ÖNCER ÜNLÜ (Başyazar)

ÖNCER ÜNLÜ (Başyazar)

21 Kasım 2024 Perşembe

Semerkant’a Nafile Kaçış

Semerkant’a Nafile Kaçış
1

BEĞENDİM

ABONE OL

DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN

ÖNCER ÜNLÜ
BAŞYAZAR

6 Şubat depreminden bu yana tam bir ay geçti. On bir ilde yaşayan insanların yüzde doksan beşi şu anda ruhen ve bedenen çökmüş ne yaptığını bilmiyor, sağlıklı düşünemiyor.

Peki ne yapmalıyız?

Bu depremler oldu diye; başka şehirlere mi kaçmalıyız?

Yerimize, yuvamıza asla geri dönmemeli miyiz?

Yıldırım aynı yere iki defa düşmez, derler. Ya düşeceği tutarsa ?

Belki bundan sonra Hatay’a künefe yemeye hiç gitmemeliyim.

Habib-i Neccar  dağına zevkle bakmamalıyım. Olur mu ?

Gaziantep de baklava yemeyi ya da kalesine çıkmayı hiç aklıma getirmemeliyim.

Maraş’ artık televizyonlardan mı takip etmeliyim?

Adıyaman’da Nemrut’u gezerken ya yine deprem olursa ?

Bu defa da depreme kendi şehrimde değil de oralarda yakalanırsam?

Deprem kuşağında yer alan tüm şehirlerimi artık gezmemeli miyim? Düşünmemeli miyim?

Ya da bir karavan alıp kocaman boş bir araziye gidip orada mı yaşamalıyım?

Belki de köyüme gidip konteyner ev yaptırmalıyım.

Son çare depremin hiç uğramadığı bir ülke mi bulsam? Oraya gitmenin yollarını mı arasam?

Ah! Ne yapsam ?

Şimdi anlatacağım hikayeyi eminim bir çoğunuz biliyordur. Bilmeyenler de öğrenmiş olur.

Zamanın birinde Bağdat’ta yaşayan bir tüccar, hizmetlisini alış veriş yapmak için azara yollamış. Hizmetlinin  pazara gitmesiyle, dönmesi neredeyse beş dakika içinde olmuş. Hizmetli efendisinin yanına çıktığında yüzü bembeyaz ve titriyor haldeymiş.

– “Efendim”, demiş. ” Pazarda yürürken kalabalıkta biri beni itti. Kim diye dönüp baktığımda; ÖLÜM olduğunu gördüm. Tehditkar bir biçimde yüzüme baktı. Çok korktum” demiş. Ardından hemen eklemiş : ” Bana bir at ödünç verin. Bağdat’tan hemen uzaklaşayım. Ölümden kaçıp, doğruca Semerkant’a gideyim. Ölüm orada beni bulamaz” demiş.

Tüccar ona hemen bir at vermiş. Hizmetli ata atladığı gibi Semerkant’a doğru dört nala uzaklaşmış.

Daha sonra meraklanan tüccar, pazara gitmiş ve orada ” ÖLÜM” le kalabalığın içinde karşılaşmış. Ölümün yanına yaklaşmış ve sormuş:

– ” Neden bu sabah hizmetlimle karşılaştığında yüzünde tehditkar bir ifade vardı ?”

Ölüm yanıt vermiş:

– ” Yüzümde beliren ifade tehdit ifadesi değildi. Şaşkınlık ifadesiydi. Bu gece benimle Semerkant’ta randevusu olduğu için onu Bağdat’ta görünce şaşırdım” demiş.

” Deprem ” kelimesi  Latince olarak  Coğrafya bilimin girmiş ve  çökme olayı denilen ” Dépression ” adıyla belirtilmektedir.

Bir kısım dil yazarları da, ” Deprem” kelimesini, Orta Çağ Türkçesindeki täbrämek (=sarsılmak, sallanmak, kımıldamak) yüklemiyle ilişkili görmektedirler.

Evet bir anda meydana gelen ve belki saniyelerce, belki de dakikalarca süren depremden şu anda yaşadığımız ülkede kaçış yok.

Ülkemizin yüzde doksan ikilik kesimi deprem kuşağında yer alıyor.

İster günlerce parkta yat, ister köyüne yer evi yaptır, ister karavan al, istersen bulunduğun bölgeden başka bir coğrafyaya göç.

Ne yaparsan yap! Depremle yaşamayı artık bu günden tezi yok öğreneceğiz.

Japonyası, Şilisi, Amerikası nasıl öğrendiyse sen de, ben de o da öğrenecek.

Başka şansın yok.

Bir aydır okuduk, gördük:

Depremden kaçtılar, gittikleri yerde ya dumandan zehirlendiler, ya yanan bir evin içinde kaldılar.

Ya yolda trafik kazası geçirdiler, ya da kalp krizi geçirdiler.

Sonuç ne! Depremden kaçtılar ama ecel başka yoldan geldi.

Yurdumuzdaki depremler bu güne kadar evet on binlerce can aldı. Ama artık adam kayırmacılığı, neopotizmi, liyakatsizliği, ben bilirciliği, insanları küçümsemeyi, didişmeyi, nefret ekmeyi, hurafeciliği, radikalizmi, fundamentalistliği bırakıp, bilime ve ilime yüzünü dönersen  emin ol bundan sonra kazanırsın.

Belki bir çok yakının, yakınımız, tanıdığımız, eşimiz, dostumuz öldü ama bilime dönersen, adam gibi artık yaşamak istersen çocukların ölmez. Sende onlarla torunlarınla yaşlanırsın.

Her deprem olduğunda ne yapacağız ? Nereye kaçacağız ? diye düşünmezsin.

Gidenlerin ardından ağıtlar yakmazsın.

Senin Şililerden, Japonlardan ne eksiğin var? Sayın okur!

Hiç bir eksiğimiz yok ama işte ” AMA” sı var !

Onlar önce insan, önce hayvan, önce doğa diyor.

Peki sen ne diyorsun???

Biliyorsun ne dediğini…

O dediğini terk etmezsen her doğal afet sana daha fazla acı ve göz yaşı getirecektir. Haberiniz olsun.