18 Ekim 2024 Cuma
Sadullah Kısacık: Öğretmenlerimiz Bir Anne, Bir Baba, Bir Abla, Bir Ağabeydir
Portakal Mevsiminde Kuran Dersleri
SAMİMİYET, SEN NEREDESİN?
Anadolu’yu konuşturan usta bir yazar: AHMED HAMDİ TANPINAR
Kurban Nedir? Kurban’ın Dinimizdeki Önemi?
Bugün Benim Doğum Günüm...
ŞÜKRÜ IŞIK
Teğmenlerin tören ertesi yaptıkları, ananevi ritüel etrafında kıyamet kopuyor. Ki bu yıllardır yapılan bir gelenek… Ve kıyameti koparan slogan MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ ! cümlesi… Aslında komik, ülkemde askeri her söylemde Mustafa Kemal Atatürk için EBEDİ BAŞKOMUTAN deniyorsa ve TSK personeli olan askerler başkomutan bildikleri kurucu lidere sadakat beyan ediyorlarsa ve sadece alkışlanır, aferin çocuklara denir….
Gerisi SANAL GÜNDEM YAPIP; BİR ŞEYLERİ GÖZ ÖNÜNDEN KAÇIRMA ALGISIDIR.
19 Ağustos 1981. MHP ve ÜLKÜCÜ KURULUŞLAR DAVASI ilk duruşma günü. Her günü bir cehennem olan Mamak askeri cezaevinde tutukluyuz. Sabah 08.00 civarı A.B.C.D bloklarda kalan biz tutuklu sanıklar duruşma salonuna alındık. Salonda avukatlar, basın mensupları, askeri heyet ile bizim aramızdaki alanda, en arkada duruşmaya gelebilen tutuklu sanık yakınları…
Öndeki 2-3 sıra boş, askeri savcı klasörler getiriyor, duruşmaya hazırlanıyor. Askeri hâkimler duruma bakıp geri gidiyor, bir ikisi oturdu. Bizim etrafımızda hemen her sırada bir G3 lü asker, konuşmayın, önünüze bakın türü emirlerle bize kısık sesle talimat yağdırıyor…
Derken duruşma salonun demir kapısı rayları üzerinden hareketle açılmaya, demirin demire sürten gıcırtısı duyulmaya başladığı an hepimizin gözü oraya çevrildi. Kapı açıldığında ilk önce içeri parlak bir güneş ışığı doldu, arasında karartılar hareketi görmeye başladık derken ışık hüzmesinin içinden BAŞBUĞ göründü. O her zamanki gibi ağır ağır, hafif sallanarak salona girdi, arkasında diğer milletvekilleri, GİK üyeleri…
Ne oldu, nasıl oldu, spontane bir şekilde, aynı anda ayağa fırladık, aynı anda haykırarak İSTİKLAL MARŞI söylemeye başladık.
Ağlıyor, hançeremiz yırtılana kadar bağırıyor ve esas duruşta İstiklal Marşı söylüyoruz.
Asker şaşkın, oturun susun komutları, şaşkınlıkla G3 mekanizma şakırtıları, mecburen selam duran üniformalı savcı, hâkim taifesi…
Netice… Tüm baskıya rağmen aslanlar gibi İstiklal Marşını söyledik, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ yargılama edepsizliğini gösteren askeri cuntayı mat ettik ve yerimize oturduk.
Duruşma bitimi koğuşlara bir döndük ki her sanık için bir sorgu sayfası, “NEDEN İSTİKLAL MARŞI OKUDUNUZ; BU EMRİ KİM VERDİ?” ve savunma istiyorlar…
Koğuşta eğitimci avukat abilerimiz var. Ben Himmet Kayhan abimden savunmayı kopya ettim.
“ Burası Türkiye Cumhuriyeti ve okuduğumuz İstiklal Marşı ülkemin Milli marşıdır. Yönetimde olan askeri idare İstiklal Marşı okumayı suç sayıyorsa cezama razıyım.
Hiç kimseden emir almadım, içimden geldi okudum.”
Sonuç: Hiçbir şey olmadı, Normalde emre itaatsizlikten, yada isyan denemesinden hepimizi perişan edene kadar coplamaları lazımdı. Ama hiçbir şey yapamadılar.
Yukarıda teğmenlerin ritüeli nedeniyle koparılan kıyamet bana bu hatıramı hatırlattı. Bu çocuklara bir şey yapamazlar. Ama psikolojik baskı uygulamaya çalışırlar. O kadar… Buda onları çelik gibi bir Atatürkçü yapar…
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin
Ne mutlu Türk’üm diyene