HEY, TÜRKİYE; YAŞIYORSAN SES VER!!

HEY, TÜRKİYE; YAŞIYORSAN SES VER!!

ABONE OL
Temmuz 30, 2024 05:55
HEY, TÜRKİYE; YAŞIYORSAN SES VER!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ZAHİDE UÇAR

HEY, TÜRKİYE; YAŞIYORSAN SES VER!!

KİLİS=HALEP OLDU

Kilis’e atılan füze sayısı 60’ı buldu. Şam’a girelim derken, bütün Suriye, Çoluk-çocuk Türkiye’ye girdi. Yetmedi!!. Türkiye üzerinden Suriye’ye giren teröristleri Suriye Türkiye’ye kustu. Kilis, “Bağdat-Felluce-Halep-Trablusgarp” oldu.
Dün saat 19 sularında Kilis’e gene füze düştü. Dört kişi vefat etti. Sonuna kadar Kilis’te kalmayı düşünenler bile artık Kilis’i terk etmeye hazırlanıyor. Kilis’e yerleşen Suriyeliler de Batı’ya göç etmeye başladı. Bugün gene füze mermileri düştü. Her gün protesto yürüyüşü yapma kararı alan halk, “kaderimize terk edildik” diyor. Belediye Başkanı ve vekilimsilerin aileleri çoktan Ankara’ya taşındı diyorlar. Roketatar mermileri Kilis’e düşünce, internet kesiliyor, telefon çıkışları yapılamıyormuş. Yani, sadece yayın yasağı gelmiyor. Örtülü engelleme de yapılıyor.
Çok garip durumlar var Kilis’te. Halk Kilis’e ne zaman roketatar mermilerinin düşeceğini biliyor. Çünkü önce haberi yayılıyor ve haber gerçek çıkıyor. Şimdiki söylenti ise;
Cuma günü Kilis’in çok ağır bir roketatar saldırısına uğrayacağı şeklinde… İŞİD asıl hedefini söylemiş. Hedefi;
“Kilis, Antep, Nizip, Hatay…”imiş(!).. Buralar bombalı saldırılar yapılarak yaşanmaz hale getirilecek, halk göçe zorlanacaktır. Yani, “Büyük İsrail Devleti” adına buraları boşaltacaklar.
Oyun çok önce başlamış. İsrailli iş adamları yerli alçakları kullanarak, Kilis ve civarında yüksek oranda toprak satın almış. Öyle ki, ticari bir değeri olmayan, beş bin liralık yerlere, 50-100 bin lira arasında para verip satın almışlar. Satanlar, satmayın diye uyaran insanları da alaya almışlar. Kafalarına roketatar mermileri düşmeye başlayınca anlamaya başlayanlar olmuş ama, neye yarar?
Bad-El Harab Ül Basra(Kilis)(Basra-Kilis harap olduktan sonra.)
Bu arada psikolojik operasyon elemanları da sanal evrende yerini almış. Ha, bir de tiyatrocu A. Yenilmez vakası var. Yenilmez; “Kilis’te abartılacak bir durum yok. Kilisliler çok abartıyor” diyormuş. Kilisliler Yenilmez’e çok öfkeli. Gerçek sanatçı, gerçek aydın gibi hep muhalif olur. Oysa bunlar siyasi bir partinin taharet bezi haline gelmeyi içlerine sindiren, sanatını siyasetin hizmetine vermiş zavallılardır.
Ya ülkem insanları?
Ülkem insanı, TİTANİK filmindeki yolculara dönüştü… Geminin bir tarafında insanlar parçalanıyor. Diğer ucundaki yolcular dans edip, eğlenmeye, dizi seyretmeye devam ediyor. Ülke, üç maymuna kesti. Görmüyor, duymuyor, konuşmuyor. 14 yıldır konuşanların çoğu yılgın, bıkkın, öfkeli ve kırgın… “Konuştuklarımızı gene biz duyduk, yazdıklarımızı biz okuduk. Toplumda bir karşılığı yok” diyorlar.
Bir tarafta ocaklarımıza ateş düşüyor. Sadece analar değil, babalar-eşler-çocuklar-bütün aile ve yakınları ağlıyor. Diğer taraf,” duyuları alınmış robot gibi” izlemeye devam ediyor. Afganistan-Pakistan arası bir sürece sokulan ülkemde, kurbanlık koyun olmayı içselleştiren robotlar, kasabın bıçağını yalamaya devam ediyor.
Kilis’te birçok ülkenin istihbarat elemanlarının at oynattığı söyleniyor. Atılan füzelerin sistematiği Kilis’te yaşayanların kafasını iyice karıştırmış durumda. Seçilen hedef binalar genelde boş binalarmış. Füzelerin hedefinde hastane ve okullar varmış ama, genelde bina yanındaki boş alanlara veya boş binalara düşüyormuş. Füzeyi atanların veya attıranların amacının, hedefi isabet ettiremedikleri için değil de, Kilislileri ve Türk Milletini bir şeylere razı etmek için planlı hareket ettiğine inanıyor.
Halk arasında bir söylenti daha var. Bazı yabancılar Kilis’te bulunan Muhammed tepesine çıkıp, şehrin resmini çekerek, bombalanacak yerleri İŞİD’e gönderiyormuş…
Ülke öylesine karanlık bir tünele sokuldu ki…
Bir zerre aklı olan, okyanus ötesi bir katil devletin peşine takılıp, ülkenin etrafını ateş çemberine çevirir mi? Çeviren ya haindir!!. Ya da maldır!!. Ya ahmaktır!!. ABD Okyanus ötesinden gelecek. İşini görecek. Sen de ABD’nin çöplüğü, atık madde deposu olmaya razı olacaksın öyle mi BEYİNSİZ GÜRUH?
Ülkenin bir tarafı ateşler içinde yanıyor. Diğer tarafı, bu yangını herhalde film zannediyor(!)..
Irak yerle bir edilirken dedik ki;
“Kerkük, Musul, Felluce’yi koruyamazsanız, Şırnak-Yüksekova, Diyarbakır’ı koruyamazsınız.”
Maalesef uyarımız gerçek oldu.
Ya bugün? Kilis’i de; Bağdat, Şam, Trablusgarp gibi izliyorsunuz. Bugün Kilis’i tren gibi izlerseniz, yarın Ankara-Trabzon-İzmir-Erzurum Kilis olur. Küçük parmağını feda eden, kafayı çoktan vermiş demektir. Ege’de adalarımızın Yunanistan’a peşkeş çekilmesiyle başlayan süreç, Kilis ile devam ediyor. Suriye sınırımızı, mayın temizleme bahanesi ile İsrail’e vermeye kalkanlar, bugün Kilis-Hatay-Antep üzerinde oynanan oyunların acaba neresinde yer alıyor? Hiç merak etmiyor musunuz?
Anladık, AK Deprem sarsıntısı nedeniyle, “ahlaki-vicdani” göçük altında kaldın da, genetiği değiştirilen tohumlar bile, beş ekim sonrası özüne dönüyor be kardeşim? Domates-patlıcan-bamya tohumları kadar bile mücadele gücünüz yok mu sizin?
1 Mayıs İşçi Bayramı

Bir işçi bayramını daha geride bıraktık. 12 yıldır türlü oyunlarla sendikalı işçiler eritildi. Sendika başkanları bu durumu seyretti. Birçok işveren, sendikalı işçileri işten çıkarttı. Çıkartmaya da devam ediyor. İşçiler işsiz kalma korkusuyla, bu köle düzenine boyun eğiyor.
Ülkede iş kazaları iş cinayetlerine dönüştü. AK Cinayet azmettiricileri sayesinde, Dünyada İş cinayetlerinde ikinci, Avrupa’da birinciyiz. Taşeron sistemiyle, denetimler denetimsizliğe dönüştü. İşçi ölene kadar asgari ücrete mahkum edildi. Uzamayan-kısalmayan cüce İşçi yasası… Yani, hastalıklı sömürü sistemi…

Hatırlıyor musunuz? Bir zamanlar Mustafa Özbek’in başkanlığını yaptığı Türk Metal Sendikası vardı. Milliyetçi bir sendikaydı. Mustafa Özbek meydanlarda iyi ses getiriyordu. Televizyon kurdu. Birçok milli isim Avrasya Televizyonunda önemli programlar yaptı. Sonra mı? Sonrası malum. Mustafa Özbek, Silivri tertibiyle içeri tıkıldı. Avrasya Televizyonu kapandı. Sendika önce el, sonra yön değiştirdi.
Yani, bir taşla çok kuş vuruldu. Özbek dışarı çıktığında basına konuştu. Arınç Özbek’i tehdit ederek susmasını, susmazsa bazıları gibi tekrar emniyete çekilebileceğini ima etti. Özbek birçok sağlık sorunu olan ve belli yaşa ulaşmış bir insandı. Ve artık Özbek unutuldu. Özbek içeri alındığında diğer sendikalar sustu.
Tıpkı gazeteciler alındığında gazetecilerin, avukatlar alındığında BAROLARIN, askerler alındığında askerlerin sustuğu gibi.
Sendika başkanları sendikasızlaşma sürecine diretmedi. Sendikalı işçiler eritilirken seyrettiler. Geldiğimiz nokta neresi?
Temizlik şirketlerinin kullanımında, ölene kadar asgari ücrete mahkum işçiler… Umudu elinden alınmış, sadece karın tokluğuna çalışan işçiler. Alın teriyle kazandıkları üç kuruş paradan, şirket sahibini besleyen işçiler… Şimdi, işçi büroları adıyla, yeni köle pazarları kurma peşindeler. İşveren; manavdan patates-soğan-domates seçer gibi, işçi bürolarından işçi seçecek. İşçi alın terini aracıyla paylaşacak…
AB ülkelerinden biri ne demişti hatırlayalım;
“-Türkiye AB’nin Çin’i olabilir(!)..”
Yani diyor ki;
Türkler karın tokluğuna bize çalışacak…
Haksız da değiller. Türkiye’de bile, yabancı ortağı olmayan nerede ise sadece turşucular kaldı.(Nevval Kavcar’ın yazısından alıntı.)
Bir hatırlatma daha;
ErBoğan, Suriye sınırını 49 yıllığına mayın temizleme bahanesi ile İsrail’e kiralamaya çalışmıştı. O zamanlar duyarlılıklar daha devam ediyordu. Tepkiler gelince, ErBoğan kendini şöyle savundu:
“-Orada İzak çalışmayacak. Ahmet-Mehmet çalışacak(!)..”
Yani sultan açıkça şöyle diyordu:
“İzak patron, sen işçi olacaksın.”
Bu söz İzak’a patronluğu, Türklere de İzak’a ucuz işçi olmayı layık gördüklerinin açık bir itirafıydı aslında.
Bu kadar açık bir itirafı, sadece anlamak istemezsen ANLAMAZSIN!!.
Alanya’da yaşıyorum. Köyümden birçok genç sebze halinde çalışıyor. Bu insanların bir ton mal indirip-yüklemek için aldığı ücreti duyunca şok oldum. Ton başına boşaltma-yükleme için sadece 10 lira alıyorlarmış. 10 Ton için 100 Lira… Üstelik Suriyeliler ton başına 3-5 liraya çalıştıkları için, yerlinin pazarlık etme şansı da bulunmuyor. Suriyeli çocukların bile, sebze-meyve halinde çalıştığını duyuyoruz. Denetim bile yok deniyor.
İşçi bayramıymış???
Türkiye’nin her alanda bir KURTULUŞ SAVAŞI vermeye ihtiyacı var ama, umarız bu ihtiyacı, ülkenin tamamı “Kilis-Sur-Şırnak-Diyarbakır” olmadan anlayıp, harekete geçer.
Ve son olarak diyorum ki;
HEY, TÜRKİYE; YAŞIYORSAN SES VER!!
KİLİS=HALEP OLDU

Zahide UÇAR

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP