16 Aralık 2024 Pazartesi
Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası Adana Şehit Samet Özkan İlkokulunda Kutlandı
Portakal Mevsiminde Kuran Dersleri
HAKKANİYET ÇEMBERİ
Anadolu’yu konuşturan usta bir yazar: AHMED HAMDİ TANPINAR
Kurban Nedir? Kurban’ın Dinimizdeki Önemi?
Bugün Benim Doğum Günüm...
ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR
Sevgili Okur,
Bildiğiniz gibi son dönemde kamuoyunun dikkatini çeken konuların başında gıda ürünlerindeki taklit ve tağşiş geliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, gıdada taklit ve tağşiş yapan firmaları, yaptığı denetimler sonucunda kendi internet sitesinden açıklayarak geç de olsa önemli bir adım atıyor. Bu arada taklit ve tağşiş yapan firmalar akıllanıyor mu?
Elbette hayır. Bu sistemde cezayı ödüyorlar ve halkın sağlığıyla yine oynamaya devam ediyorlar. Halkın alım gücünün çok aşağılarda olması dolayısıyla, açıklanan bu firmaların da inanın satışlarında pek azalma olmuyor. Firmaların halk sağlığıyla oynamaması için ağır ve caydırıcı cezalar gerekiyor. Böyle bir ülkede de bunu olması neredeyse olanaksız. Niçin olanaksız? Her yerde ahbap – çavuş ilişkisi olduğu için…
Bu konuyla ilgili olarak zaten geçenlerde önemli bir yazı yazmıştım. Okumayanlar bulup okuyabilirler.
Şimdi gelelim daha büyük tehlikeye!
Büyük tehlikenin gerçekten farkında mısınız ? Ya da kaç kişi farkında ? Bilemiyorum.
Tek bildiğim okumayı, araştırmayı sevmeyen, kulaktan dolma bilgilerle yaşantımızı sürdüren bir ülke olarak nüfusun büyük bir yüzdesinin tehlikenin farkında olduğunu sanmıyorum.
Ne tehlikesi ? Neyin farkında mıyız ?
Diye sorarsanız :
Şöyle yanıt vermek durumundayım:
Yıllardır, yurt dışına gönderdiğimiz yaş sebze ve meyve ile kuru bakliyatlar da zaman zaman insan sağlığına zarar verecek ilaç kalıntılarının fazlalığı ortaya çıkıyordu. Fakat son üç aydır bu zehirli ilaç kalıntıları neredeyse gönderilen her üründe misliyle çıkmaya başladı. Bunun sonucunda da Avrupa’da aklımıza gelen her ülke ürünleri geri göndermeye başladı.
O zaman bilinçli bir tüketici olarak soruyorum, ülkeyi yönetenlere :
Özellikle Avrupa Birliği’ne (AB) ihraç edilen ürünlerin standartlara uymadığı gerekçesi ile geri gönderilmeleri ,
“Acaba bizde durum nedir? ”
” Bu geri gönderilen ürünlere ne oluyor ?”
” İmha mı ediliyor ?
” Ya da imha edildi denilip, gizlice iç piyasaya şırınga mı ediliyor ?
Avrupa ülkelerinin kabul etmediği sağlıksız ürünleri, ” biz mi yiyoruz” sorularının sorulmasına neden oluyor.
Olmaz olmaz demeyin. Burası Türkiye. Burada her şeyin olması normal, olmaması zaten anormaldir.
Sizlere şimdi hangi ürün hangi ülkeden hangi nedenle dönmüş, ya da geri gönderilmiş onlar hakkında bilgi vereyim sonrada yorumlarımıza devam edebiliriz.
Bulgaristan’ın Türkiye’den ithal ettiği narlarda iki çeşit ” Pestisit “ bulundu ve sınırdan geri çevirdi. Bulgaristan ‘tehlikeli’ koduyla narları sınır dışı etti.
İtalya’da Türkiye’den gelen kuru incirlerde güvenli limitin yaklaşık 12 katı ” Otratoksin A ve Mikotoksin “ tespit ederek geri gönderdi.
İspanya, yine ülkemizden gelen kuru incirlerde izin verilen limitin 48,75 katı oranında ” Otratoksin A ” tespit ederek inciri geri gönderdi.
Fransa, İtalya ve İspanya gibi sınırda yaptığı denetimlerde kuru incirlerde ” Aflatoksinler “ tespit ederek ürünlerin riskli olduğunu belirterek, geri gönderdi.
Romanya’daki yetkililer Romen iç piyasasını denetlerken, ülkemizden gelen domateslerde ” Pestisit ” buldular hem de kullanılacak oranın 34 katı fazlası. Romanya ithal ettikleri tüm domatesleri iç pazardan toplayıp imha ettiklerini söyledi.
Yine Bulgaristan, ülkemizden gelen limonlarda sınırda yaptığı kontrollerde yüksek miktarda ” Phosmet “ bulduğunu söyleyerek limonları sınırdan geri gönderdi. Buraya şu açıklamayı düşmeliyim; ” Phosmet ” ilacı 2022 yılından beri AB ülkelerinde yasaklandı ve kullanılmıyor. Bakanlığımızın sitesinde ise kullanılabilir ibaresi var.
Yine kuru incir ! Bu defa ülke Almanya. Piyasa denetimlerinde toplayıp imha etmiş. İncirin içinde çok yüksek miktarda ” Okratoksin A ” varmış. Kullanılması gereken miktarın 8 katı kullanılmış. Ayrıca yine Almanya aynı gerekçeyle mandalinaları da geri gönderiyor.
Hırvatistan, domateste ” Pestisit ” buluyor geri gönderiyor, Slovenya, yeşil mercimekte ” Kurşun ” bulmuş geri göndermiş ve yine kuru incir. Bu defa gönderen Hollanda.
Norveç, sınır kontrolünde ülkemizden giden kabuklu susam tohumlarında ” Salmonella “ bularak ürünü geri iade etti.
Sırada Polonya var. Türkiye’den ithal ettiği köpek mamalarında ” Salmonella ” tespit ediyor ve ürünü sınırdan geri çeviriyor.
Yine İtalya’ya ihraç edilmek istenen antep fıstıklarında da izin verile limitlerin 3 katı üzerinde ” Aflatoksin ” tespit edildi
Say say bitmiyor…
Fransa, Türkiye’den gönderilen tonlarca ağırlıktaki pizza kutularında kurşun ve ftalat ( kanserojen madde )kalıntısı bulunduğunu duyurdu. Söz konusu ürünler, sağlığa zararlı olduğu için sınırdan geri çevrildi.
Rusya, çeşitli tarihlerde biber, domates, mandalina, portakal ve limonu geri gönderiyor, kardeş ülke dediğimiz Azerbaycan’da 64 ton biberi hastalıklı diye sınırdan geri çeviriyor. Slovakya ise 21 Ekim’de ithal edeceği mandalinalarda kabul edilebilir limitin 4,5 katı ” Chlorpyrifos-methyl “ bulduğu için sınırdan geri çeviriyor.
Yine 2024 yılı Mayıs ayında, Rusya ve Ukrayna’dan ithal edilen GDO’lu yaklaşık 41 bin ton mısır ve kanola sahte belgelerle, GDO’suz ürün denilerek Tekirdağ limanından Türkiye iç pazarına sokuldu. Acaba bu olayı kaç kişi duydu ? Ya da biliyor ?
GDO’lu bu ürünler daha sonra ülkemizde yem, nişasta, glikoz, margarin üretiminde kullanıldılar. Bizler de afiyetle yedik ya da yiyoruz.
Yine son iki yılda geri gönderilen ürünler arasında asma yaprağı, kabak, ayva, sumak, kimyon, kırmızı toz biber, kuru kayısı, haşhaş tohumu, keçi boynuzu zamkı gb. bir çok değişken ürün var.
Sevgili Okur,
Tarım ve Orman Bakanlığı, maalesef ihraç edilen gıda maddelerinin ne olduğunu, ne olacağını, kesinlikle açıklamıyor her zamanki gibi. Ben bu bilgileri, Avrupa Komisyonu’nun gıdayla ilgili bildirimlerinin yapıldığı, veri tabanı ” Gıda ve Yem İçin Hızlı Alarm Sistemi ” yani kısa adıyla RASFF’den öğrendim.
Bakanlık da kısaca diyor ki:
” Avrupa sınırından ‘zehirli madde’ denerek geri gönderilen gıdaların kontrol edildi, mevzuata uygun olmayan ürünler imha edildi. Mevzuata uygun olmayan düzeyde pestisit kalıntısı tespiti ya da tavsiye dışı kullanım belirlenmesi halinde üretici ve gıda işletmelerine idari yaptırım uygulanıyor. Bakanlığın kendi sitesinde bu konularla ilgili neler yapıldığına dair geniş açıklamaları var. Bakanlığa göre her tedbir alınıyormuş, sorun yokmuş. Yok da Niçin bu kadar ürün Avrupa’dan geri dönüyor ? Bize hınçları mı var ? Yoksa Biz Müslümanız diye mi ? Fakat ben bu açıklamaları pek inandırıcı bulmadım. Her şeyi gizli kapaklı yaptıkları için belki doğrudur ama şeffaf değiller.
Tüketici Dernekleri Federasyonu ( TÜDEF) de tüketiciler için ” en temiz ve en kirli ” tarım ürünlerini açıkladı.
En temiz tarım ürünleri: ” avakado, mısır, ananas, soğan, papaya, bezelye, patlıcan, kuşkonmaz, brokoli, beyaz lahana, kivi, karnabahar ”
En kirli tarım ürünleri : ” çilek, ıspanak, kara lahana, nektarin, elma, üzüm, kiraz, armut, biber, domates, nar, narenciye ”
Yukarıda saydığım, tarımda kullanılan bu kimyasalların zararlarına bakarsak; ” kanser, endokrin, dermatit, üreme, astım, nöro davranışsal bozukluklar, astım, bağışıklık sisteminin çökmesi, böbrek sorunları, kısırlık, hormonal bozukluklar” gibi insan sağlığını oldukça etkileyen ve sonucunda ölüme kadar götüren zararlar verdikleri biliniyor.
Bu hastalıklarda maalesef büyük, küçük, genç, yaşlı, kadın erkek, bebek demiyor herkeste karşımıza çıkıyor. Obezite sayısının günden güne artması, gençlerin erken ergenliğe girmeleri, bazı hastalıkların yüksek oranda artış göstermesi işte bu kimyasallar yüzünden. İnsanlarda bağışıklık sistemi çöküyor, kalp krizi riskleri artıyor, benim milletim bunu ” COVİD ” aşısına bağlıyor.
TÜDEF Gıda ve Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın Sinan VARGI, ” AB kapısından geri dönen ürünlerin yarısından fazlasında 2016 yılında Türkiye’de kullanımı yasaklanan ancak piyasadan geri toplanmayan tarım zehrine rastlanıldığını söyleyerek, yurt dışından geri dönen ürünlerin imha edilip edilmediğinin bilinmediğini, bir çoğunun salça, reçel, turşu ve meyve suyu olarak iç piyasaya verildiği konusunda kuşkularının olduğunu belirtti.”
Yine basında okuduğum bir haberi paylaşayım sizlerle.
Alanya’da tropik meyveler yetiştiren bir işletmenin sahibi olan Mustafa Ezici, zincir marketlerden satın aldığı 24 farklı tür sebze ve meyveden alınan 55 örneği, Antalya’da bu konuyla ilgili olarak akredite bir laboratuvarda test ettirdi.
Ürünlerin yüzde 30’unda yüksek miktarda tarımsal ilaç kalıntısı bulundu.
Kullanılan kimyasallar, sinek, haşere, mantar, kuş, yabancı otlar ve kemirgenleri yok ediyor sonra da gelip bizi yok ediyor.
Tarımda kullanılan kimyasalların elbette kullanılması gerekiyor. Bunlar ürünlerin dayanıklılığını ve miktarını arttırıyor. Sonuçta organik tarım her yerde yapılamıyor ve çok pahalı bir sistem. Organik tarımda ürün dayanıklılığı daha azalıyor ve ürün fiyatı daha fazlalaşıyor. Ayrıca her organik üretildi denen ürünün de organik olduğundan bazen şüpheleniyorum.
O halde bu kimyasallar kullanılacak. . Kullanılmasını da ilgili bakanlık, gerek merkezi gerekse taşra teşkilatlarıyla sıkı bir biçimde bu işi yapmalı ve üreticiye ağır cezalar vermeli. Sorunun çözümü de tarlalarda ve seralarda başlayacak. Bakanlık, ilgili STK’lar la ortak çalışmalı, halk bilinçlendirilmeli, imha ettiği ürünlerle ilgili video görüntülerini yazılı ve görsel basınla paylaşmalı, çalışan uzman ve ziraat mühendisi, denetçi sayıları arttırılmalı, denetimler ürünün üretildiği ilk yerden başlayıp, son noktaya kadar gitmeli, Avrupa’dan dönen ürünlerin miktarı, neden döndüğü ve ihracatçı firmanın açıklanması gibi önlemler halkın güvenini mutlaka kazandırır.
Sevgili okur, ” Unutma “!
Aldığın her sebze ve meyveyi iyice yıka, kabuğu soyulacak olanları mutlaka soy, özellikle pazardan aldığın yeşillikler ( ıspanak, marul, roka, nane, tere vb. ) üç dört defa yıka, yıkarken, sirke ve tuz kullan. İçtiğin çayların içine limon dilim koyma ! Bunlar bizi kurtarır mı ? Belki % 10 ya da 15.
Sonuçta, Avrupa ülkeleri kendi halklarının sağlığı için gerekli tedbirleri alıyorlar.
Peki bizi yönetenler alıyor mu ?
Bizi kim koruyacak ?
Belki de bu ürünleri pazardan, çarşıdan, marketlerden, kuru yemişçilerden alıp tüketiyoruz. Bilebilir miyiz ?
Belki de bu kimyasallar yüzünden sinirli bir toplum olduk!
NOT 1 : ” Pestisit “,” Otratoksin A – Mikotoksin “,” Aflatoksinler “,” Phosmet, ” ftalat “, ” Chlorpyrifos-methyl ” hepsi tarlada ve seralarda kullanılan insan sağlığına çok zarar veren kimyasal ilaç ve zehirler.
NOT 2: Bu konuyla ilgili olarak ” Zehirsiz Sofralar Platformu ” ve TÜDEF‘i takip etmenizi öneririm.
NOT:3- Dünyanın en büyük Pestisit zehir üreticileri: Bayer, Syngenta, Basf, Corteva ve FMC ” 2020 yılı verilerine göre Türkiye’ye 68 milyon dolarlık mal satıyorlar.