17 Kasım 2024 Pazar
MEKİN ŞAHİN
Dünya, sistemler arası savaşın; kızgın rüzgarını terk etti. Sömürü düzenini, bireysel ve ulusal tepkinin dengeleri üzerinden götürüyor.
İnsanlığın yeni macerası bizim ülkemizde dalgası altına aldı.
Sistemi muhafaza edenler baskı ve adaletsizliği, kendilerini koruyan hukuk sistemiyle sürdürüyor.
Kurdukları faşizmin temel dayanağı din ve şovenizm. İdeolojik oturakla devleti yönetirler. Mengene arasına aldıkları her özgürlük isteği, eziliyor ve yok ediliyor.
Ülkemizde sistem ve yönetim çatışması sadece demokrasi isteyenlerin sorunu değildir.
Ülkemizde yaşayan etnik, inancı farklı olanların ve konumu emek cephesine yakın olan tüm yurttaşların ortak sorunudur.
Sorunun sahipleri çözüm mücadelesi vermek zorunda.
Sürecin önderleri bilinçli olarak günlük tartışmalara boğulmadan demokratik cumhuriyetin; alternatif yönetim olduğunu detaylandırarak bilerek halka anlatmalı.
Her ülkenin kendine özgü yönetim sistemi, çalışma tarzı, örgütlü konumu var. Türkiye bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini birlikte başarıya götüren geleneğe sahip. Kabul etmediği her uygulamanın alternatifini üretmiş, savunmuş ve uygulamaya koymuştur.
Sayın genel başkan;
Demokrasi mücadelesini demokratik cumhuriyete taşımak yurtseverlerin temel görevidir.
Bu görevi yerine getirirken, demokratik cumhuriyeti besleyecek ve güçlendirecek üretim biçimini; açık, net, teğetsiz, dine, şovenizme takılmadan yapmalıdır. Ortaya koyduğu çözümlerle Türkiye halkının önderliğini ve güvenini kazanmalıdır.
Yurtsever önce kendini sorgular. Sonra ülkesinin somut koşullarının analizini yapar. Neden, nasıl ve niçin sorularının yanıtları arar ve mücadelesinin her aşamasını çözümlerini destekleyen halkla birlikte sürdürür.
Türkiye’de demokratik devlet yönetimi yok. Türkiye’de faşizm var. Faşist yönetimlerden özgürlük, demokrasi ve ülkenin cennete dönüştürmesini istemek aptallıktır. Sorulacak sorular çok net.
Kim faşizme karşı?
Kim tüketen değil üreten Türkiye istiyor?
Kim yurttaşının özgürlüğünü, ülkenin tam bağımsızlığını; adaletli hukuk sistemiyle yöneten devletin koruyacağına inanıyor?
Kim 1919 ruhunu yeşerten Mustafa Kemalin rehber olmasını istiyor?
Soruluların yanıtları sözle verilmemeli. Çözümlerle, projelerle ortak dil etrafında kümelenerek sokakta, köyde, varoşta, fabrikada, gençlikle, kadınla, emekliyle, işçi ve memurla birlikte; demokrasi eylemleriyle tespit edilmeli.
Bilge kişi derki “Adam olacak çocuk, ağlamasıyla kendini gösterir. ”
Değişim iddiaları ve demokrasi talepleri sloganlarla buluşmalı. Türkiye’nin her yanında ortak türkü olmalı.
Bir kişiyle bin, on binlerle bir can; yeniden dirilişe dönüşmeli.
Sayın genel başkan;
Ancak şu ana kadar bu görüntüye tanık olamıyoruz.
Sessizlik var.
Günlük güce ve gündeme takılarak giden ‘’sözlü demokrasi talep’’ süreci yaşanıyor.
Oysa Türk halkı mevcut hükümetle yönetilmek istemiyor. Kendi yaşamını ve ülkesini yuvarlanan çukurdan kurtaracak önderiyle bütünleşen parti istiyor. O parti bir kıvılcımla demokrasi ateşi yakılmalı. Halk günü kurtarma dedikodularından uzak, bireyci arz ve taleplere kapısını kapatan, topyekûn kurtuluş mücadelesini görmek istiyor.
Tıpkı 1971 sonrası gibi direniş başlamalı. Tıpkı 1977’lerde olduğu gibi adaletsiz ve hukuksuzluğa isyan başlamalı.
Tıpkı 1991 de olduğu gibi halk iradesine dönüş başlamalı.
Sayın genel başkan;
Yurt sevgisine sahip olanda; dostlukta düşmanlıkta gizli olmaz. Ortak düşünmeye ve ortak dil ile konuşmaya önem verir. İlkeli duruş sergiler.
Benzemez, benzetir.
Dönüşmez, dönüştürür.
Vaz geçmez, Vaz geçirtir.
Gericiliği ret eder, devrimcidir.
İnancı ve etnik farkı siyasette kullanmaz ama yurtseverliği tam bağımsızlığın aşısı yapar.
Mandacılığa teslim olmaz. Şiarı ya istiklal ya ölümdür.
Faşizmi değil demokratik cumhuriyeti savunur.
Kişi iradesini değil halk iradesini tanır.
Halk dalkavukluğunu değil halkçılığı politika yapar.
Halkın evlatlarını devlet yönetmenin, baş tacı yapar.
Bugün Türkiye tek kelimeyle “Çamdan yapılmış ahşap ev misali alev, alev yanıyor. ”
Alevleri söndürmekte, alevlerin yarattığı ısıyı soğutmakta; yurtsever insanların sorumluluğudur.
Çözümlerini, Türkiye halkına gösterilmelidir.
İstiyoruz ki! CHP genel başkanının ağzından çıkan her söz halka umut, bu ülkeyi uçuruma sürükleyene korku yaratmalı.
Sayın genel başkan; CHP adına makam sahibi olan o mevziinin Türkiye halkına ait mevzii olduğunu unutmamalı. Partinin tepesinden aşağıya inen politikalara demokratik merkeziyetçi tutum içinde bağlı kalarak halka hizmeti sürdürmeli. Sürdürmeli ki parti liderliğinin elini ve dilini güçlendirmeli. Türkiye halkının özgürlüğe, aşa ve adalete ihtiyacı var. Türkiye halkının bilgiye, teknolojiye ve bunları yaratan eğitim-öğretime ihtiyacı var.
Türkiye halkının tam bağımsızlığa giden yolda sağlıklı düşündüren ve destek veren sağlık hizmetine ihtiyacı var. Tarıma, sanayiye, hayvancılığa, yeraltı kaynaklarına, insan gücüne, cennete dönüşen kentlere ihtiyacı var. Türkiye halkının demokratik yönetime ve çağdaş yönetim sınırlarını belirleyen demokratik anayasaya ihtiyacı var.
Sayın genel başkan; her dağın zirvesinde bir devrimci yürek atar, her doruğunda bir özgürlük rüzgârı eser. Zorluğun ta kendisi dağların tepelerinde saklıdır, ama devrimci olmak dağların en zor zirvesini fethetmektir. Kişisel başarılar kişisel yolculuklarda bulunur, ancak devrimci yolculuk tüm toplumun özgürlüğü için atılan adımlarla doludur. CHP’nin altı okunda bu nedenle devrimcilik var. CHP genel başkanı devrimci olmak zorundadır! CHP’de hiç kimse Mustafa Kemal olamaz. Ama onun liderlik sürecini, izini, sözünü ve hedefini devam ettirerek günümüzün lideri olabilir. Yaşanan onca şey suyu çürüttü!
O gün!
Ya istiklal ya ölüm.