilemek için anlatmıyor. Kendisine söylenenleri bana aktarıyor. Söyleyen kişi de saraya yakın bir kişiymiş.
Eleştirilerime şöyle cevap veriyor:
“Reis şu anda siyaset içindeki FETÖ’ye dokunamıyormuş. Çünkü dokunursa hükümet yıkılır. Referandumdan sonra hepsini toplayacakmış. Tarikatların ne kadar tehlikeli olduğunu da anlamış. Başkan olursa, tarikatları da kapatacakmış.”(Bilmeyene masallar…)
Oysa tekke ve zaviyeler Cumhuriyetin kuruluşuyla zaten yasaklanmıştır. Yasayı çiğnemek yerine uygularsın yeter.
Saray kaynaklı olduğunu söylediği yorumlardan biri de şuydu:
“Reis başkan olduktan sonra Ahmet Davutoğlu bile tutuklanabilir(!)?”
*** *** *** ***
İkinci si tam bir algı yönetimi:
Bir dost evinde oturuyorduk. Hemşerileri misafir geldi. Konu siyasete geldi. Öğretim görevlisi olan misafirin iddiaları ürkütücüydü.
İl ve ilçelerde AKP teşkilatlarının sefilliğinden, cahilliğinden dem vuruyordu ama “dünya liderini” savunuyordu. O’na göre Sultan gayri milli kişilerce çevrelenmişti. Hatta eli-kolu bağlıydı. Bu bağlar ancak başkan olunca çözülecekti…
Sultan bütün yetkileri eline alınca temizliğe başlayacakmış(!)..
Bunları söyleyen kişi, AKP ve başı ile ilgili bütün eleştirilerimizi kabul ediyor. Kendisine dedim ki;
“Bunların ömrü Siyonizm düşmanlığıyla geçti. İktidarlarında gördük ki, en fazla Siyonist kendi içlerinde çöreklenmiş.”
Dedi ki;
“Evet, haklısınız. Çünkü Türk Milleti 90 yıldır esaret altında yaşıyor. T.C. Devleti aslında 2. İsrail’dir. Referandum sonrası Türkiye bu esaretten kurtulup, hürriyetine kavuşacak. Başkan belki AKP’yi de lağvedecek. Temizleyecek. Türkiye milli çizgiye gelecek.”
“Siz bu iddianızı hangi tarihi bilgilere dayandırıyorsunuz?” diye sorduğumda;
-Biz Mustafa Armağan, Mısırlıoğlu ile büyüdük.
Dedi iyi mi?
Sinan Meydan Mustafa Armağan ve Mısırlıoğlu’nun ipliğini pazara çıkardı. Çıkardı da, Cumhuriyetle sorunlu olanlar bu iki ismin arkasına sığınarak Atatürk ve kurduğu Cumhuriyete vuruyor.
“-Keşke bizi Yunan işgal etseydi” diyebilecek kadar hain olan bir ruh hastasının anlattıklarını baz alan bir profesör??. Öyle ki, İngiliz yazar William Shakespeare’ın “gizli Müslüman, gerçek adının da Şeyh Pir” olduğunu söyleyebilecek kadar aklını kaybetmiş bir şahsı rehber ediniyor(!)? Bu durum bana Şeyh Nazım Kıbrısi’yi hatırlattı. Kıbrisi de İngiliz saray efradının gizli Müslüman olduğunu, prenslerin sünnetli doğduğunu iddia ederdi. Bunların piri de Lawrence olmalı. Çünkü aynı yolu izliyorlar. Kısacası;
İngiliz istihbaratı iş başında…
İngiltere, şeyh-şıh kılığında 500 İngiliz ajanını Osmanlı topraklarına salmıştır. Ülkemizi terk ederken de ajanlarını uykuya yatırmıştır. Uyuyan ajanların torunları belli ki bu dönemde kelebek olmuş, aramızda uçuyor.
Profesörümüz AKP’nin yaptığı açılımın, Suriye-Irak-Libya politikalarının yanlış olduğunu kabul ediyor. FETÖ’ye devleti teslim etmelerini savunamıyor. Yolsuzluk-hırsızlık yok diyemiyor. Olduğunu kabul ediyor. Tarıma, sanayiye vurulan darbeyi kabul ediyor. Tersten algı yönetimiyle;
Türkiye’nin esaret altında olduğu için bu hataların engellenemediğini iddia ediyor ve;
“16 Nisan günü başkanlık gelecek. Türkiye 90 yıllık esaretten kurtulacak. Ajanlar temizlenecek. PKK sorunu kökten temizlenecek. O zaman milli bir devlet olacağız. Halkın iktidarı gerçekleşecektir. 16 Nisan’dan sonra her şey çok güzel olacak.”
Diyor.
Bu iddialara gülebilir, Hoca’nın cehaletinden dem vurabilirsiniz ama o kadar basit değil. Ben bu iddiaları dinledikten sonra, yabancı istihbaratların başkanlık için çalışmaya başladığını anladım. Çünkü bu iddialar merdiven altı üretimidir. İçine gizem katılmış bu iddialar, yabancı istihbaratların çalışma yöntemidir. CİA’nın Köy Enstitüleri aleyhine yürüttüğü propaganda benzeri bir çalışma.
İddialarını inanılır kılmak için de, yanlışların hiçbirine sahip çıkmıyorlar. Hepsine haklısınız diyorlar. Yalnız, T.C. Devletinin aslında esir ve 2. İsrail Devleti olduğunu iddia ederek; bu şartlarda, olanların önlenemeyeceğini, ancak başkanlıktan sonra temizlik yapılabileceğini söylüyorlar.
Anlaşılan o ki;
Yabancı İstihbarat servisleri etki ajanlarını harekete geçirmiş, algı operasyonu yürütüyor. Başkanlık, bütün problemlerin çözüm anahtarı olarak sunuluyor.
Bu demektir ki,
Emperyalist devletler, kümes kapısına gelmiş tilki gibi, ağzı sulanarak tek adamlık bekliyor…
Bu referandum oyununun AB-D, İngiltere ve İsrail projesi olduğu çok açıktır. Önce Cumhuriyeti yıktır, ülkeyi rehber imama teslim et. İstediğini rehber imam üzerinden al. İş bitince de; Saddam, Esat, Kaddafi’ye yaptığın operasyonu rehber imam ve hedef ülkeye yap…
HAYIR Kampanyası yürüten öncüler bu kara propagandayı mutlaka dikkate almalı ve etki ajanlarının sahiplerini deşifre etmelidir.
ERGENEKON MAĞDURLARININ DİKKATİNE
Hocaya;
“Orduya yapılan kumpası AKP destekledi. Ordu zayıflatıldı. Rusya, Ergenekon tezgahından sonra Türkiye Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz’de hakimiyetini kaybettiğini açıklıyor. Ergenekon kumpasıyla insanların yaşamı cehenneme çevrildi. Aileler parçalandı. İntiharlar yaşandı” diyorum. Verdiği cevap tüylerimi diken diken etti. Diyor ki;
“Ergenekon ve diğer davalardan içeri alınanlar ABD adına çalışıyordu. Amerika’ya çok pahalıya mal oluyorlardı. Bu yüzden onları ABD tasfiye etti. Onların yerine maliyeti daha düşük olan Fetullahçıları geçirdi.”
AKP bu algı yönetimiyle kendini aklarken, tezgahı bir başka biçimde sürdürmeye devam ediyor.
Bu demektir ki; Ergenekon ve türevi davaları üreten ana merkez, kara propagandayı el altından sürdürmeye devam ediyor.
Neden? Hangi hesap için?
Kumpas mağdurları;
El altından sürdürülen bu kara propagandanın amacını iyi tahlil etmelidir.
Zahide UÇAR