21 Kasım 2024 Perşembe
Sadullah Kısacık: Öğretmenlerimiz Bir Anne, Bir Baba, Bir Abla, Bir Ağabeydir
Portakal Mevsiminde Kuran Dersleri
SAMİMİYET, SEN NEREDESİN?
Anadolu’yu konuşturan usta bir yazar: AHMED HAMDİ TANPINAR
Kurban Nedir? Kurban’ın Dinimizdeki Önemi?
Bugün Benim Doğum Günüm...
ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR
Ülkemizde 129 tane devlet, 75 tane vakıf ve 4 tane de vakıflara ait M.Y.O. olmak üzere toplam 208 tane üniversite var. Buralarda da okuyan öğrenci sayısı yaklaşık sekiz milyon üç yüz bin. Devlet üniversitelerinde okuyan öğrenci sayısı ise yaklaşık olarak yedi milyon altı yüz bin.
Konuya hakim olan herkesin bildiği gibi ülkemizde ki köklü üniversiteleri pas geçersek, devlet üniversitelerinin çoğu son yirmi yılda açıldı. Vakıflarda buna dahil tabii. Bizim mutsuz ve hedefsiz gençlerimizin yüzde doksan dokuzu da devlet üniversitelerinde okuyanlar elbette.
Ülkemizde her şey hakkıyla yapılmadığı için gelmiş geçmiş iktidarların bir çoğu oy ve milletvekili kazanma uğruna her gittikleri yere üniversite kuracağız demişlerdir. Seçimlerden sonra da kurmuşlardır. Tabii bu üniversiteleri kurarken de uzun yıllar boyunca hiçbir program, araştırma, verimlilik gibi kavramlar gözetilmemiş, yapılmamış tabiri caizse mantar gibi bu üniversiteler yerden birden patlamaya başlamışlardır. Bunun yanı sıra ülkemizde yıllardır yapılan çarpık eğitim, gençlerin sanki üniversiteye gitmezsek iş bulamayız düşüncesi ve ailelerinin zorlaması nedeniyle herkes üniversiteye gitmek istemektedir. Bunun sonucunda da sorunlar bir kartopu gibi hızla büyümektedir.
Üniversite okuyan gençlerin temel sorunlardan ilki bilindiği gibi barınma sorunudur. Yetersiz devlet yurtları, bol miktarda tarikat yurdu ve bütçeye göre kiralık evler. Ailelerinden ayrılan ve başka illere giden bu gençlerin ilk uğraşacakları ve yılacakları iş budur. Siyasi erk övünür şu kadar üniversite açtık. Açtın da bu çocuklar nerede yatacak ? Dört ve altı kişilik koğuşlarda mı ? Ona da razılar ama o da yok bir çoğuna. Türkiye’de özellikle Anadolu’nun küçük şehirlerinde yaşayan ve ev sahibi olan vatandaşlar da kiralık ev aramaya gelen gençlere evi kiralarlar ama tabiri caizse çocukların analarının nikahını bile nerdeyse ister pozisyonda olurlar. Onlara sorarsan iyilik yapıyoruz derler. Aman ne iyilik ! Yapmayın daha iyi. Bodrum katlarını, penceresiz odaları, güneş görmeyen yerleri, hayvan bağlasan durmayacak damları en aşağı beş misline kiraya verirler tabii yanında bir dolu şart. Kaparo, eve kız ya da erkek arkadaş gelmeyecek, alkol alınmayacak, bir yıllık peşin kira bedeli, su, doğal gaz ve elektrik saatlerini üzerine geçirme, buna benzer bir dolu emir. Mübarek bu çocuklar onların köleleri ! Kendilerinin zamanı neyse onları uygulayan bir dolu yüzlerce vizyonsuz insan. Görsen hepsi tertemiz Müslüman. Yerin, iki kat altını kiralar sonra iyilik yaptım der. Eve arkadaş gelmeyecek der sonra ortaya çıkar namusunuzu korudum der. Sanki +18 olmuş o birey gel, namusumu koru diyor, zavallı ahlak bekçileri. Bu arada ev sahiplerini dinlersek ilk dedikleri evlerimizi harabeye çeviriyorlar ve kaçıp gidiyorlar. Atasözü ne diyor: ” Ne ekersen onu biçersin “. Karşılıklı güven olmazsa, bunlarda olur. ya evini kiraya verirken aç gözlü olmayacaksın, babalık yapacaksın; ya da olumsuzluklara katlanacaksın.
Yurtlar da ayrı bir alem tabii. Odalarda tartışmalar, kavgalar hiç bitmez bir de koridorun ya da katın reisi olur, olmazsa zaten eksik olur. Hiç bir bilgisi, görgüsü, kültürü olmayan, tek silahı kaba kuvvet olanlar. Yurtta kalan bir çok gence sorsanız inanın tüm samimiyetimle söylüyorum, hepsi ev bulsa kaçar. Rezil kahvaltılar, proteinsiz yemekler de cabası. Yurt ücretleri sanırım 500 ile 800 tl arasında. Bu devlete ait yurtların fiyatları. Bir de bildiğiniz gibi K.Y.K. bursu ve kredisi var. Her ay öğrenciye ödenen komik bir rakam. Öğrenci onu alır sonra gider oradan yurt aylığını yatırır, yemek fişini alır, cebine de bir kuruş koyamaz. Bu arada bu kredilerin geri ödenmesi konusuna hiç girmiyorum bile. Madem bu gençlere bu çerez parası bile etmeyen krediyi veriyorsunuz, sonra da onun üzerine bol miktarda faiz koyup iş bulamayan gençlere öde diyorsunuz. Ben bunları 30 yıl önce bire bir yaşadım. O günden beri de her genç yaşıyor. “Batı cephesinde değişen bir şey yok ” anlayacağınız.
Öğrenci özel yurtta kalır orası başka bir rezalet. Tam soygun yuvası. Özel yurt sahipleri de tam neo liberal kafayla bu işlerden nasıl bol miktarda kazançlı çıkarız diye hesap yapıp duruyorlar. Nereden mi biliyorum ? Bizzat oğlum ve yeğenlerimden de ondan. Hakkını ararsın, yanıt; “Beğenmezsen git”. Sonra tüm bunları yapanlar tertemiziz diyorlar. Haklısınız hepiniz ” Pür’u Pak” sınız. Dünyanın neresinde görülmüş altı adet zeytin, iki ince dilim kireç peynir, bir bardak bol sulu çay, uyduruk bir yumurta… Özel yurt diyorsunuz ama internet alt yapınız devletin yurtlarını aratmayacak kadar rezil ve rüsva. Bir çok özel yurt üniversite öğrencisinden dokuz veya on ay para almasına rağmen bütünlemeye kalan öğrencilerin yurtlarda kalmasını engelliyorlar zorla da öğrenciler kalsa da onlara kahvaltı ve yemek vermiyorlar. Bu nasıl adalet ? Devlet yurtlarını geçtik özel yurt sahipleri de üniversite gençliği için her türlü zorluğu çıkarmaya çalışıyorlar. Nasıl olsa öğrencilerin eli mahkum ya!
Gelelim yeme içme konusuna : Kahvaltılar berbat, okulun yemekleri berbat, lokantalar, dönerciler, dürümcüler vs. pahalı. Peki ne olacak ? Ya günde bir öğün yiyeceksin ya da devamlı ekmek arası zeytin. Başka çözüm yok. Ülke ekonomik krize girmiş kime ne ? Öğrenciler yeterince beslenemiyor kime ne? Bu kısır döngü devam edip gidiyor.
Üniversite açılır, binası yok, hocası yok, kitabı yok, ders notu yok, laboratuvarı yok , laboratuvarı varsa da içinde malzeme yok, bilgisayar yok. Yabancı dil öğreten yok. Olsun amaç üniversiteyi oy uğruna açmak değil mi? Gençler de fazla konuşmasınlar, hak aramasınlar, sorgulamasınlar. Daha ne istiyorlar herkese diploma veriyoruz. Evet veriyorsunuz ama kağıt parçası.
Üniversite açmışsınız ,bölüm açmışsınız acaba bu açılan bölümlerden mezun olan gençlerin kaç tanesi iş hayatına atılacak. Örneğin bir bölümden her yıl çeşitli üniversitelerden 500 kişiyi mezun et, ama bunların sadece 50 tanesine kadro olsun. Peki her sene mezun 450 genç ne olacak ?
Gelelim öğretim üyelerine : Tabii gerçekten araştırmacı, kaliteli, öğrenci dostu olan hocalarımı, akademisyenlerimi tenzih ediyorum. Maalesef bir çok hocanın kariyeri yok, yabancı dil bilgisi yok, uluslararası saygın dergilerde yayımlanmış makalesi yok, genel kültürü yok. Anadolu’da bulunan birçok üniversite hocası da kendi mesleklerini yapmamış direk öğretim üyesi olmuşlar ya da dışarıdan gelip derslere giriyorlar. Bence Akademisyen vasıfları ve öğreticilikleri yok denecek kadar az. Herkes öğretim üyesi olamaz. Önündeki kitabı okuyarak, intertette başkalarına ait üç beş tane hazır slayt bularak ders anlatılmaz, öğretim görevlisi de olunmaz. Olsa olsa Lise hocası olur. Kendilerini büyüğünden küçüğüne padişah görüyorlar. Görürler tabii o yerlere biat ederek geldiler. Bilmiyorlar mı kula biat edilmez, yüce Yaradan’a edilir. Bilirler ama işlerine gelmez. Derslere doğru dürüst gelmezler, konu anlatmazlar, sınavda alakasız yerden sorarlar sonra karşılarındaki gençlere bir dolu boş laf söylerler. Öğrenciler her hangi bir konuda küçük de olsa dersle ilgili ya da anlatım tarzıyla ilgili eleştiride de bulunursa, hoca da direk sana taktım der ve seni geçirmemek için elinden geleni yapar. Güya bunlar yol gösterici, gençlere örnek olacaklar. Hani üniversiteler aydınlanma, sorgulama yeriydi. Eğer sen gerçekten donanımlı bir akademisyensen bu öğrencilerine de gereken olgunluğu göstermelisin. Sizin eleştirilmeme lüksünüz mü var ? İşin garibi MEB’ e bağlı öğretmen, 10 dakika ortadan kaybolsa idareciler hesap sorarlar, bunlar 3 gün okula gelmezse kimse çıkıp neredesin hoca? demez. Bu dokunulmazlık nedir? Bunların diğer eğitimcilerden ne farkı var?
Tüm bu olumsuzlukları yaşayan, ülkenin gün geçtikçe gerilediğini gören, hor görülen bu gençler nasıl mutsuz olmasınlar? Sanki hepsi potansiyel düşman ! Gelen tokatlıyor, giden tokatlıyor ne yapsın bu gençler ? Teknoloji çağında her şeyi her an görüyorlar yaşıyorlar. Sonra da kendilerine yalan söylendiğini anlıyorlar.
Tüm siyasi kesimler de şimdi ortaya çıkmış, mesaj veriyorlar: ” Gençler, her sorununuzu çözeceğiz”. Nasıl çözeceksiniz ? Açıklayın görelim. Programlarınızda neler var? Yoksa K.Y.K. borçlarını silince her şey düzelecek mi? Üniversiteler üzerine hangi çalışmaları yaptınız ? Bilen yok ancak edeceğiz, yapacağız, bize güvenin diye klasikleşmiş cümleleri kurup duruyorlar. Kusura bakmayın artık üniversite gençliği bunları ben almayayım diyor. Siyasetçilerimiz batmış gemiyi biz yüzdürürüz diyorlar. Ben de diyorum ki; anlatın nasıl yüzdüreceksiniz ? Yanınıza üç beş tane genç alıp sosyal medyada görünmeyle bu sorun çözülmez ve de çözemezsiniz.
Gençlerin de iğneyi kendilerine batırıp öz eleştiri yapmasını da isterim. Bir çoğunuz kusura bakmayın elinizde telefon neredeyse yirmi dört saat oradan buraya atlayarak internette sörf yapıyorsunuz, vize ya da final zamanı ne yapacağız? Kanka diye ortalarda not arıyorsunuz. Okey salonlarında, kafelerde oturup, biralarınızı yudumluyorsunuz. Ailelerinizin verdiği kredi kartlarını bitirip duruyorsunuz. Kaç taneniz doğru dürüst okuyor, araştırıyor ? Bir çoğunuz özenti içinde yaşıyorsunuz. Üniversiteye gittiniz ya! Hepiniz büyüdünüz güya. Halbuki farkında mısınız ? Hepiniz daha yolun başındaki çocuklarsınız. Yurt dışına gitmeye can atıyorsunuz saygı duyuyorum ama peki gitmek için hangi çalışmaları yapıyor sunuz? Örneğin yabancı dilinizi geliştirici ne yapıyorsunuz ? Acaba oradaki öğrencilerin okullarda ne yaptığını, bir çoğunun kendi harçlıklarını çıkarmak için çalıştıklarını ve kendi paralarını kazandıklarını biliyor musunuz ? Ya da yurtdışına gittiğinizde bir çoğunuz oranın kültürüne uyum sağlayamıyorsunuz, Türkiye’de ki hayata devam etmek istiyorsunuz. Çünkü değişmeye ve gelişmeye karşı tam açık değilsiniz. Bir defa sorumluluk almıyorsunuz neredeyse her konuda. Oysa yurt dışına gittiğinizde her işi kendiniz yapacaksınız.
Evet sizlerin de okurken birçok hatası oluyor. Gençsiniz eğlenmek, gezmek tozmak istiyorsunuz. Bu da elbette sizlerin hakkı. Yaptığınız hataların telafisi olduğunu da unutmayın. Mutlu ve huzurlu bir gelecek istiyorsanız hedeflerinize dört elle sarılın, her konuda sorumluluktan kaçınmayın.
Gençler, size son tavsiyem şu; kendinizi yorgun, mutsuz ve hedefsiz hissediyorsanız , önce Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni ve Nutuk’u okuyun derim. Sonra da kendinize lütfen bir soru sorun. Üniversiteler yanlış, hocalar yanlış, yurtlar yanlış, ekonomi yanlış, siyaset yanlış. Evet doğru bunların hepsi neredeyse yanlış, peki siz üniversite gençliği olarak yaptıklarınızın ve söylevlerinizin kesinlikle doğru olduğunu düşünüyor musunuz ?
Unutmayın bu yollardan biz de geçtik ama sorgulayarak, araştırarak, okuyarak. İleriye hep ümitle baktık.
Rahmetli büyük usta yazar Çetin Altan’ın dediği gibi: ” Enseyi Karartmayın .” Her şeyin çaresi vardır.