ÖNCER ÜNLÜ (Başyazar)

ÖNCER ÜNLÜ (Başyazar)

21 Kasım 2024 Perşembe

KADERSİZ TOPRAKLAR 1 – MAKEDONYA

0

BEĞENDİM

ABONE OL

KADERSİZ TOPRAKLAR 1 – MAKEDONYA

KADERSİZ TOPRAKLAR 1 – MAKEDONYA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN

ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR

KADERSİZ TOPRAKLAR 1 – MAKEDONYA

Atalarımın, Balkan Savaş’ı sonrasında  küçük birer çocukken terk ettikleri toprakları, yaşadıkları yerleri gençliğimden beri merak ediyordum. Dört yıl önce her şeyi planlamışken yaşadığım sağlık sorunları ve araya giren ” Pandemi “bu geziyi gecikmiş olarak yapmama neden oldu. Her işte bir hayır vardır diyelim…

Öncelikle şunu belirtmeliyim. Niçin yazı başlığımı ” Kadersiz Topraklar ” diye koydum ?. Bu güne kadar Balkanlar ile ilgili okuduğum kitaplar, dinlediğim öyküler, seyrettiğim filmler özelikle ( Bosna  ve Kosova Savaşı) ile ilgili ve en önemlisi çocukluğumda dedem ve babaannemden dinlediğim anılar sonucunda  bir hafta sürecek izlenim yazılarıma, bu başlığı koymamı uygun olacağını gördüm.

Üsküp Havaalanı

T.H.Y.’ nın Üsküp ( Skopje ) uçağı, Üsküp üzerinde alçalmaya başladığında  düşünür, Vanche Mihailov’un şu sözleri birden aklıma geldi. ” Eğer, dünyada barış istiyorsanız; Avrupa’da barış olmalıdır. Eğer, Avrupa’da barış istiyorsanız; Balkanlar’da barış olmalıdır. Eğer Balkanlar’da barış istiyorsanız; Makedonya’da barış olmalıdır. ” Bu cümleleri 1934 yılında söylemişt Tüm Balkanlar’ı gördükten sonra boşa söylememiş dedim kendimce. Uçağın tekerleri piste değerken, elimdeki küçük ajandamın sayfalarında büyük Türk şairimiz Makedonya Üsküp doğumlu Yahya Kemal Beyatlı’nın ” KAYBOLAN ŞEHİR ” adlı şiirini içimden okuyordum, gözlerim nemli olarak. Büyük şairimiz Üsküp kaybedildikten sonra kaleme aldığı şiirinin dizeleri ne kadar içten ve dokunaklıdır. Son dört dizesini sizlerle paylaşıyorum.

Rehberimiz Neslihan Hanım’la Vardar Köprüsü üzerinde

“Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir ! / Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir. / Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, / Biz sende olmasak bile, sen bizdensin gene.” Büyük Türk şairini bu vesileyle rahmetle burada bir kez daha anıyorum.

Manastır Askeri Lisesi

Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Balkanlara objektif bir gözle bakmalısınız, olayı, salt şoven  milliyetçiliğine ( hangi türden olursa olsun) ve dine indirgerseniz hiç bir konuda bilgi sahibi olmazsınız, kendi türkünüzü çağırır aynı yerde dönmeye devam edersiniz. Ben her yurt dışı gezimden döndükten sonra sohbetlerimde yakın çevrem hep şu soruyu  bana sorar:

“Türkleri seviyorlar mı? Osmanlı hakkında ne diyorlar?” Bende hep şu yanıtı vermişimdir : “Her ülkede olduğu gibi seven de vardır sevmeyen de amma; maalesef Osmanlıya gittiğim hiç bir ülkede iyi bakmıyorlar ” derim. Yalan söylemeye gerek yok, gaza gelmeye de gerek yok. Bizler oralar ” Ata, ecdat yadigarı” desek de onlar da topraklarımızı Osmanlı işgal ve istila etti diyor. Konuyu tarihçilere bırakıyorum.

Vardar Nehri Üsküp

Balkanlar, Müslüman Osmanlılar ile Hristiyan Avrupa Devletleri arasında geçiş, göç, ulaşım ve ticaret bölgesindeydi. Bu nedenle etnik köken ve din açılarından homojen bir yapı hiç bir zaman oluşamamıştır. 1389 Kosova Savaşı sonrası Osmanlı topraklarına katılan Makedonya, Balkan Savaş’ları sonunda kaybedilen yerlerden biridir.

Dünya siyasetinde rol oynamış bütün devlet adamları tarafından “Avrupa’nın barut fıçısı” olarak görülen Balkanlar’ın fitili, Makedonya’dır. 1900’lardan beri Balkanlar’da devam eden kanlı savaşların köklerini, Makedonya’nın yakın tarihinde net  görürüz.  Makedonya’nın en büyük sorunu tıpkı kendisiyle aynı bölgede yer alan diğer ülkeler gibi, tarihten kaynaklanan düşmanlıkların yoğun olarak söz konusu olduğu ve çok çeşitli etnik kökenden gelen insanların bir arada yaşadığı Balkanlar’da yer almasıdır.

Balkan ulusçuluğunun gelişmesinde, Osmanlı yönetiminin uyguladığı dinsel ve geleneksel temelli millet sistemi etkili olmuştur. Fazla baskı göstermeyen bu yönetim biçimi bölgedeki ulusların dinsel farklılıkları ve ulus bilincini diri tutmuştur. Balkanlarda Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmaya başlamasının ardından sonra yaşanan facianın bir benzeri ve daha kanlısı  Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’nin  parçalanmasıyla tekerrür etmiştir.

Üsküp Kent Meydanı

Makedonya 1991 yılında Yugoslavya’dan  diğer ayrılan ülkelerin aksine   kan dökülmeden ve savaş çıkmadan ayrılıyor. Fakat Yunanistan ve Bulgaristan baskılarından o tarihten sonra çekmediği kalmamış. Yunanistan yüzünden ülke adını ve bayrağını iki defa değiştirmek zorunda kalmış. Nedeni ise Makedon Büyük İskender’i, Yunanlıların kendi öz evladı saymaları ve Makedonya kelimesinin kendi topraklarını ifade ettiğini hala söylemeleri.

Yunanistan NATO, A,B. ve B.M. veto kartlarını oynayarak ülkenin adını ve bayrağını iki defa değiştirmiş. Bu nedenle Üsküp’e de Skopje deniyor artık. Bulgaristan ise Makedonya’yı tanısa da halkı ve dili tanımıyor, tüm halkı Bulgar soyundan ( Slav)geliyor kabul ediyor ve Makedonca yok Bulgarca konuşmalısınız diye sıkıştırıyorlar. Tabii bu istekler yüz yıllar önceye dayanıyor ve hala devam ediyor. Birde 2001 yılında Arnavut azınlığın çıkardığı ayaklanmalar var. Bu da Makedonya’yı çok yormuş. Makedonya’da Arnavutlar bayağı yüksek oranda var. Hatta 15 yıl içinde doğum oranlarıyla Makedonları yakalayacakları söyleniyor.

A.B.D. ve A.B. çabalarıyla bu ayaklanmalar bastırılmış ve Arnavutlara bazı haklar verilmiş bunları öğrenmek isterseniz de internette bulabilirsiniz. Ülkedeki en büyük  topluluk Makedonlar, onları Arnavutlar takip ediyor. Makedonya’da bir şehirden bir şehre giderken karşınız Arnavutluk bayrağı asılı camiler ya da evler çıkarsa hiç şaşırmayın. Verilen tavizlerden birisi de bu. Arnavutların çok yoğun olduğu köyler ve kasabalarda Arnavutluk resmi bayrağı da asılı. Arnavutluk ve Kosova Arnavutları da Makedon Arnavutlarıyla dayanışma halinde. Gerçekten burası patlarsa her yer tutuşur. Anlayacağınız Makedonya gerçekten Balkan Coğrafyasının en talihsiz ülkesi.

Başkent Üsküp ( Skopje) şirin bir şehir her tarafa rahatlıkla gidebilirsiniz. Şehrin ortasından geçen Vardar Nehri şehri ikiye ayırıyor. Bir tarafta Makedon halkı, diğer tarafta Müslüman Türk ve Arnavut ile Hristiyan Arnavutlar. TRT 1 de izlenen ” Balkan Ninnisi” dizisinde geçen imkansız aşk konusu maalesef gerçek ve yerel rehberimizin dedikleri hala bu konuda iki tarafında taviz vermediği ve böyle bir aşkı hoş karşılamadığı yolunda. Ama elbette dinleri, dilleri ayrı iki seven  insan evlenmiyor mu? Elbette az da olsa bu evlilikler oluyormuş ama aileler sırt çeviriyormuş.

Makedon mahalleleri daha gelişmiş ve modern yapılarla donatılmış. Arnavut ve Türk tarafındaki evler ise daha eski ve gelişim kısıtlı. Makedonlar, bağımsızlıklarından sonra her yere heykel koymaya başlamışlar. Her caddede, sokakta, köşede, meydanlarda bunlara rastlıyorsunuz. Yerel rehberimize göre ( kendisi de Türk asıllı) Osmanlının izlerini en aza indirmek için yapılan çalışma- lar diyor, doğru ya da yanlış bilemiyorum. Ama bu sanat eserlerinin şehre ayrı bir güzellik kattığı gerçek. Makedonlar Kril Alfabesini kullanıyorlar. 9. y.y. da Aziz Kril ve kardeşi Metodius tarafından hazırlanan bir alfabe dünyada ayrıca 12 ülke tarafından da kullanılan bir alfabe.

Kril öldükten sonra öğrencileri tarafından hem hristiyanlık yayılmış hem de Kril alfabesini öğretmişler gittikleri ülkelerde. Ülkede yaşayan halkın çoğunluğu, aynı diğer Balkan ülkelerinde gördüğüm gibi yüzleri asık. Nedeni de hiç bir topluluğun birbirinden hazzetmemesi ve yaşanan olaylar. Hep mesafeliler. Empati yaparsak belki de haklılar. Yugoslavya’nın iç savaşla bölünmesi, Arnavutların Makedonya dan otonomi istemeleri gibi birçok nedenleri sayabiliriz. Onların yerinde de doğrusu olmak istemezdim. Üsküp’te her türlü sebze ve meyveyi rahatlıkla buluyorsunuz. Türk Çarşısı’nda yemekler sizlere mutlaka tanıdık gelecektir. Rahatlıkla yiyebilirsiniz. Vardar Nehrinin iki yakasında oturulacak bol miktarda cafe ve restaurantlar var. Kredi kartı geçiyor. Ayrıca 10 yıldır Euro’nun ,Makedon  Dinarı karşısında aynı yerde durduğunu söylemezsem olmaz. Bizde de iki yıl içinde nerden nereye geldiği de ortada. Üstelik Makedonya gerçekten fakir bir ülke.

Kril alfabesini bulan Aziz Krill ve kardeşi Metodius heykelleri

Diğer yazılarımda da anlatacağım gibi beni burada üzen iki olay oldu. Balkan Savaşı’ndan sonra  Türkler  bölgeden ayrılmak için ellerinde tahta bavullar, çuvallar, yataklar… Günlerce hatta aylarca korkuyla Üsküp Garı’na gelecek trenleri beklemişler. Tüm varlıklarını bırakarak ülkelerine dönmüşler. Döndükleri ana vatanlarında da maalesef kendilerini hep garip ve vatansız hissetmişler.

Eski Üsküp tren garını bir gün ziyaret ederseniz bu hikayeleri bolca duyarsınız. Bunları çay içerken bir yaşlı amcadan dinlediğimde gerçekten tüylerim diken diken oldu, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Aynen şöyle konuştu: ” Osmanlı benim atalarımı buraya getirdi, yerleştirdi. Sonra geri çekilirken bizleri niye burada bıraktı, düşmanların içinde yaban ellerde dedi ve ağlamaya başladı. Ne söyleyeyim amcama…. O an aklıma dedem ve ninem geldi. Onlarda iki parça eşyayla tarlalarını, takımlarını, bahçelerini bırakıp günlerce at arabasında aç aç yol gitmişler. Beni bir üzen diğer olay da bir cami imamının anlattıkları.

“Türkiye’den gelenlerin ilk sordukları kaç cami var?

Namazları rahatlıkla kılıyor musunuz?

Ezan okunuyor mu?

“Bende aynen şöyle dedim : ” İmam efendi sorsaydın ya kaçınız ülkenizde 5 vakit namaz kılıyor ? İbadetini eksiksiz yapıyor? …….” buna benzer soruları arka arkaya sıkıştırdım “. Şunu da bilelim; bol miktarda Körfez Ülkeleri elemanları ortalıkta geziyor. Biz ne yapıyoruz ? Hep yaptığımızı; ” Biz sizin abininiz biz ne dersek o  olur. Yalan mı ? Egomuz hiç aşağı inmiyor ki ! Bu arada belirteyim ;” Camiler açık, ezanlar okunuyor, tabii camiye gidenler yaşlı cemaat”. Kimse kimsenin dinine karışmıyor. Şehir oldukça temiz. Diğer Avrupa şehirlerinde olduğu gibi belirli bir kültüre sahipler. Trafikte korna çalan yok,  yollardaki iki katlı kırmızı belediye otobüsleri çok hoş, fırsat bulup binemediğim için hayıflanıp durdum. Parklar, yollar temiz çöp yok.  Üsküp dışındaki ” Matka Kanyonu ” mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer gerçekten dinlendiğinizi hissediyorsunuz orada. Türk çarşısının restorasyonu şart , Osmanlı’dan kalan eserlerle devletimizin mutlaka ilgilenmesi ve elden geçirilmesini yapmalı.

İkinci bölümde Makedonya izlenimleri  ” Kalkandelen- Manastır – Ohrid ” ile devam edecektir.