MEKİN ŞAHİN

MEKİN ŞAHİN

18 Ocak 2025 Cumartesi

Sayın Genel Başkan! Korkuyu yenmek için araştır ve uygula. Kısaca yanlışa teslim olma!

Sayın Genel Başkan! Korkuyu yenmek için araştır ve uygula. Kısaca yanlışa teslim olma!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MEKİN ŞAHİN

Sayın Genel Başkan! Korkuyu yenmek için araştır ve uygula. Kısaca yanlışa teslim olma!

Kendine cennet yaratmak isteyen o cenneti korumak için geliştirebildiği en etkili araçlarla mücadele eder. Cennet sahiplerinin aracı devlettir. Cenneti olmayanların aracı örgütlü olduğu partidir. Devlet teorisi egemenliğin ve devamının temel ilkelerini açığa çıkarırken, emek dünyasının kendine özgü hedefini tanımasının aracıdır. Dolayısıyla, devlet teorisini kavramamış parti ”amacına” giderken daha ilk adımında eksik olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Parti halkın demokrasi mücadelesinin teorik cephesinin bir unsuru olarak kalmaz. Parti aynı zamanda sınıflı toplumların bütün tarihleri boyunca bölünme ve çatışmasının temel nedeni olan üretim araçları üzerindeki mülkiyetin özel biçimini; bütün sosyal ve siyasal sonuçlarının anlaşılmasının ve değiştirilmesinin de başlangıcında bulunur.

Bunun anlamı devlet; üretim sisteminin sonucu olarak ortaya çıkan ve sistemin tüm ilişkilerini koruyan ve devam ettirebilen kurumlar bütünüdür. Devlet iki öze sahiptir.

Ekonomik öz ve siyasi öz.

Üretim sürecinin ilişkiler bütünlüğü var. Üretim aracı ve aracın sahibi, üretimi yapan güç, üretilen malın dağıtımı, bölüşümü ve tüketimi.

Bu karmaşık sisteme aynı zamanda ekonomi de denir. Devletin ekonomik özünü ifade eder.

Bu sistemin kendini koruyacağı hukuk sistemine ihtiyaç var. Sistemin hukuku toplumun kendi içinde ki çatışmalar sonunda uzlaştığı zemin üzerinde kurumsallaşır. Bu uzlaşma da devlet yönetim biçimini yansır. Devlet yönetim biçimini ifade eden hukuk, devletin siyasi özüdür.

Sonuç olarak, üretim sistemi, üretim ilişkileri ve hukuk sistemi devletin özünü, biçimini belirler. Türkiye’de üretim sisteminin tıkanması ve tıkanmanın dayatmasıyla sistem kendini korumak için
faşizmi tercih etmiştir. İdeolojik tercihin nedeni sistemin tıkanmasıdır. Faşizmin ideolojik dayanağı daima şovenizm ve din olmuştur.

Faşizmin tercih edilmesinde emperyalist-kapitalist sistemin; bilgi çağında üretimi ve insanı kontrol etmekte zorlanması önemli etkendir. Türkiye’de bağlı olduğu emperyalist zincirden üzerine düşeni almıştır.

Kısaca dünya halkları ötekileştiren, baskıcı, zulmeden, yok eden ve alım gücünü eriten, örgütsüz ve teslim alınmış halkı iliklerine kadar sömüren yönetimlerle karşı karşıya.

Kapitalist-emperyalist sistem kendi krizini kendi yaratan ve yarattığı krizlerle kendinin yok oluş sürecini hazırlayan sistemdir.

Kapitalizmin dünya çapında ekonomik krize girdiğini; kapitalizmi savunan ideologları söylüyor.

Krizler kapitalizmin içkin özelliğidir.

Krizsiz kapitalizm olmaz.

Aşağı yukarı beş yüz yıllık bir tarihi olan kapitalizm, krizleri hep içinde taşıdı ve belli aralıklarla krize girdi. Krizlerin temelinde üç etken vardır:

1) Üretim anarşisi.

2) Azami kâr güdüsüne karşılık, aşırı üretime karşı eksik tüketim.

3) Toplam sermaye büyüdükçe kârların düşme eğilimine girmesi; buna bağlı olarak durgunluk.
Durgunluğu aşmak için spekülasyon eğilimi.

Sonuç: Kapitalizmin varoluş koşulları, dönüşüm tarzını meydana getiren nedenler yüzünden, bolluk içinde yokluk yaşanır. Küçük bir azınlık zenginleşirken nüfusun büyük çoğunluğu yoksullaşır.

Toplumsal kutuplaşma ve tekelleşme artar, işsizlik yayılır, mali spekülasyonlara ve borsa oyunlarına dayalı kumarhane ve soygun ekonomisi gelişir, yaşam kalitesi düşer, savaş eğilimi güçlenir, doğa tahrip edilir.

En başarılı olduğu yükselme dönemlerinde, insanlığın büyük çoğunluğuna acılar yaşatan onları bolluk içinde yoksulluğa ve kalitesiz bir yaşama mahkûm eden; sömürüyü, eşitsizliği, baskıyı, savaşları, israfı, doğa katliamını, yabancılaşmayı dayatan kapitalizm, başarısızlığının açıkça ortaya çıktığı kriz dönemlerinde daha büyük acılara ve kötülüklere sebep olur.

Ekonomik krizle kapitalizmin otomatik olarak çökeceği anlamına gelmez. Kapitalizm sadece ekonomik süreçlerden oluşan bir sistem değildir. Onu ayakta tutan devlet vardır.

Devletin sisteme karşı çıkacak iradenin, örgüt bilincine ulaştırmamak için her türlü şaşırtma, yanıltma, uyuşturma, saptırma, güdüleme yöntemini beşikten mezara kadar kullanan türlü çeşitli ideolojik aygıtları var. Devletin sisteme karşı çıkacak güçleri ayartacak, korkutacak, dağıtacak, cezalandıracak, sopalayacak ve katledecek baskı aygıtları vardır.

Peki ne yapılmalı ki, ne olmalı ki insanca ve onurluca yaşama yelken açalım!

Bize yaşamı cehennem yapan sistemi değiştirelim!

Halk önce kendine baskıyla, iradesine ipotek koyan korkuyu yenmeli. Halk iradesi, Kapitalizmin zulmüne karşı, yerine eşitliğe ve özgürlüğe dayanan yeni bir kardeşlik sistemini, demokratik halk
iktidarını kurulabileceğine inanması gerekir.

Örgütlenmeli, siyasi mücadele etmeli. Mücadelesini; bireysel sömürüden ırak tutan demokratik cumhuriyetle taçlandırmalıdır. Emekçi halk iradesi, Alternatif olarak kamu yatırımlarından yana,
üretim ve tüketim kooperatiflerine ağırlık verilmesini, küçük ve orta sanayi işletmelerine sistemli ve kapsamlı kolaylıklar getirilmesini istemeli.

Özelleştirilmiş işletmelerin tekrar devlete devredilmesini, bankacılık ve mali işletmelerin üretime uygun çalışmasını; emekçilerin, köylülerin, bütün yoksul ve sabit gelirli kesimlerin krizden en az
şekilde etkilenmesini sağlayacak politikalar yaratılmalı.

Nimetlerin ve külfetlerin yurttaşlar arasında eşit şekilde paylaşılmasının yolunu açarak krizden bir çıkış olabileceğini, böyle bir ekonomi politikasını yürütmeye hazır olarak siyasal iktidarı üstlenmeye talip olduğunu iddia eden partiyle güç olmalı.

Hedefi demokratik cumhuriyet.

Bilgi ve teknolojiyi kullanarak, insana her alanda hizmet edebilecek üretim ilişkisiyle yaşama yeniden ruh kazandıran projeler insanlara anlatılmalı.

Düşünce ve mücadele birliği içinde ortak iradenin güç olduğu örgütle, emek dünyasının partisi; iddiasını ortak irade yaparak savunmalıdır.

Türkiye ve Türkiye halkının buna ciddi biçimde ihtiyacı var. Türkiye’yi parçalamak isteyenlere dur diyerek ve kardeşçe huzur içinde yaşamın bu ortak iradeden geçer!

Yanlışa Teslim Olma.

Emekçilerin partisi, üretenlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Emek dünyasının tarihsel görevini yerine getirmeyi vazgeçilmez amaç ve temel politika olarak benimser. Parti en bilinçli, en ileri ve en kararlı önderlerle ve kendini aynı davaya adayan emekçi dostlarından oluşur. Partinin amaçlarını, yapısını; emekçi sınıfın bütününün temel çıkarları belirler. Partinin; işçi sınıfının bütünsel çıkarları dışında, kişilere ayrı çıkarlar yoktur. Parti, emekçilerin kendiliğinden dayanışmasını, bilinçli dayanışma durumuna getirir.

İşçileri bölen nesnel ve öznel faktörlerin etkisine karşı sistemli bir mücadele yürüterek tüm emekçilerin meslek, tabaka, milliyet, din, köken, cinsiyet ayrımlarından uzak ortak çıkarlarını esas alan bir politikanın bayraktarlığını yapar.

Emekçiler arasındaki rekabete, ayrımların beslediği ön yargılara ve dar görüşlere karşı koyar, emekçilerin siyasal birliğini sağlayacak bir eğitim, örgütlenme ve eylem çizgisi belirler.

Emekçilerin sol partisi ideolojik, siyasal ve örgütsel bir birliktir. Partinin bu üç niteliği birbirinden ayrılamaz.

1-Parti, ideolojik bir birliktir. Aynı dünya görüşünü paylaşanların birliğidir. Parti, emekçi sınıfının parti üyeleri dışında kalan temel kitlesiyle karşılaştırıldığında; emek dünyasında ki hareketinin koşullarını, gelişim doğrultusunu ve temel amaçlarını teorik olarak kavramış kesimini oluşturur.

Unutulmaması gereken şey ideoloji ve amaçtır. “İdeolojik içeriği olmayan örgüt, pratikte halkı iktidar sahibi güçlerin acınacak uyduları haline dönüştüren bir bozukluktur.” Partinin ideolojik birliği programında ifadesini bulur

2-Parti, siyasal bir birliktir. Aynı dünya görüşünü paylaşanların, sömürgeci ve sömürü dünyasını kendi görüşleri doğrultusunda değiştirmek için siyasal iktidar olma çabasının temel aygıtıdır.
Emekçi sınıfları, sömürü sisteminin güçleri karşısında siyasal olarak temsil eder. Yaşamın her alanındaki mücadeleleri birleştirerek, mücadeleyi siyasal iktidar hedefine yöneltir.

Parti, siyasal yol gösterici önderliktir.

Tüm ezilenlerin en üst örgütlenme biçimi olmayı hedeflemelidir. Hak ve özgürlükler adına mücadele veren örgütleri gönüllü olarak çevresinde toplama ve harekete geçirme yeteneğine sahip olmalıdır.

Bu yetenek gökten zembille inmez.

Geniş halk kesimlerinin yaşamsal çıkarlarını yansıtan politikaları; içtenliği, dürüstlüğü, fedakarlığı, dostluğu, aklı ve bilgisiyle çevresinde sevgi ve saygı kazanmış üyeleri aracılığıyla kitlelere
benimseterek kazanılır.

Somut koşullara uygun, mücadeleyi güçlendiren, siyasal iktidar hedefine yaklaştıran doğru mücadele yöntem ve biçimlerini seçer ve uygular. Hiçbir yöntemi ve biçimi ön yargıyla reddetmez, hiçbir
yöntemi ve biçimi mutlaklaştırmaz.

Öncülük görevini aksatmadan kitle bağlarını geliştirmeye hizmet eden her aracı yerine göre kullanmaya hazır olur.

Partinin siyasal birliği, programında ve stratejik taktik kararlarında ifadesini bulur.

Parti programında ve stratejik taktik kararlarında saptanan politikalar, partinin eylem çizgisini oluşturur ve parti örgütü tarafından yaşama geçirilir

3-Parti, örgütsel bir birliktir. Aynı dünya görüşünü benimseyen ve temel stratejik taktik sorunlarda anlaşan insanları kurallı olarak bir araya getirir. Parti, emekçi halk öncüsünün ideolojik ve siyasal birliğini maddileştirir, kurumsal bir yapıya dönüştürür.

Emekçiler ancak bu kurumsal yapı çevresinde kendi özlemlerini ve iradesini cisimleştirir.

“Öncünün bilinçliliği, başka noktalar yanında, kendini en çok örgütlenmeyi bilmesinde gösterir. Öncü örgütlenerek tek bir irade elde eder ve ilerici binlerin, yüz binlerin, milyonun; bütün halindeki iradesi emekçinin iradesi haline gelir.”

Partinin örgütsel birliği, tüzüğünde ifadesini bulur.

“Program sorunlarında ve taktik sorunlarında birlik, partinin birleşmesi, parti çalışmasının merkezileştirilmesi için zorunlu, ama henüz yeterli bir koşul değildir. Bunun için, bir aile topluluğu
çevresini bir ölçüde aşmış bir partide saptanmış bir tüzük olmaksızın, azınlığın çoğunluğa uyması olmaksızın, bölüğün bütüne uyması olmaksızın düşünülemeyecek bir örgütün; birliği de gereklidir.”

Ayrıca Parti programı ve strateji taktikleri donmuş kalıplar değildir.

Koşullarda köklü değişiklikler meydana geldiğinde, canlı bir düşünce alışverişi sonucunda bunlar da yenilenir; somut deneyimlerden elde edilen dersler partinin teorik kazanımlarına dönüştürülür.

Bu üç özelliği tamamlayan diğer çalışmalar, en az bu üç özellik kadar gerekli ve vaz geçilmezdir.

Parti, gücünü mistik bir kaynaktan değil, kendi üyelerinin bilincinden ve pratik çalışmasından alır.

Parti, kitleler üzerindeki etkisini, tarihin en devrimci dünya görüşünü gönüllü olarak benimseyen üyelerinin sorumluluk ruhuyla sağlar ve sürdürür. Parti üyelerinin bilinci, demokrasi mücadelesine aktif katılımla ve devrimci teoriyi öğrenip özümsemekle yükselir.

Partinin örgütsel ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir.

Partinin iç yaşamı, tek tek her üyenin eşitliğini ve özgürlüğünü garanti altına alan demokrasi ilkesi ile bütün üyelerin kolektif iradesini yaşama geçirmeyi sağlayan merkeziyetçilik ilkesinin diyalektik birliğidir. Parti gönüllü bir birliktir; ortak iradesini yaşama geçirmek için gerekli işleyiş kurallarını da gönüllü olarak benimser.

Demokratik merkeziyetçiliğin anlamı, eşitlik, özgürlük, her göreve seçilebilme, tartışma ve eleştirme hakkı; bu temelde oluşan ortak iradenin ortak disiplinle eyleme dönüştürülmesi, azınlığın çoğunluğa, alt örgütlerin üst örgütlere uyması; bütün yöneticilerin hesap verme zorunluluğu ve gerektiğinde görevden alınabilmesidir.

Demokratik merkeziyetçilik, her üyenin parti işlerine tam ve eşit haklı katılımını sağladığı gibi; kolektif yönetim ile kişisel sorumluluğu da birleştirir. Demokratik merkeziyetçilik, demokrasi mücadelesinde ortak iradenin güç kaynağıdır.

Devlet, sistem, parti ve kurtuluşun ön cephesini ana başlıklarla izaha çalıştım. Feodal Osmanlı devletini ve kulluk bağını Cumhuriyetle kestik; özgür yurttaşla taçlandırdık. Ama kuruluş hedefine
önderlik eden yapının görevlerini tam getirmemesi, yoldan saptıran iş birlikçi partilerin mandacı ruhuyla sömürgecilere teslim olmaları nedeniyle; ülke yeni sömürge zincirinin 20. yüzyılda ki halkası olurken; insanlarda özgürlüğünü bir lokma ekmek uğruna kaybetti.

İşin ilginç yanı her geçen gün her şey daha da kötüye gidiyor. Ama ortada Türkiye’yi ayağa kaldıran bir ses, bir çığlık, bir kıpırdama yok!

Her şey sus pus.

Oysa Anadolu dağları hala bir türküyle sabahlara yol gösteriyor.

Koca tepeden dalga dalga yayılan; kurtuluş önderinin isteği yankılanıyor. ‘’ya istiklal! ya ölüm!’’

Kulaklarımı çınlatan, beynimi tırmalayan bir soru var.

Mustafa Kemal’in önemsediği ve övündüğü iki şeyden biri ne yapıyor?

İslam cumhuriyeti ilan etme çalışmaları ayyuka çıkarken, devrim yasaları yok sayılırken, emek dünyası yerlerde sürünürken, ülkemizi yönetenler hıyanet ve delalet içindeyken, üretimsizliği at başı
yapılırken, eğitimi dinciler kuşatırken; CHP ne yapıyor?

Ya da sol ve emekten yana bir partide olması gereken niteliklere sahip değil mi?

Bu sorulara verilecek yanıt hiçte pozitif olmaz. Yönetenlerde pozitif yanıt veremez.

Unutulan bir şey var.

CHP Türk halkını partisidir. Gücünü her koşulda halktan alan, halkla iç içe yaşamın kavgasını veren; halkın acısına ve sevincine sahip çıkan, çağdaş dünya koşullarını halkı için yaratmaya çabalayan emek dünyasının partisi olması!

O gücünü varoşlardan, köyden, fabrikalardan ve halkından alır.

O gücünü kendisine sahip çıkan gönüllü yurtseverler den alır.

O gücünü örgütlü olmaktan alır.

O gücünü devrimci çözümlerden ve halkçılıktan alır.

O gücünü eleştiri öz eleştiriden alır.

Dünya sistemleri gelecek insanlık yaşamına kendi eksenlerinde yeniden evrilirken, geçmişte yaşanan tüm birikimlerle bizlerde kendi geleceğimizi yaratmak zorundayız.

Kaybettiğimiz gücü inancımızla, ön görümüzle, örgütlü konumumuzla, halkımızla omuz omuz yeniden alabiliriz.

Yeter ki emekçi halka dayanmayı, sabırla örgütlenmeyi, devrimciliği ve enternasyonalizmi modası geçmiş kavramlar saymayalım.

Yeter ki, düşünmeye cesaret edelim.

Yeter ki, başkalarının yarattığı gündemin peşine takılmadan; harekete geçmeye cesaret edelim.

Yeter ki, il ve ilçe binalarının duvarlarına gizlenen ‘’emek en yüce değerdir’’ sloganını yeniden aydınlığa çıkaralım!

Korkuyu yenmek için araştır ve uygula.

Kısaca yanlışa teslim olma!

teslabahis casinoport pashagaming betkom mislibet casino siteleri
istanbul eşya depolama