21 Kasım 2024 Perşembe
ÖNCER ÜNLÜ
BAŞYAZAR
Kökeni Yunancadan gelen ” Ortodoks ” kelimesi, ” doğru görüş ya da doğru inanç ” olarak Türkçeye çevrilebilir. Neye göre doğru ? Diye sorabilirsiniz elbette. Bir Ortodoks ilk ve temel öğretilere her zaman sadık kalır, sonraki sapmaları kesinlikle kabul etmez.
Bunu açıkladıktan sonra aklımıza ikinci bir soru gelecektir mutlaka!
Ortodokslukla sol siyasetin bağlantısı nasıl olacak?
Marx, Engels ve Lenin solculuğun ortodoksluğunu oluşturan kişilerdir. Onlara göre yazdıklarının çok büyük çoğunluğu doğrudur. Bundan da önemlisi dünyayı anlamak ve değiştirmek için önerdikleri ve kullandıkları yöntem de doğrudur.
Kemalizm, kesinlikle Ortodoks sola giremez. Kemalizm, millidir, milliyetçiliğin Türkçesidir. Milli bir çözümün içinde Ortodoks sol kesinlikle olmaz.
Kısaca ” Ortodoks Sol ” u açıkladıktan sonra şimdi gelelim ” Merdiven altı İslamcılara ” :
Hz. Muhammed’in ölümünden sonraki yıllarda başlayan ve hala günümüzde de devam eden merdiven altı İslamcılığı, maalesef cahil kitleleri dünyadaki tüm Müslüman ülkelerde etkilemektedir. Din anlayışından ve akılla bilimden yoksun bir biçimde gizli kapaklı geliştirilen, sonraları aleni yapılan merdiven altı İslamcılığın en önemli belirtisi her Müslüman ülkede bol miktarda ulema olması ve bunların da, kendi meşreplerine göre ortaya sürdükleri ve “İslam’a göre ………. ” diye başlayan fetvalarıdır. Akıl ve mantık kullanılmadığı ya da geri plana atıldığı sürece bu fetvalar üretilmeye devam edecek ve daha da fazla kirliliğe yol açacaktır.
Değerli okur; kendinize sorun.
Kur’an-ı Kerim ve dinin asıl metinleri ortadayken, neden fetvalarla şekillenen bir din anlayışı her geçen gün güçleniyor, kuvvetleniyor?
Gelelim şimdi asıl konumuza:
Bir ülkede neredeyse herkes birbirine ” başkanım, reisim, müdürüm, vekilim, amirim …” vb. sıfatlarla hitap ediyorsa gerçek anlamda bir demokratik sistem maalesef hala kurulamamıştır diyorum. Zaten tarihimize baktığımızda Osmanlılardan kalan ve Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da devam eden biat anlayışı ve kültürü, normalde demokrasi kültüründe yer almaz. 1800 lü yılların ortalarından bu güne kadar yaşadığımız modernleşme çabalarına rağmen gerçek anlamda bir demokratik sisteme kavuşamadığımız da yadsınamaz bir gerçektir.
II. Dünya Savaşı ertesi çok partili demokratik düzene geçilmiş ama, akıl, mantık ve bilimden nasibini almamış çoğunluklar sayesinde hep geriye doğru yürümüşüz. Bizim gibi ülkelerde demokrasi, sadece sandıkta oy at ve kendine çıkar sağla, duyma, konuşma, eleştirme, görme düsturunda olduğu sürece de hiç bir başarı gelmez.
Tüm demokratik toplumlarda marjinal kesimler olur ve olması da normaldir. Fakat marjinal kesimlerin ülke için olumlu sonuçlar doğuracak atılımlara karşı çıkması, ellemek için her yolu denemeleri, ufak olsun ama bizim olsun mantığı her daim ülkemize zarar vermiştir, vermeye de devam etmektedir. Eğer bu marjinal yapılar kendi bulundukları ortamdan dışarıya çıkıp, taşarak diğer bölgelere de zarar vermeye ve büyük sakin çoğunluğu rahatsız etmeye başlarlarsa o zaman işte durum ciddi demektir.
Özellikle 6 Şubat depreminden sonra yaşanan olaylar ve gelişmelere baktığınızda sanki birisi ya da birileri bu iki gruba; “ülkenin kapılarını yeniliğe, değişime açmayın ve aynı cehennem zebanileri gibi önünüze gelen herkesi taşlayın” demiş.
Ortodoks solun ve merdiven altı islamın, ortak yanları akılla değil, daha çok hurafelere dayanarak iş yapmaları ve ezberler üzerinden kişileri itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu konularda da gerçekten başarılıdırlar.
Niçin?
Karşılarındaki toplum okumadığı, araştırmadığı, masallara inandığı, yazmadığı, vurdum duymaz ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediği içindir.
Son günlerdeki siyasi örneklere bakarsak iki grubunda neler yaptığını gayet güzel görüyoruz. Sadece bir örnek üzerinden anlatayım:
Milletvekili listeleri açıklandığından beri, Ortodoks sol, Millet İttifakı içinde yer alan (İYİ P.) hariç diğer partilerin adaylarının niçin C.H.P. listelerinden seçime girdiğine takmış vaziyette. Her gün onlarca izahtan yoksun hurafe oluşturup sosyal medyaya sürüyorlar. Milletimizin %85 de sosyal medyadan çıkmadığı için hedefe çok kolay ulaşıyorlar. Aynısı merdiven altı İslamcılar için de geçerli. Onlar da kadınları aşağılayan her türlü çirkefliği yapanları göklere çıkarıyorlar, kadınlara ve kadın derneklerine gözdağı veriyorlar. Sanki cennet ve cehennemi kendileri belirliyormuş gibi önüne geleni cehenneme gönderiyorlar. Kendileri ermiş ya! Hepsi maşallah cennetlik! Mübarek zatların.
Örnekleri çoğaltabiliriz ama gerek yok.
Şu bir gerçek ki her iki grubunda demokrasinin gelişmesine ve demokratik değerlerin yerleşmesine alerjisi var.
Tarihin geçmişinde ve geleceğinde kuşkusuz her yerde nifak tohumları eken yobazlık olmuştur ve olacaktır. Bunu kimse engelleyemez. ama insanlığın engelleyeceği tek şey yobazlığın yaygınlaşmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmalarıdır. Bunların zihniyet alanlarının daraltılmasına çalışmalarıdır.
Bu nasıl olacak peki ?
Okuyun, hem de birden fazla yeri okuyun, karşılaştırma yapın, bir zahmet ellerinizdeki iletişim araçlarıyla araştırın, aklınızı ve mantığınızı kullanın.
“Yalancı Çoban ” masalını yeniden okuyun ve gereken dersi çıkarın diyorum.