İBRAHİM FAİK BAYAV
Bir arkadaşımız güzel bir söz etti: ”Önemli olan; Kur’an’ın doğru ve sahih anlaşılmasına acizane katıda bulunmaktır”. Ama bu sözün ardından, Kur’an’ın Ehl-i kitaba nasıl baktığı konusuna girdi ki, Kur’an ayetlerini örnek vermekten kaçınıp bazı alimlerin eserlerinden pasajlar sundu.
Bir kimsenin, Kur’an’ı alim bir zatın eserinden alıntı yaparak anlatması normaldir elbette. Ama o alim zatın yazdığını anlamadan Kur’an’ı anlatmaya çalışması normal değildir.
Birileri gündeme Hıristiyanların ve Yahudilerin cennete girip giremeyeceği konusunu getirmiş, arkadaşımız da onların cennete giremeyeceğini, Kur’an’ı ve alim zatın eserini zikrederek cevaplamaya çalışmış.
Günümüzde, Kur’an ayetlerine bakan kişi, ehl-i kitap olarak sadece Hıristiyanları ve Yahudileri anlıyorsa, bir de onların cennete giremeyeceği fetvasını döşeniyor ya da öyle fetva seslendirildiğinde mutlu oluyorsa, böyle kişi, Kur’an’ın anlaşılmasına değil, Kur’an mesajının gizlenmesine katkı yapıyor demektir.
Kur’an’ın çok ayeti kimlerin cennete gidebileceğinin işaretini veriyor. Hıristiyanlar, Yahudiler, Müslümanlar… diyerek ad kullanmayalım, şu ayetten, kimlerin cennete gideceklerini anlamaya çalışalım:
Al-i İmran: 136: ”Onlar var ya onlar!.. Onların yaptıklarının karşılığı, Rablerinden gelen bağışlanma; ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir”.
Onlar var ya onlar!.. diyerek işaret edilenler kimlerdir?
O zamanda yalansız, riyasız bildikleri Hz. Muhammed’e tabi olanlardır onlar…
Sağlam, huzurlu, güvenli toplum için O’ndan gelecek buyruklara uyum gösterenlerdir onlar…
Öyle şeyler yapmışlardır ki onlar, altlarından ırmak akan cennet vaadine muhatap olmuşlardır.
Peki cenneti hak ettirecek neyi yapmışlardır onlar?
Bunu anlayabilmek için öncesi ayetlere mutlaka bakmamız gerekiyor.
Al-i İmran 130: ”Ey iman etmiş kimseler!.. Faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Allah’a ittika edin; umulur ki kurtulursunuz”.
Bu ayete göre ‘Onlar’ zamiriyle işaret edilenlerin, toplumun üst tabakasından yani zengin sınıfından kimseler olduklarını fehmediyoruz. Önceleri ‘sen çalış ben yiyeyim’ batıl anlayışıyla yaşam sürüyorlarmış herhalde. Hz. Muhammed’i ’emîn’ bilip tabi olduklarında, ‘sen çalış ben yiyeyim’ anlayışından uzaklaşmaya, çalıştığımızda yiyelim anlayışıyla yaşam sürmeye başlamışlar.
Ayetteki ‘tettekullahe’ kelimesi, Allah’tan korkun biçiminde anlamlandırılsa da bu kelime ”toplum düzenine uyun” anlamında olması gerekir. Çünkü düzen, gelen ayetlerle Hz. Muhammed’in oluşturduğu düzendir. Ayetteki ‘umulur ki kurtulursunuz’ kelimesiyle o düzene uyanlar, yakın gelecekteki belaya karşı uyarılmışlardır.
Al-i İmran 131: ”Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının”.
Yani demek isteniyor ki; emeğinin karşılığı kolayca bir başkasına giden, bu şekilde mutsuz olan insanlar, isyan ve başkaldırı ile her şeyi yakıp yıkacak duruma gelirler. Burada ‘kafirler’ olarak belirtilenler, sağlıklı toplum için öngörülen tavsiye ve prensipleri kabul etmeyenlerdir. Yani, ‘sen çalış ben yiyeyim’ anlayışıyla, alt tabaka insanlar üzerinde hegemonyalarını devam ettirmek isteyenler… Bu gibilere yakın bir gelecekte ateş gibi yakan bir bela geleceği haber verilmektedir.
Al-i İmran 132: ”Allah’a ve onun resulüne itaat edin. Umulur ki merhamet edilirsiniz”.
Yani, ‘sen çalış ben yiyeyim’ anlayışını körükleyen faizi Hz. Muhammet, Allah’tan gelen ayetle size yasaklıyor.
Soru: 130’ncu ayetteki ”faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin” emrinden, Hz. Muhammed’e tabi olan servet sahiplerine arttırılmamış faizden yeme ruhsatı çıkarılabilir mi? Bunun cevabı İslam iktisatçılarının eserlerinde olması gerekir.
1400 yıl sonrası bugün… Günümüzde iktisat (ekonomi) ilmi gelişmiş durumdadır. Devletler, bu ilim çerçevesinde ülkelerinin sağlıklı kalmasının planını yapıyorlar. Gelişmiş hiç bir devlet, iktisat ilminin dışında karar almaya yanaşmıyor. Avrupa’nın Euro bölgesi, sıfıra yakın faiz işlemiyle süper güç olma yolunda ilerlerken, Amerika Birleşik Devletleri, zaten az olan faiz oranını indirme sinyali verdiğinde, dünyanın kolay para kazanan faizci taifesi endişeye düşüyor.
Bugün bir Hz. Muhammed yok. Ama O’nun miras bıraktığı Kur’an var. Ve o Kur’an’da şöyle bir teşvik var: ”Rabbinizden gelecek olan mağfirete ve genişliği yer ile gökler arası kadar olan cennete varmak için yarışın” (Âl-i İmran Suresi: 133)
Cennete kimlerin gideceği kimlerin de cehennemin yolcusu olacağı anlaşılmıştır inşallah.