02 Kasım 2024 Cumartesi
Sadullah Kısacık: Öğretmenlerimiz Bir Anne, Bir Baba, Bir Abla, Bir Ağabeydir
Portakal Mevsiminde Kuran Dersleri
SAMİMİYET, SEN NEREDESİN?
Anadolu’yu konuşturan usta bir yazar: AHMED HAMDİ TANPINAR
Kurban Nedir? Kurban’ın Dinimizdeki Önemi?
Bugün Benim Doğum Günüm...
SELMA ERDAL
CD’lerden önce kasetler verdi; müzik dinlediğimiz kasetçalar denen araçlarda kullanılan… Bazen takılır, bazen silinir, bazen kopardı kasetlerin içindeki bantlar… Ve onları düzeltmek için de boşluklarına kalem geçirilir ve başa sarılırdı, geçici de olsa çözüm bulunur, sevilen ezgiler yeniden dinlenebilirdi.
Günümüzde ülke ekonomisinin genelinde, özellikle de tarım işkolunda yaşanan sorunlar nedeniyle; sanırım başa sarmak gerekiyor. Belki de yalnızca tarım işkolunda değil, ülkede her ne varsa, kurumsal, tarımsal, eğitimsel, yaşamsal her ne varsa… Dönmek gerekiyor; Cumhuriyetimiz’in ilk on yılında bu ülkede oluşturulan ne varsa, onlarla yeniden, sil baştan buluşmağa, başa sarmağa gerek var. Öncelikle de TARIM İŞKOLU bağlamında… Elbette ki… Aç kalmamak için !…
Cumhuriyet yönetimine; Osmanlı’dan Ziraat Bankası ile birlikte bir kaç tarım okulu ve bir kaç kooperatif kalmış. Bununla birlikte; öncelikle köylünün, tefecinin elinden kurtulması amaçlanmış. Kamu kuruluşuna dönüştürülen Ziraat Bankası ile sayıları arttırılan tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla köylüye tarımsal kredi sağlama yoluna gidilmiş. Bu kooperatifler salt kredi sağlama yönünde değil, aynı anda tarımsal ürünleri işleme ve pazarlamaya yönelik çalışmalar yapmış.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında; tarım teknolojisini geliştirmek amacıyla, bazı kuruluşlar da oluşturulmuş. Bitkisel tohum ve hayvan ırklarını ıslaha, Türkçesi ile iyileştirmeğe yönelik Devlet Su İşleri ve Toprak Su Genel Müdürlükleri o dönemin kuruluşlarıdır. Yine de tüm bu uğraşlara ve özendirmelere karşın; tarımsal üretim ancak “geçimlik” düzeyde olmuş, dış pazara yönelik ve ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek üretim sağlanamamış. Ekili alanlar da tüm tarıma elverişli alanların ancak altıda birinden oluşmuş.
O dönemde ulaşım ağının yetersizliği, tarımsal ürünlerin pazara ulaşamaması nedeniyle ürün artışına da olanak sağlanamamış. Bu artış ancak demiryollarının geçtiği yörelerde ve deniz kıyılarına yakın yerlerde, pazara ulaşım kolaylığı nedeniyle gerçekleşebilmiş.
Sonraki yıllarda ekonominin tüm sektörlerinde olduğu gibi BEŞ YILLIK KALKINMA PLANLARI’nda; toprak sorunlarının Anayasa çerçevesinde çözümlenmesine ilişkin önlemler alınmış ki tarımsal ürünlerin işlenmesi ve pazarlanması ile ilgili kooperatifçiliğin desteklenmesi…Güneydoğu Anadolu Projesi’ni (GAP) geliştirmek için ilgili kuruluşlarla çalışmalar yapılması… Hayvancılığın ve hayvansal ürünlerin geliştirilmesi ve bu işkoluna dayalı dışsatımın desteklenmesi gibi…
Tarım işkoluna Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda yer verilmesi ve GAP’ın en birinci proje olarak değerlendirilmesi de hükümetlerin tarım işkoluna ne denli önem verdiklerinin göstergesi olmuştur.
Bu çalışmaların yaşandığı süreçlerde; Türkiye, Dünya genelinde tarımsal üretim açısından kendine yeterli 7 ülkeden biri olmuştur 90’lı yıllara kadar…
Ama ne yazık ki daha sonraları tarımsal destekleme politikaları terk edilmiş…Kooperatifçilik uygulamasından vaz geçilmiş…Çiftçinin bankası olan Ziraat Bankası; çiftçiye değil, başka işkollarına hizmet eder olmuş… Mazot, gübre, tohum ve toprak için kaygılanan üreticinin çığlıklarına kulaklar sağır, sorunlarına duyarsız olunan dönemler gelmiş. Sonunda “ithal ikamesi” denilen yöntemle Türk Tarımı yok edilmiş, tarım işkolunda çalışanlar işsizliğe tutsak edilmiş ve en önemlisi de kendi, kendine yetebilen bu ülke halkının karnını doyuramaz olmuş ve yabanın arpasına, buğdayına, darısına el açmış…
Bugün bir kez daha, Cumhuriyetimiz’in ilk yıllarında olduğu gibi, yeniden tarım işkoluna önem verilmeli, bu işkolu desteklenmeli, tarım toprakları başka amaçlar için kullanılmamalı, özellikle de yapılaşmağa açılmamalıdır.
Bu ülkeye egemen olanlar; ATAM gibi traktöre binip, tarlaları sürmeli, köylüyü yeniden bu ulusun efendisi konumuna getirmek için, ona her türlü desteği vermelidir. İşte o zaman bu ülke kalkınır, yabana avuç açmaz, yeniden tarlada saban sürmeğe başlanıldığında…Otlaklarında, meralarında kuzular meleşip coştukça, bebeler de tok karınlarla yürür giderler aydınlık ve güvenli yarınlara…
Dolayısıyla bir kez daha tarımsal seferberlik için haydi kolları sıvamağa!… Topraklar ekilsin, meralar yeşersin, koyunlar süt versin. Bebeler de ,dedeler de tok karınla girsinler yataklarına… Bu ulus düşmesin yoksulluk bataklarına… Bu nedenle öncelikle tarım işkolunu destekleme kararları almak için iş düşüyor TBMM’de oturanlara…